Taşralaşan Üniversite

Feyzi Erçin’in tasfiyesi bir başlangıç, üniversite uçağıyla kebapçı reklamı bir sondur. Eğer Feyzi hocalar giderse, yakında Boğaziçi semalarında da kebapçıları görmeye başlarız.

Geçenlerde birbiriyle bağlantılı iki haber yer aldı basında. İlkini hepimiz biliyoruz: “Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanan AKP’li Melih Bulu’yu protesto eden öğrencilerin eylemlerine en çok destek veren akademisyenlerden Feyzi Erçin’in ders vermesi rektörlük tarafından engellendi.(1)  Resmi yazıda ise şunlar yer alıyordu:  “Feyzi Erçin’in Boğaziçi Üniversitesi standartlarına uygun ders vermediği kanaati hasıl olmuştur. Bu nedenle bu kişinin kurumumuzun eğitim ve öğretim kalitesini olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmiştir. Bu nedenle, kurumumuzda ders vermesi uygun değildir.” Bu haberlere kadar Erçin’i tanımazdım. Sonrasında kendisinden ders alanlarla konuştum, ders kayıtlarına göz attım…Sonuç: bence her üniversitenin kendi bünyesinde olmasından onur duyacağı bir akademisyen. Hiç abartmıyorum.

Diğer haber basında geniş bir yer bulamadı: “Üniversitenin eğitim uçağıyla kebapçı reklamı çektiler…

Gaziantep Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin eğitim uçuşu için kullanılması gereken uçakla, bir kebapçının tanıtım filmi çekilip sosyal medyada yayınlanması tepki çekti.(2)

Şimdi bu iki haberin nasıl bir bağlantısı var diyeceksiniz. Şöyle açıklayayım:

Üniversite kavramına bütünüyle ters olan uygulamalardan biri de taşrada üniversite açmaktır. Elbette taşrada da eğitim yapılabilir ama defalarca vurguladığım gibi, üniversitenin temel işlevi bilgi üretimidir, eğitim bunun yan ürünü olarak ortaya çıkar. Hadi bunu göz ardı ettik diyelim, sadece eğitimi düşünsek bile tek başına meslek eğitimi vermek bile yetmez, üniversiteler aynı zamanda entelektüel yetiştirmek zorundadır.  Bunları gerçekleştirmek için iyi bir laboratuvar kurmak, birkaç tane önemli bilim insanını taşrada bir üniversitede bir araya getirmekle iş bitmez; evet bunlar olmalı ama kesinlikle aynı zamanda bilimsel ve entelektüel bir ortamı da oluşturmak gerekir.

Zaten bu yüzden tek tek fakülteler bağımsız birimler olmayıp, üniversite çatısı altında örgütlenir. Burada amaç farklı disiplinlerin karşılaşmasına olanak sağlamaktır. Böyle bir birliktelik, konuya farklı açılardan bakmayı sağlar ki, bu hem bilimsel çalışmalar hem de entelektüel donanım açısından önemlidir. En az etkisi ise meslek eğitimi üzerinedir.

Öğrencinin kendi bölümünden gerçek anlamıyla bilim insanı/entelektüel özellikleri taşıyan akademisyenlerle kampusta, yaşamın olağan akışı içerisinde karşılaşması çok önemlidir. Ancak bunun sadece kampusla sınırlı kalmaması gerekir; kentin içinde de buna benzer ortamlara girebilme şansı olmalıdır. Sergi, sinema, tiyatro, kitapçı…bunların da bulunduğu bir kentte ancak üniversite için uygun koşullar var demektir.  Bunlar olmazsa gelinecek nokta üniversite uçaklarıyla kebapçı reklamı yapmak olur.

Durum böyleyken, Türkiye’de büyükşehirlerdeki üniversitelerini de taşralaştırmak için her yol denenmektedir. Başta yönetim kadroları olmak üzere, olabilecek tüm pozisyonlara ilahiyatçıların atanması, akademik yükseltmelerde liyakatin yok edilip düzeysizliğin getirilmesi ve bütün tasfiyelerin gerçek amacı üniversitelerin taşralaştırılmasıdır. Başka bir deyişle üniversitenin üniversite olmaktan çıkartılmasıdır.

Başa dönecek olursak, Feyzi Erçin’in tasfiyesi bir başlangıç, üniversite uçağıyla kebapçı reklamı bir sondur. Eğer Feyzi hocalar giderse, yakında Boğaziçi semalarında da kebapçıları görmeye başlarız.

(1)https://gazetemanifesto.com/2021/bogazicinde-melih-bulu-karsiti-eylemlere-destek-veren-akademisyenin-ders-vermesi-rektorluk-tarafindan-engellendi-442178/

(2)https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/universitenin-egitim-ucagiyla-kebapci-reklami-cektiler-6457198/