Yetmedi mi?

Yaşanan adlı adınca liberal ihanettir. Bu ihanete ortak olanların bugün laikliğe saldırmaları boşuna değildir. Ancak ihanetin boyutu o kadar büyük ki sola saldırmakla örtülemez, mağduru oynamakla gizlenemez. Bir zamanlar yetmez ama evet diyenlere soruyoruz: Yetmedi mi?

Sekiz yıl önce tam da bugünlerde Türkiye, tarihinin gördüğü en kitlesel eylemler ile AKP’nin karanlığına karşı muazzam bir direnişe tanık oldu. AKP eliyle Cumhuriyetin, laikliğin tasfiyesine, memleketin yağmaya açılmasına karşı bir isyandı Gezi. Hepimiz oradaydık. Pek çok farklı eğilimi barındırsa da isyanın ortak zemini karanlığa boyun eğmemek idi. En fazla da gericiliğe tepki idi Gezi. Memleketin aydınlanmacı birikimi bizleri yanıltmamıştı. Ve bir kez daha halktan umudunu kesenler, en fazla ise, “ama bu halkın değerleri” söylemi ile gericiliğe çanak tutan liberaller yanılmıştı. Halkın değerleri aydınlanmayı işaret ediyordu bir kez daha. Halkın pusulası yobazın karanlığına direnmeyi gösteriyordu.

Sekiz yıl geçti. Elbette köprünün altından çok sular aktı. Kavga devam ediyor. Değişen pek çok parametre var. AKP’nin “Yeni Türkiyesi’nin” inşasında epey yol alındı. Başkanlık sistemi ile parlamento işlevsiz hale getirildi. Tarikat ve cemaatler iktidarın göbeğine yerleşti. Sosyal yaşam dinsel referanslarla yeniden dizayn ediliyor. Yağma, yolsuzluk ve yasaklar yeni rejimin vazgeçilmezleri. Değişmeyenler de var. 90’larda Susurluk ile ortaya dökülen çete düzeni kılık değiştirerek kol gezmeye devam ediyor örneğin. Laiklik tartışmaları da yeni rejimin 90’lardan devraldığı ve her fırsatta şer-i hukuka alan açma gayretine girdiği bir alan. 90’lardan bugünlere devrolan bir diğer değişmeyen ise liberal ihanet. Bugün Cumhuriyet’in kazanımları tek tek tahrif edilmişse, laiklik lafzi düzeyde kalmışsa, emekçilerin en temel hakları gasp edilmiş, memleketin her karışı yerli ve yabancı sermayenin talanına açılmışsa, işçi sınıfı örgütsüz ve dağınık ise, kuşkusuz bu tek başına vizyonu Ayasofya açılışında verilen görüntüler ile cisimleşen gerici hareketin marifeti değildir. Kırk yıldır memleketin başına çöreklenmiş “her dönemin maymuncuğu” liberal taifenin gayretlerini hatırda tutmak gerekir.

Aynı senaryo kırk yıldır sahnede. Gerici hareketi özgürlükler diyerek taltif eden, tarikat ve cemaatlere sivil toplum örgütü madalyası takan, FETÖ kumpaslarını vesayetten kurtuluş reçetesi gibi gösteren, 2010 referandumunda yetmez ama evetçi, az demokrasi, az insan hakları soslu ama her daim serbest piyasayı kutsayan liberal cenah Türkiye’de gerici hareket için buz kıran olmuş, yeri geldiğinde ise koltuk değnekliği yapmaktan çekinmemiştir.
Memleketin içine sürüklendiği karanlık yetmemiş olacak ki bugünlerde yine laiklik hedefte. Tarikat ve cemaatlerin talebiyle İstanbul Sözleşmesi rafa kaldırılmışken, yeni anayasada laiklik olmasın talebi gericiler tarafından açıkça dillendirilirken bu kez imdada yetişen, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin oldu. Keskin’e göre laikliği savunmak resmi ideolojinin harcı olmak ve suçlara ortak olmakmış. Keskin laiklik söz konusu olunca bir anda demokrasi havariliğinden sıyrılıp pek üstten ve kibirli bir tavırla “Ahh, ‘ittihatçı solcular… Siz, Resmî İdeolojinin en temel ‘harcı’ oldunuz.. Ortaksınız, tüm suçlara… Antidemokratik laiklik, gerçek Laisizmin daima önünü kapattı. ‘Resmî İdeoloji’nin en büyük destekçisi oldunuz.” sözlerini sarf ediyor. Paylaşımına gelen tepkiler karşısında ise mağdur maskesinin arkasına sığınıyor.

Keskin’in sözleri ne yenidir ne de yaratıcıdır. AKP’nin referanslarını nereden aldığı çok açık değil mi? Ya da tersinden Eren Keskin AKP’nin referanslarını mı kullanmaktadır? AKP’nin “gerçek laisizmi” Keskin’i kesmekte midir? Sorular bir yana Eren Keskin ve benzerleri AKP’nin hızına yetişememektedir. Keskin yeni gerici tezler için yol arkadaşlığı yaptığı Abdurrahman Dilipak’ı rehber edinebilir örneğin.

Türkiye’nin son kırk yıllık öyküsünün özetini bu cümlelerde ve sonrasındaki tartışmalarda bulmak mümkün. 12 Eylül faşist darbesinin ardından, bir yanda “resmi ideoloji” haline gelen Türk-İslam sentezi öte yanda “yeni sol” kisvesi altında sınıf mücadelesini iğdiş eden liberal saldırı kol kola girmiş, Türkiye adım adım bugünlere bile isteye taşınmıştır. Yaşanan adlı adınca liberal ihanettir. Bu ihanete ortak olanların bugün laikliğe saldırmaları boşuna değildir. Ancak ihanetin boyutu o kadar büyük ki sola saldırmakla örtülemez, mağduru oynamakla gizlenemez. Bir zamanlar yetmez ama evet diyenlere soruyoruz: Yetmedi mi?

Örgütlülüğü tu kaka ilan ettiniz, işçi sınıfını hareketsiz kıldınız yetmedi mi?

Özelleştirmeleri “devlet küçülüyor” diyerek alkışladınız yetmedi mi?

Yağma ve talanı özerklik diye meşrulaştırdınız yetmedi mi?

Tarikatlar cumhuriyetinin önünü açtınız yetmedi mi?

FETÖ kumpaslarını demokrasi diye yutturdunuz yetmedi mi?

Başkanlık rejimini vesayet bitiyor naralarıyla yücelttiniz yetmedi mi?

İkinci Cumhuriyetin suç ortağı oldunuz yetmedi mi?

Gezi ile başladık Gezi ile bitirelim. Gezi bu ülkenin aydınlık yüzü oldu, geleceğe umut oldu. Şairin dediği gibi kavga bitmedi sürüyor ve sürecek. Bir tarafta laiklik, cumhuriyet ve mutlaka sosyalizm diyenler. Bir tarafta serbest piyasacılığı sömürüyü kutsayıp, memleketi karanlığa sürükleyen gerici ve liberal ittifak.