Yeni Ülke Yayınları'ndan 2021 yılı mesajı ve yeni kitapları

"Yeni Ülke Yayınları olarak, 2021 yılında da, bu mücadeleyi büyütmek için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için tüm çabayı sergileyeceğiz. 2021 yılının tüm dünya emekçilerinin ve halklarının kazanacağı bir yıl olmasını diliyoruz!"

Yeni Ülke Yayınları'ndan 2021 yılı mesajı ve yeni kitapları

Yeni Ülke Yayınları tarafından 2021 yılı için yayımlanan açıklamasında, “2021 yılının tüm dünya emekçilerinin ve halklarının kazanacağı bir yıl olmasını diliyoruz!” ifadeleri kullanıldı.

Yeni Ülke aynı zamanda açıklamasıyla yayınevinden çıkan kitapları da duyurdu. Yeni Ülke Yayınları’nın “TKP’nin 100 Yılı: Dünümüz, Bugünümüz, Yarınımız”, “Sol 1,2,3 Tarihsel süreç içinde Devrim Şarkıları ve Marşları”, “Gün doğarken yürümek”, “Sosyalizm Sanat Edebiyat”, “Yalan Makinesi: Suriye savaşında cephe gerisi” isimli 5 kitabı bulunuyor.

Yapılan açıklamada, “Yeni Ülke Yayınları olarak yola çıktığımızda “Karanlığı aydınlatmak için yeni bir sayfa açıyoruz” demiştik. Bahsettiğimiz karanlık işte tam da buydu! Biliyoruz ki bu karanlığın kökleri insanın insanı sömürmesindedir, insanların en temel ihtiyaç ve haklarının bir meta haline dönüşmesindedir.” ifadeleri kullanılırken, “Okuyan, okuduğunu sorgulayan, okuduğuyla gelişen, okuduğunu geliştiren insanların sayısının artması bu nedenle çok önemlidir. Karanlığa karşı aydınlanmanın, sömürüye karşı emeğin, hurafelere karşı bilimsel titizliğin, çürümeye karşı kültürel ve sanatsal üretimin büyütülmesi bu nedenle olmazsa olmazdır.” denildi.

Yeni Ülke Yayınları’nın yaptığı açıklama şöyle:

“Değerli dostlarımız,

İnsanlık tarihi açısından oldukça özel olan bir tarihsel kesiti yaşıyoruz. Geride bıraktığımız yılın başlarında gündemimize giren ve kısa zamanda tüm dünyayı etkisi altına alan salgın hayatlarımızda çok fazla şeyi değiştirdi ve eksikleri apaçık ortaya koydu.

En temel insan haklarının kapitalizm tarafından kâr aracına dönüştürülmesinin yarattığı derin eşitsizlikler iyice görünür hale geldi. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin insanlık için ne büyük bir tehdit olduğu “yeterli yoğun bakım ünitemiz yok” türü açıklamaların çaresizliğinde açığa çıktı. Ülkedeki milyonlarca öğrencinin çok çok küçük bir bölümü, sadece parası olanlar, eğitim alabiliyor ve bunların dışında kalanlar bir anlamda kaderlerine terkedilmiş durumdalar. Emekçiler bir yandan sağlıksız koşullarda ve salgın yokmuş gibi çalışmaya zorlanıyor diğer yandan salgın bahane edilerek işsiz bırakılıyor.

Yeni Ülke Yayınları olarak yola çıktığımızda “Karanlığı aydınlatmak için yeni bir sayfa açıyoruz” demiştik. Bahsettiğimiz karanlık işte tam da buydu! Biliyoruz ki bu karanlığın kökleri insanın insanı sömürmesindedir, insanların en temel ihtiyaç ve haklarının bir meta haline dönüşmesindedir.

