21 yılda ayaklar altına alınan laiklik

21 yılda ayaklar altına alınan laiklik

24-08-2022 14:31

AKP’nin 21 yılda laikliği tasfiye ettiği, toplumu derin bir uçuruma ve karanlığa sürüklediği bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu karanlığın bedelini emekçiler artan yoksulluk, derinleşen sömürü ile ödemektedir. Bu karanlığın bedelini kadınlar yaşamları ile ödemektedir.

Sema Aydın

Cumhuriyetin 100. Yaşına yaklaşık bir yıl gibi kısa bir süre kaldı. Geçtiğimiz çeyrek asır siyasal İslam’ın iktidara taşınması ile birlikte büyük bir hesaplaşmaya sahne oldu. Takvim yaprakları 2023’e doğru yol alırken Türkiye siyasetinde her zaman önemli yer tutan seçimlerin aynı tarihe denk gelmesi nedeniyle Cumhuriyetin 100. Yılı bu hesaplaşmanın son perdesi olarak görülüyor. AKP’nin 2023 seçimlerine dönük temel motivasyonu buradan kurduğu, bu seçimi bir milat kabul ettiği biliniyor. Geçtiğimiz günlerde ‘’Bir olduk 21 olduk’’ teması ile kuruluş yıldönümünü kutlayan AKP, iktidarının ilk dönemlerinde sıkça dillendirdiği ‘’artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ söylemini yeniden sahaya sürüyor. AKP’nin eskiden kasıtla atıf yaptığı dönem 1923’te kurulan cumhuriyettir. 21 yılda en büyük tahrifat ise Cumhuriyet’in temeli olan laiklik ilkesidir.

Osmanlı’dan köklü ve devrimci bir kopuşu ifade eden Cumhuriyet’i arızi gören siyasal İslam ideolojik motiflerini laikliğin ilgası ile dokumuştur. AKP iktidarı ile birlikte, kamu kurumları, eğitim, yargı ve sosyal yaşamın her alanında dinsel referanslarla yeni rejimin inşası yoluna gidilmiştir. Bütün bu sürecin sermayenin çıkarları ile uyumlu olduğunun altını çizmek gerekiyor. AKP’nin laiklik karşıtı gerici politikaları, emek sömürüsünün had safhaya ulaştığı, sermaye sınıfının ise karlarını hiç olmadığı kadar arttırdığı, kamuculuğun tamamen tasfiye edildiği ekonomi politikalarına eşlik etmiştir. Laikliği yaşam tarzına indirgeyen, laik elitler dindar yoksullar karşıtlığı kuran liberaller AKP’nin can simidi olmuş, emekçilerin hakları bir bir gasp edilirken gericilik adeta toplumun afyonu olarak devreye sokulmuştur. Yurttaşlık yerini tebaaya, halk yerini ümmete, hak arayışı yerini şükür etmeye bırakmış ve son olarak ekonomik krizin, yoksulluğun, enflasyonun takdiri ilahi olduğu ilan edilebilmiştir.

AKP’nin 21 yılının bir yanında zenginliğine zenginlik katan patronlar, bir yanında her konuda yetkilendirilmiş Diyanet bulunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı AKP’nin ideolojik işler bakanlığı işlevi kazanmış, bugün adeta şeyhülislamlık makamına dönüşmüştür. Geçtiğimiz Adli Yıl açılış töreninin Diyanet İşleri Başkanı’nın duasıyla açılmasının ardından, Ankara Adliyesinde açılan Kur’an Kursunun yargıya uygun bulunması laikliğin ayaklar altına alındığı son örnekler olmuştur. Diyanet’in bu yılki bütçesi 7 bakanlığı geride bırakmış, bu bütçeden vakıf adı altında tarikat ve cemaatlere ise 32 milyon lira aktarılmıştır. Diyanetin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile yaptığı protokoller, 130 bine yaklaşan personel sayısı ve yaptığı devasa harcamalar yeni rejimde merkezi konumunu ortaya koymaktadır.

