Bolşevik ruhun beden bulduğu insan: Sverdlov

Sverdlov’un ölümü sonrası Lenin yaptığı bir konuşmasında, “Yirminci yüzyılın başlarından itibaren bizim gözlerimizde Sverdlov yoldaş profesyonel devrimci tipinin en tamamlanmış örneğiydi” der onun hakkında.

Bolşevik ruhun beden bulduğu insan: Sverdlov

Seçkin Aydınlık

Tam adı Yakov Mihailovic Sverdlov’un ölüm yıl dönümündeyiz. Ölümü üzerinden yüzyılı aşkın bir süre geçti ancak Sverdlov devrimciler, komünistler için “kutup yıldızı” olmaya devam ediyor. Sverdlov’un hayatını okuyan birçok devrimci, “Nasıl bir komünist olunmalı?” sorusunun cevabını bulmuştur. Öyle ki Sverdlov’un ölümü sonrası Lenin yaptığı bir konuşmasında, “Yirminci yüzyılın başlarından itibaren bizim gözlerimizde Sverdlov yoldaş profesyonel devrimci tipinin en tamamlanmış örneğiydi” der onun hakkında. Mücadele azmi, her koşulda devrimci mücadeleyi yükseltme çabası, diğer insanların koşullara baktığında karamsarlığa kapıldığı yerde onun olanaklar yaratması gibi birçok özelliği onun genç yaşlarda önemli görevler almasını sağlamıştır.

Bu satırlar Sverdlov hakkında yazılan son satılar olmayacaktır. Dünyada ve Türkiye’de devrimciler olduğu sürece Sverdlov örnek alınacak ve bunun için de devrim mücadelesine kattıkları ki bunlar içerisinde kendisini hapishanelerde eğitmesinden tutalım pratik katkılarına kadar, asla unutulmayacaktır. O halde Sverdlov’un hayatını kısaca hatırlayalım.

Yoldaş Andrey 1885’te Rusya toprakları içerisinde doğmuştur. Çok genç yaşlarda devrimci mücadeleye katılmıştır. Daha çocuk olduğu dönemlerde sokak oyunlarında bile “örgütçü” karakterini gösterip, oyunları organize ediyordu. Bu genç yaşlarında okuduğu kitaplar nedeniyle liseden atıldı ve ailesinin dostu olan Maksim Gorki’nin de etkisiyle daha 16 yaşında iken devrimci mücadeleye katıldı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin 1902-03 yıllarında yaşadığı keskin ayrışmaların hemen öncesinde partiye katılan Sverdlov çok kısa sürede emekçi sınıfların sevgilisi haline geldi. Çarlık Rusya’da siyasi baskıların yoğun olması nedeniyle yaşamının ciddi kısmını hapishanelerde geçiren Sverdlov bu süreçlerde birçok yabancı dil öğrenmiş, birçok kitap okumuştur. Öyle ki Marx’ın eserlerini orijinal dilinden okumayı başarmıştır. Bu noktada Sverdlov’un “Kitabı yaşamla sınıyorum; yaşamı da kitapla…” demesi devrimci mücadelenin diyalektik içeriğine dair derin kavrayışını gösterdiği gibi pratik mücadeleden, emekçi yığınların örgütlenmesinden geri kalmadığını da göstermektedir.

Yukarı Volga, Nijni Novgorod ve Kostroma bölgelerinin oluşturduğu “Kuzey Komitesi”nde görev aldı. Özellikle Kostroma bölgesi büyük tekstil merkezlerinden biriydi. Ardından Kazan’da faaliyet sürdürmeye başladı. Kazan’a gelir gelmez RSDİP’in Kazan Komitesi üyesi oldu ve hızlıca faaliyetlere başladı. Kazan’dan sonra doğrudan merkez komitesi talimatı ile stratejik öneme sahip Ural bölgesine gönderildi. Buradaki faaliyetiyle de epey ses getirmeyi başardı. 1905 Devriminin yarım kalması sonucunda Rusya’da zorlu siyasi süreçler tekrardan açılmıştı. 1906 yılında, henüz 21 yaşındayken tekrar tutuklandı ve üç yıl hapis yattı. 1909 senesinde hapisten çıktı ve çalışmalarına devam etti. SSCB devrim müzesinde sergilenen bir tutanakta Sverdlov hakkında “Yaşı; yirmi beş, tutuklanma; yedinci kez!” yazacaktı. Devrimcilerin yürüttüğü “azami siyaseti” bile hapisler ve zor gücüyle ortadan kaldırmak isteyen Çarlık, devrimcilerin kendisini her koşulda geliştirmesine engel olamamıştır. Hatta bir dönem Sverdlov’un da bulunduğu Truhansk hapishanesine Stalin de gelmiştir ve İki Bolşevik devrimci aynı hapishaneyi paylaşmıştır.

Uzun yıllar yürütülen ve birçok zorluk içeren çalışma sonrasında Ekim Devriminin ertesi günü toplanan İkinci Sovyet Kongresi başkanlığını Yoldaş Andrey üstleniyordu. Sverdlov’un kısa sürede Tüm Rusya Merkez Yürütme Kurulu Başkanı seçilerek günlerce uyumadan çalıştığı bir dönem başlamış oldu. Lenin, Sverdlov hakkında; “Tamamen, şüphe götürmez bir otoriteye sahip, Rusya’da tüm Sovyet iktidarının örgütleyicisi ve parti çalışmasının eşi bulunmaz bilgisi ve bilinciyle donanmış bir örgütçüsü” diyecekti. Bu adanmışlık öyle bir seviyededir ki Kurucu Meclis için belirlenen kırk kişilik listede bulunan Sverdlov’un isminin yanında bulunan meslek kısmında “Parti işçisi” yazıyordu.

Bolşevik Partinin eşsiz üyelerinden biri olan Sverdlov 1919 yılında, çok genç yaştayken hayatını kaybetti. Henüz otuz üç yaşındayken ve Ekim Devrimi üzerinden iki yıl geçmişken, üzerinde yıllar önce hediye edilen bir palto ile hayata gözlerini yummuştur. Kolektif mücadelenin sunduğu imkânlar ve verdiği görevler sayesinde insanın kendi potansiyelini ne kadar yoğun kullanabileceğini sadece kendi döneminin insanlarına değil, bugün bizlere dahi göstermektedir. Onun üstün yetenekleri partili mücadelenin kolektif biçimiyle birlikte anlam kazanmıştır ve kendi kurtuluşunun insanlığın kurtuluşunun mücadelesinde olduğunu bizlere göstermiştir.