Okuyan, okuduğunu sorgulayan, okuduğuyla gelişen, okuduğunu geliştiren insanların sayısının artması bu nedenle çok önemlidir. Karanlığa karşı aydınlanmanın, sömürüye karşı emeğin, hurafelere karşı bilimsel titizliğin, çürümeye karşı kültürel ve sanatsal üretimin büyütülmesi bu nedenle olmazsa olmazdır.

Yeni Ülke Yayınları olarak, 2021 yılında da, bu mücadeleyi büyütmek için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için tüm çabayı sergileyeceğiz.

2021 yılının tüm dünya emekçilerinin ve halklarının kazanacağı bir yıl olmasını diliyoruz!”

Yeni Ülke Yayınları tarafından kitaplar ise:

TKP’nin 100 yıllık tarihindeki önemli siyasal çalışmaların ve verilen mücadelelerin de özetlendiği kitap, bu çalışma ve mücadelelere eğilen farklı makalelerden oluşuyor. TKP’nin tarihindeki bazı öncü kadroların portrelerinin de aktarıldığı kitabın TKP’nin 100 yıllık tarihinin köşe taşlarının bütünlüklü bir okumasını sağlaması, 100 yılın deneyiminin bugünkü sosyalizm mücadelesiyle sağlıklı bağlar kurması noktasında işlev görmesi bekleniyor.

Kitabın sunuş yazısının bir kısmında şunlar söyleniyor:

“Türkiye Komünist Partisi yüz yaşında. Yüz yılın mücadele deneyimi, yarattıkları, ürettikleri, eksiklikler, yarım kalanlar, bugüne kalanlar, unutulanlar, hep hatırlananlar ve daha birçoğu bir asırlık büyük bir miras artık. Bu mirası bir bütün olarak nasıl ele alacağız? Sorunun yanıtı bir yanıyla oldukça kolay (ve doğru), fakat başka bir yanıyla, bu mirası sahiplenen öznelerin güncel politik pozisyonları ve birbirlerine olan mesafeleriyle ele alınırsa ortaya zorluklar çıkıyor. Öyle ki, bazen, ortaya “hangi TKP?” sorusu bile çıkabiliyor.

Miras, siyasi mücadele içerisinde “devredilen/bırakılan” değil “sahiplenilen/hak edilen” bir olgudur. Şüphesiz, siyasi mücadeleyi yürüten öznenin teorik-ideolojik bütünlüğü kendine bir kanal yaratıyor ve kendinden sonra gelenleri de biçimlendiriyor. Bu anlamıyla, mirası sahiplenen açısından, bütünlüğü ifade eden o kanalın da sahiplenilmesi gerekiyor. Peki öyleyse, TKP’nin 100 yıllık mirasını sahiplenenler bu bütünlüğü nerede görüyorlar?

Elinizdeki kitap bu soruya yanıt arıyor.”

Yazar kitapta, aydınlanma çağından Ekim Devrimi’ne, İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar politik müziğe geniş bir perspektifte bakıyor. Yalnızca müziği değil; bağlı politik ilişkileri, dönemleri, müzisyenleri, coğrafyaları ve beraberindeki tartışmaları örneklendirerek okuyucuya sunuyor. Bu bağlam; devrimci, eleştirel ve gerektiğinde özeleştirel bir bakış açısı ile çözümleniyor.

Martin Luther’in ilahileri, Bertol Brecht ve Hanns Eisler’in üretimleri, Avusturya İşçi Marşı, Çav Bella, Venseremos gibi örnekleri dönemin politik ve toplumsal koşulları ile ele alan yazar, ülkemizde vücut bulan TKP Marşı, Onbeşlere Ağıt, 1 Mayıs Marşı, Beyazıt Marşı gibi birçok marşı da söz yazarı, hikayeleri ve bestecilerine yer vererek okuyucusuna sunuyor. (Örneklemelere eser notasyonlarının altındaki karekodlardan ulaşabilirsiniz.)

