1 Mayıs'ta bilimciler

Bana kalırsa, işçi sınıfının yaşamını doğrudan etkileyen önemli buluşlara imza atmış bilim insanlarının posterleri de olmalıdır 1 Mayıs’larda.

Bugün 1 Mayıs. Aklımda hep geçmişin kitlesel Taksim kutlamaları olsa da, en küçük bir 1 Mayıs buluşması bile heyecanlandırır insanı, çünkü diğer tüm kutlamalar geçmişe dönükken 1 Mayıslar gelecek içindir; eşit, özgür ve güzel bir dünya için.

1 Mayısların simgesi kırmızı flamalardır; alanlar gelincik tarlasına döner. Ve bu tarlanın içinden işçi sınıfı mücadelesine omuz verenlerin posterleri yükselir. Geçmişle geleceğin bağı tam da bu noktada kurulur. Kimler yoktur ki burada; mücadelenin en önündekiler, Deniz Gezmiş’ler, Mahir Çayan’lar, Kaypakkaya’lar, Kıvılcımlı’lar… Sanatıyla işçi sınıfının yanında yer alanlar; Nazım Hikmet’ler, Ruhi Su’lar, Orhan Kemal’ler…

Sizin de dikkatinizi çekti mi, ben hiç bilim insanına rastlamadım bu posterler arasında. Belki akademisyen olarak Behice Boran sayılabilir ama onun da diğer kimliğiyle yer aldığı bilinen bir gerçek. Bana kalırsa, işçi sınıfının yaşamını doğrudan etkileyen önemli buluşlara imza atmış bilim insanlarının posterleri de olmalıdır 1 Mayıs’larda.
Kim mi? ‘Her bilimsel bulgu, insanlığın önünü açtığından sonuçta işçi sınıfının yararınadır’ kolaycılığına kaçmadan doğrudan sınıfın yaşamına dokunanları kastediyorum elbette. Örnekse, Muzaffer Aksoy.

Prof. Dr. Muzaffer Aksoy (1915-2001) Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli bilim insanlarından birisidir. 1990 yılında evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen Prof. Dr. Muammer Aksoy’un da kardeşi. Kan hastalıkları alanında çok sayıda araştırması olmasına karşın bilime en büyük katkısı benzen ile lösemi (kan kanseri) arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu çalışmasıdır:

Muzaffer Aksoy, ayakkabı yapımında çalışan işçiler arasında lösemi görülme sıklığının, toplumun diğer kesimlerine oranla daha fazla olduğunu fark eder. Olası etkenleri araştırmaya başladığında tutkal yapımında çözücü olarak kullanılan benzen maddesinin sorumlu olabileceğini düşünüp, bu madde üzerinde yoğunlaşır. Çalışmalar sonucu lösemi-benzen ilişkisi kesin olarak kanıtlanır. Ayakkabı işçilerinin çalışma koşullarının kötülüğü, daha açık bir ifadeyle özellikle havalandırmanın yetersizliği, benzen solumasını artırmaktadır. Sonrasında yaklaşık otuz bin işçinin kan değerleri incelendiğinde hiçbir yakınması olmayanlarda bile kötüye gidiş saptanır.
Aksoy’un ünlü ‘Blood’ dergisinde yayınlanan makalesinin ardından, basın da konuya ilgi göstermiş ve “yazı, röportaj ve demeçler ile duyurulmasından sonra, benzenle çalışan işçileri ve özellikle ayakkabıcıları çok tedirgin etmiştir. Onlarda bir ‘panik’ havası yaratmış ve ayakkabı imalathanelerindeki işçilerin direnişine yol açmış; benzen kullanımı sınırlanmış ve bu değişiklik lösemi olgularının azalmasına yol açmıştır.”(1)

Konu yurtdışında da yankı yapmış ve ABD’de çeşitli davaların açılmasına neden olmuştur. ABD Çalışma Bakanlığı ve İş Sağlığı Güvenliği Kurumu, bir tür mahkeme kurarak tarafları karşı karşıya getirmişti. Muzaffer Aksoy da buraya, araştırma sonuçlarını açıklamak ve tanıklık yapmak üzere davet edilir. Yaklaşık üç hafta süren oturumlarda büyük şirketlerin avukatları ve benzenin sorunsuz olduğunu iddia eden ‘bilim insanlarıyla’ karşı karşıya gelir. Sonuçta benzenin çok küçük dozlarda bile kansere yol açtığı gösterilir ve kullanımı sınırlandırılır. Kazanan Muzaffer Aksoy, işçi sınıfı ve tüm insanlıktır artık.

Elbette Aksoy’un bilime katkıları bununla sınırlı değil: ‘Hemoglobin-İstanbul’ adını verdiği yeni bir hemoglobin türü bulması, orak hücreli aneminin ağırlıklı olarak beyaz ırkta görüldüğünü göstermesi (ki, birçok ırkçı iddiaya da son vermiş oluyordu) önemli çalışmaları arasında sayılabilir. 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü alan Aziz Sancar, Nobel konuşmasında kendisine teşekkür edip, bilimsel yöntemi Muzaffer Aksoy’dan öğrendiğini söylemiştir.
İstanbul Tabip Odası her yıl ‘İşçi Sağlığı Ödülü’nü Muzaffer Aksoy anısına vermektedir.
Neyse, konuyu dağıtmayayım, bugün bayram: Yaşasın 1 Mayıs.

(1)https://portreler.fisek.org.tr/dr-muzaffer-aksoy/

Not: ‘Bilime Adanmış Bir Ömür, Muzaffer Aksoy. Duruel N, Altay Ç, Ulutin O (Haz.), TÜBA, 2015’ Aksoy’un yaşamıyla ilgili bilgilere ulaşılabilecek en ayrıntılı kaynaktır.