Liselerde güncel sorunlar

Liseli gençlik olarak bu karanlığa karşı tek bir kurtuluş yolumuz vardır o da eşitlikten, emekten ve bilimsellikten yana bir eğitim sistemi için geleceğimizi çalanlara karşı mücadele etmektir. Laik ve bilimsel; parasız ve eşit bir eğitim ancak yeni bir cumhuriyeti inşa etmekten geçer.

Liselerde güncel sorunlar

Güney Deniz Çepiç

AKP’nin gençliğe gelecek sunamayan piyasacı, gerici ve eşitsizlikçi eğitim sistemi liseli gençliğin eğitim hakkını eşit, parasız; laik ve bilimsel bir şekilde almasına engel olmaya devam ediyor. Başlıktaki gibi liselerdeki güncel sorunlara değinmenin liseli gençliğin sorunlarını konuşmasının ve bu sorunların çözümünü bulması en doğal hakkı olan eğitim hakkının karşılanabilmesi için şüphesiz zorunluluktur.

Liseli gençliğin tırnak içerisinde ‘’yeni’’ olarak adlandıramayacağımız ama gün geçtikçe çarpıcı hale gelen sorunları olduğu açıktır. Bunların sebebininse bugün yaşadığımız düzende eğitim, sağlık gibi insanların en temel haklarının para karşılığı olmasının yarattığı eşitsizliklerden kaynaklandığı yani ülkemizin sorunları ve liseli gençliğin sorunları birbiriyle ilişkilidir.

Liseli gençliğin güncel sorunlarına değinmeden önce içinden geçtiğimiz süreci iyi anlamak ise önem taşıyor.

Ülkemizde salgının yayılmaya başladığı tarihi olan Mart 2020’den itibaren okullar bilindiği üzere çevrimiçi eğitime geçmişti. Fakat plansız, programsız bir şekilde başlatılan çevrimiçi eğitimin, tıpkı salgın öncesinde olduğu gibi patronların doğal çıkarlarına göre şekillenen eğitimin getirdiği yer hüsran oldu. Ülkemizde biz emekçi aile çocuklarının yaşadığı yoksulluğun uzaktan eğitimde büyük bir engel olduğuna şahit olduk. Milyonlarca öğrencinin uzaktan eğitim sürecine katılamadığı, evde birden fazla öğrencinin olduğu evlerdeyse ‘’sırayla derse girildiği’’, çocukların derse bağlanabilmek için çatıya çıkmak zorunda kalıp aşağı düşerek hayatını kaybettiğine şahit olduk. Tüm bu karanlık tabloya rağmen AKP sanki hiçbir sorun yokmuş, gençlik çok mutluymuş gibi davranarak kendi ayıplarını örtmeye devam etmiştir. Örneğin tarlada çalışan çocuk işçilerin yanına giden eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk onlara siz bu ülkenin umudusunuz diyebilmişti. Fakat biz biliyoruz ki çocuk işçilik bir ülkenin umudu değil olsa olsa ayıbı ve utanç kaynağı olmalıdır.

Gençliğin 2 yıla yakın bir zamanını hayatından böylece çalmış olan AKP, okullarımızın hiçbir önlem alınmadan açmış, binlerce sınıf karantinaya alınmış, gençliğin ve toplumun hayatı bir fiil tehlikeye atılmıştır. Bugün okullarımızda sınıflarımızın nüfusunun yer yokluğundan 60 kişilik sınıflarda ders işlendiği, sıra arkadaşlarımızın yetersiz önlemler nedeniyle korona olduğu ve topluma liselerden virüsün yayılabileceği bir tabloyu var etmiştir.

Biliyoruz ki bilimsel bir şekilde gençliğin ve toplumun sağlığını önemseyen bir bakışla okullarımızda gerekli önlemler alınabilir, yeni okullar açılabilirdi. İmam- hatip liseleri bomboş dururken Anadolu liselerinde 35-60 arası mesafesiz, sağlıksız koşullarda okumak zorunda bırakıldığımız bir gerçek. Elbette birçok çözüm örneği verilebilir ama bugün ülkeyi yönetenlerin piyasacı, gerici ve eşitsizlikçi zihniyetini değiştirmeden bu örneklerin bir karşılığı yoktur.
Son kertede bu tabloda Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer utanmadan çıkıp ülkemizde en güvenli yerler okullardır diyebilmektedir. Bu apaçık bir şekilde gençliğin aklıyla alay etmektir, yüzsüzlüktür! Fakat bizim çift maaşlı AKP’li bakan Mahmut Özer’e cevabımız bellidir: Bugün gençliğin gerçekten güvende olduğu bir okul varsa o da Sosyalist Liseliler’in düzenlediği Aydınlanma Okulları’dır! Gerisi laf-ı güzaftır.

Bir başka sorun ise ulaşım sorunudur. Okullarımıza giderken mecburen kullandığımız toplu taşıma araçlarının aslında ücretsiz olabilecekken fiyatlarının artması okuma koşullarımızı zorlaştırmaktadır. Temel mantık ve düzlemi daha fazla kar ve para üzerine kurulu olan bu düzenden de başka bir şey beklenemezdi zaten.
Okullarımızda problem yaşamamamız için alınan üniformalar ve iyi bir eğitim alabilmek için kullandığımız araç gereçler de bütçemizi zorlamakta ve aşmaktadır. Bunları karşılayabilmek için ailelerimiz günlerce, haftalarca çalışıyor ve gerekirse biz de onlara destek olmak adına çalışmak zorunda kalabiliyoruz.
Bu dönem liselere başlarken en önemli meselelerden birisi de liselerimizde beslenme ya da daha doğrusu ‘’beslenememe’’ sorunumuzdur. Bazı liselerin kantinlerinde bir tost 10 liradır. Okul kantinlerinde ki yiyecekler fazlasıyla pahalanmış gençliğin payına okulda aç kalmak düşmüştür. Devlet okullarında okuyanlar Koç’un Sabancı’nın çocukları değil bu ülkenin değerlerini yaratan Türkiye işçi sınıfının çocuklarıdır.

Gelir ve fırsat eşitsizliğinin olduğu ülkemizde milyonlarca emekçinin çocuklarının bu ihtiyaçlarını karşılayamayacağı açıktır!

Liseli gençlik olarak bu karanlığa karşı tek bir kurtuluş yolumuz vardır o da eşitlikten, emekten ve bilimsellikten yana bir eğitim sistemi için geleceğimizi çalanlara karşı mücadele etmektir. Laik ve bilimsel; parasız ve eşit bir eğitim ancak yeni bir cumhuriyeti inşa etmekten geçer.

Bilmeliyiz ki okulumuz ve ülkemizin sistemi, işleyişi sıkı sıkıya bağlıdır. Ancak aydınlık bir ülkede nitelikli ve parasız bir eğitim alabiliriz. İnsanın insana kulluk ettiği bu düzende parasız ve ulaşılabilir bir eğitimi elde edemeyiz, aksine emekten ve eşitlikten yana yeni bir ülkeyi kurduğumuzda bu haklarımıza sahip olabiliriz.

Bunun için bütün sıra arkadaşlarımızı karanlıklara karşı yaktığımız bu meşaleyi güçlendirmek için Sosyalist Liseliler’e katılmaya çağırıyoruz.