Köy Enstitüleri ve Halkevleri’ne kitabında önemle dikkat çeken yazar, yakın döneme ilişkin olarak Ahmet Kaya, Grup Yorum ve Kardeş Türküler gibi birçok figüre de yer veriyor.

“Sol”1,2,3… arşiv niteliğinde olmakla birlikte, aynı zamanda insanlığın tüm dönemeçlerine notalarla ve dizelerle tanıklık eden ve belgeleyen bir yapıt.

Ölümünden kısa bir süre önce kitap hakkında bilgilendirilen ve bilgilerine başvurulan büyük usta Timur Selçuk tarafından bu esere yapılan değerlendirme ile bitirelim:

“ALANINDA YAZILMIŞ İLK VE TEK KİTAP OLACAĞINA EMİNİM!”

Gün Doğarken Yürümek, 96 kuşağını, daha genel bir tarifle, bir dönemi anlatıyor. Kitap; 80 sonrası ve Gezi direnişi öncesi bu topraklarda iz bırakan kilometre taşlarını yaratanlara göz gezdiriyor, 90’ların yapıcılarını resmetmeye çalışıyor. Hande Durna, sözkonusu kuşağın ve dönemin izini sürerken Haziran kuşağının çocukluğuna da gidiyor; 2000’li yıllarda 96 kuşağının siyasetle ilişkisine, onları Gezi’ye götüren sürece ve farklı kuşakları Gezi eylemlerinde birleştiren günlere tanıklık etmemizi sağlıyor. Romanda anlatılan tüm olaylar gerçek, kişiler ise kolektif bir hafızanın ürünü.

“Bu kitabın önemli bir özelliğinin sosyalizm mücadelesinin sanat ve edebiyat insanlarını ele aldığı kadar bu mücadelenin karşısına dikilen sanat ve edebiyat insanlarını da ele almasıdır diye düşünüyorum. Bu anlamda kitap görece daha kısa denemelere eşlik eden daha uzun soluklu kuramsal yazılardan ve son olarak da yazarın çoğu sanat ve edebiyat dünyamızın mihenk taşı isimlerle yaptığı söyleşilerden oluşuyor.

Sonuç olarak, yazarın, ‘Entellektüel Şiddet ve Mevzi Savaşı’ başlıklı yazısındaki bir önermenin bu kitabın da ana tezi olduğunu düşünüyorum: Kültür-sanat alanı asla bir fetiş haline getirilmemelidir ama bu alanda da sosyalist iktidar mücadelesi için bir mevzi savaşı verilmesi gerektiği de unutulmamalıdır.”

Ali Cenk Gedik

Suriye’nin 2011’de başlayan emperyalist müdahaleye direnişi, sayısız kahramanlık hikayesiyle dolu olduğu gibi, emperyalist merkezler tarafından pompalanan ve dinci-liberal koro eliyle tekrarlanan bir dizi yalanla da dolu aynı zamanda. Cihatçı terör örgütleri cephede savaşırken, cephe gerisinde de emperyalizmin taşeronluğunu yapan dünyanın dört bir yanından sayısız medya kuruluşu, bir savaş yürüttü. Türkiye’de ise bu işe yandaşından, havuzuna, dincisinden, liberaline bir dizi “isim ve kurum” el attı. Ancak bu savaşın bir de Suriye tarafı vardı, yani tavrını Suriye’nin onurlu ulusal direnişinden yana koyanlar. 2011’de Dera’da ilk kıvılcım çakıldığında, “Suriye’de emperyalist müdahaleye hayır” diyerek Türkiye’de sokaklara inenler, 8 sene boyunca bu savaşa ilişkin söylenen yalanlara karşı ciddi bir mücadele yürüttüler.

Alev Doğan imzalı, ‘Yalan Makinesi: Suriye Savaşında Cephe Gerisi’ kitabı, hem bu sürece ilişkin söylenen yalanları deşifre eden bir medya okuması hem de emperyalizme karşı mücadele bayrağını yükseltenlerin gözünden bu savaşın bir özeti.