Yine AKP döneminde tarikat ve cemaatlerin iktidar ortağı haline geldiği, devletin bütün kurumlarında kadrolaştıkları biliniyor. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasını öngören yasal düzenleme bugün yürürlükte olmasına rağmen tarikat ve cemaatlerin faaliyetleri yasaklanmak bir tarafa desteklenmektedir. Üstelik bu desteğin tek adresi AKP’de değil. Düzen partilerinin bu konuda adeta yarışa girdiği görülüyor. Daha geçtiğimiz günlerde vefat eden İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesine iktidarı ve muhalefeti ile düzen partilerinin katılması, aynı törende cemaatin yeni liderinin tayinine tanıklık etmeleri düzen siyaseti ile bu yapıların organik bağının ifadesidir. Yine laikliğin tesis edilmesi ve kurumsallaşmasının önemli adımlarından biri olan tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin yasayı, kese kağıdından matbuat yapılmasını yasaklayan yasa ile bir tutan CHP Milletvekili Turan Aydoğan’ın sözleri AKP’nin açtığı yolda tam gaz yol alındığını gösteriyor.

AKP’nin laikliğe en büyük darbesi ise eğitim alanında atılan adımlar oldu. 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi ile İmam Hatiplerin ortaokul kısımları yeniden açılmış, zorunlu din derslerinin yanı sıra, seçmeli derslerle din derslerinin sayısı arttırıldı. İmam Hatip okullarının sayısı AKP’nin dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefine uygun olarak hızla arttırılmış, ailelerin teşvik edilmesi ya da adrese dayalı kayıt sistemi ile zorunlu olarak bu okullara yönlendirilmesi olağan uygulamalar haline geldi. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte laikliğin tesisinin önemli bir adımı olan Tevhidi Tedrisat Kanunu AKP döneminde ayaklar altına alındı. Bugün halen yasal olmamasına rağmen tarikat ve cemaatlere bağlı sayısız medrese din eğitimi veriyor. AKP’nin İçişleri Bakanı bu medreseleri ziyaret ederek, medrese hocalarıyla objektiflerin karşısına geçmekten beis duymuyor. Din eğitiminin kurumsallaşmasına ilişkin önemli adımlardan biri ise geçtiğimiz günlerde meclisten tek bir muhalefet oyu olmaksızın kabul edilen ‘Diyanet Akademisi’ kanun teklifinin kabul edilmesi oldu. Bu kanun uyarınca çok geniş yetkilerle donatılan Diyanet Akademisi doğrudan Başkan[1]lığa bağlı olacak ve ilk öğretimden üniversitelere kadar bütün düzeylerde faaliyet yürütebilecek. Okul öncesi eğitimde de Millî Eğitim Bakanlığı’n[1]dan daha fazla sayıda ‘kreş’ açan Diyanet bu kurumların da akademik eğitime resmi olarak dahil edilmesini istiyor. Nitekim son Milli Eğitim Şurası’nda da Eğitim- Bir Sen’in bu yöndeki önerisi tavsiye kararı olarak kayıtlara geçti.

AKP’nin 21 yıl içinde sosyal yaşamın tamamının dinsel referanslarla yeniden şekillendirilmesine dönük sayısız hamlesini görmek mümkün. Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesi, haremlik selamlık uygulamalar, karma eğitimi hedef alan politikalar, ramazan ayında özellikle üniversiteler[1]de oruç tutmayanlara dönük dayatmalar, kamu kurumlarında çalışma saatlerinin Cuma namazı saatlerine göre düzenlenmesi, alkol yasakları, genel ahlaka uygun olmadığı ya da kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle konserlerin ve etkinliklerin yasaklanması, kadın sanatçıların ve sporcuların kıyafetleri nedeniyle hedef haline getirilmesi… Sayısız örnek verilebilir. AKP’nin 21 yılda laikliği tasfiye ettiği, toplumu derin bir uçuruma ve karanlığa sürüklediği bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu karanlığın bedelini emekçiler artan yoksulluk, derinleşen sömürü ile ödemektedir. Bu karanlığın bedelini kadınlar yaşamları ile ödemektedir. Bu karanlığın bedelini gelecekten beklentisi ve ümidi azalmış gençler ödemektedir. AKP’nin karanlığının panzehiri ise amasız fakatsız laiklik mücadelesinin yükseltilmesidir.