Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası'dan polisin çıplak arama uygulamasına ilişkin açıklama

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası Balat karakolunda yaşadıkları çıplak arama işkencesine dair basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada ''insanlık onuru işkenceyi'' yenecek vurgusu öne çıktı.

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası'dan polisin çıplak arama uygulamasına ilişkin açıklama
Haber Merkezi

Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS), Balat karakolunda çıplak arama, sözlü ve fiziki şiddet uygulamasına maruz kaldıklarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklamasında “Keyfi olarak alıkonulduğumuz Balat Karakolu’nda çıplak arama işkencesine de maruz kaldık. Eşyalarımızı vereceklerini söyleyerek bizi bir odaya soktular. Burada bulunan polisler üzerimizi çıkarmamızı söylediler. Çıkarmadığımızda ise tehdit ederek saldırdılar. Polislere “bu yaptığınız insanlık suçudur” dediğimizde aldığımız yanıt ise, ‘biz bunu hep yapıyoruz’ oldu.” denildi.

Sendikadan yapılan basın açıklamasının tam metni ise  şöyle:

Basına ve Kamuoyuna;
Sermayedarların ve iktidarın işçi ve emekçilere dönük saldırıları her geçen gün artıyor. Sermaye sınıfı işçi ve emekçileri köleleri gibi görüyor. AKP iktidarı da sermayedarların bir dediğini ikiletmeden her türlü saldırıyı devreye sokuyor. Bu saldırılardan biri de sözde işten atmanın yasaklandığı günlerde yaygın olarak devreye sokulan Kod 29 uygulamasıdır.
Madde 25/2 (Kod29) ile binlerce işçi keyfi olarak işten atıldı ve fişlendi. İşten atılanlar üzerinden tüm işçi ve emekçilere gözdağı verilmek istendi.
 Bizler sermayedarların ve iktidarın pandemiyi ve ekonomik krizi fırsata çevirerek devreye soktuğu saldırılara karşı sesimizi yükselttik, direnişi seçtik. Kod 29 başta olmak üzere sınıfımıza dönük hayata geçirilen saldırılara karşı başlattığımız direnişimiz beş buçuk ayı geride bıraktı. Direnişimiz boyunca fabrika önünde ve taleplerimizi taşıdığımız diğer alanlarda defalarca saldırıya uğradık. Ne Sinbo sermayedarının uşaklarının saldırıları ne de polisin azgın saldırıları sınıfımız adına yükselttiğimiz haklı ve meşru direnişimizi ve irademizi kıramadı. Bizler haklı ve meşru olan taleplerimizi kazanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Sermaye iktidarı krizi ve pandemiyi her alanda fırsata çevirmek için hiçbir yasa ve kural tanımadı-tanımıyor. Hakları ve geleceği için sokağa çıkan herkes iktidarın her türden işkencesine maruz kalıyor. Eylem alanları demokratik haklarını kullanan işçilerin, kadınların, köylülerin, gençliğin baskı ve zorbalığa karşı çıkan diğer toplumsal kesimlerin sokak ortasında vahşi polis şiddetine uğradığı işkence alanlarına dönüştürüldü. Bu da yetmedi gerçekleştirdikleri keyfi gözaltılarla Boğaziçi’nde kayyum rektör atamasına karşı direnen öğrencilere olduğu gibi baskı ve zorbalığa karşı haklarına ve geleceğine sahip çıkan tüm ilerici, muhalif güçlere insanlık suçu olan çıplak arama işkencesi yapıldı. Sokaklarda, gözaltı araçlarında, hastane kontrolü esnasında, karakollarda yapılan işkenceler tekil olaylar değildir. Sistemli ve planlı saldırılardır. Son yıllarda artış gösteren işkence olaylarının sayısız belgesi bulunmaktadır. Buna rağmen işkence edenler iktidar tarafından korunup kollanmaktadır. Geçtiğimiz ay Esenyurt’ta bir kadının polisler tarafından öldüresiye dövülmesi, yine Esenyurt’ta bir güvenlik görevlisinin karakolda darp edilerek öldürülmesi işkence ve kötü muamelenin geldiği boyutu göstermektedir. Video kayıtları ve başka belgelerle sabit olan işkence ve kötü muameleyi yapanlar ise korunup kollanmaktadır. Çıplak arama dayatması da rutinleştirilmiş bu uygulamalardan biridir. Sinbo önünde başlattığımız direnişimizin 157. gününde haklı taleplerimizi Unkapanı SGK önüne taşıdık. Burada polisin azgın saldırısı ile gözaltına alındık. Gözaltı aracında ve karakolda polisin fiziki ve psikolojik şiddetine maruz kaldık. İmzadan imtina hakkımızı, susma hakkımızı kullandığımızda dahi polisin saldırısına maruz kaldık, tehdit edildik ve bir gün boyunca keyfi olarak nezarette tutulduk. Zorla ve darp edilerek parmak izi ve fotoğraf çekimine maruz kaldık. Gece yarısı nezaretlerin demir parmaklıklarına sert cisimlerle vurularak rahatsız edildik.
Keyfi olarak alıkonulduğumuz Balat Karakolu’nda çıplak arama işkencesine de maruz kaldık. Eşyalarımızı vereceklerini söyleyerek bizi bir odaya soktular. Burada bulunan polisler üzerimizi çıkarmamızı söylediler. Çıkarmadığımızda ise tehdit ederek saldırdılar. Polislere “bu yaptığınız insanlık suçudur” dediğimizde aldığımız yanıt ise, “biz bunu hep yapıyoruz” oldu. İstanbul polisi devrimci-ilerici güçler başta olmak üzere haklarını bilen ve buna uygun davranan herkesin, kişiliklerini ve iradelerini zedelemek için bu saldırıyı sistemli biçimde devreye sokuyor. Amaçları, karşısındakilerin kimliğine, kişiliğine, iradesine saldırarak kendilerine biat eden, boyun eğen uysal kişilere dönüştürmektir. Bizler biat eden, boyun eğen kişiler olmayacağız. Haklarımız, geleceğimiz, onurumuz için mücadelemizi sürdüreceğiz. Balat Karakolu’nda karşı karşıya kaldığımız saldırı, çocuk istismarcılarını teşvik eden ve aklayan, İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece kararnamesi ile çıkarak kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete onay veren zihniyetin yansımasıdır. AKP-MHP iktidarının -açığa çıktığı her durumda- yalanlamaya çalıştığı çıplak arama işkencesi, Balat Karakolu’ndaki polislerin itiraf niteliğindeki beyanlarında olduğu gibi her zaman yapılmaktadır. Bizler direnişçi işçiler olarak çıplak arama başta olmak üzere karşı karşıya kaldığımız her türlü işkence ve kötü muameleye karşı sessiz kalmayacağız. Nasıl ki Kod 29 saldırısına karşı kararlı biçimde direniyorsak, insanlık dışı saldırılara karşı da kararlı bir şekilde mücadele edeceğiz. Haklarımız, özgürlüğümüz ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz. Baskı ve zorbalığa karşı mücadele eden tüm toplumsal güçleri de her türlü keyfi ve insanlık dışı saldırılara karşı durmaya, dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz.
Bir kere daha buradan ifade ediyoruz; Kod 29 işçi düşmanlığı, çıplak arama insanlık suçudur!
İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek! “