Romantik talimat

Tek adama bağlılık gösterisi olarak yapılan ‘Love Erdoğan’ kampanyasıyla aynı zamanda kamuoyuna ‘Erdoğan’ı sev’ talimatı veriliyor!

Geçtiğimiz günlerde New York’ta dev bir binaya yansıtılan “Stop Erdoğan” mesajına misilleme olarak üzerinde “Love Erdoğan” yazılı mobil araçlar, kentin sokaklarında dolaştırıldı. Times Meydanı’nda bulunan dijital dev ekrana da “Stop Gülen” sloganı yansıtıldı. Türk Amerikan Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından yürütüldüğü belirtilen bu kampanyanın[1] bir benzeri de her ne hikmetse yurt içinde başlatıldı. Ülkemizin birçok yerinde reklam panoları “Love Erdoğan” mesajlarıyla donatıldı.

Siyasal iktidar, terör örgütü lideri olarak nitelediği Gülen’i ABD’den geri almak için diplomatik çaba göstermek yerine düşman kardeşiyle reklam panoları üzerinden atışıyor. Umarız AKP, kendini bir çıkar grubu derekesine indirgeyerek böylesi çocukça bir kampanya ile ABD kamuoyunun desteğini alıp Biden’ı etkileyeceğini düşünmemiştir! Gerçekte bu tepkisel kampanyanın, ‘misliyle karşılık verdik’ dürtüsüyle dosta düşmana caka satmaktan başka hiçbir somut hedefi olmadığı anlaşılıyor. Ne acı ki, ‘Stop Erdoğan’ sloganına ‘Stop Gülen’ diye karşılık vermenin, ABD nezdinde terör örgütü lideri denen kişiyle Erdoğan’ı aynı kefeye koymak anlamına geleceği bile öngörülmemiş. Hatta, ‘Stop Fetö’ yerine ‘Stop Gülen’ ifadesi kullanılarak düşman kardeş, Erdoğan’ın sürgündeki siyasi rakibiymiş gibi konumlandırılmış!

Türkiye’deki ‘Love Erdoğan’ kampanyası da her yönüyle eleştirilmeyi hak ediyor. Daha önce yaptığı açıklamayla bizatihi Erdoğan, “ülkemizde zengin kelime birikiminin tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca, son dönemde de İngilizce kökenli ifadeler doldurdu” diye yakınmıştı [2]. Erdoğan’ın bu sözleri kayıtlara geçmişken AKP’nin yurttaşlarla İngilizce iletişim kurmasının nedeni, ‘seçmen sana söylüyorum, Biden sen anla’ yaklaşımıyla meramını anlatmak olabilir mi acaba? Eğer öyleyse salgın yasaklarına karşın kongrelerin inatla tıklım tıklım doldurulması da ABD yönetimine dönük ‘halk beni hâlâ seviyor’ gösterisi olarak yorumlanabilir.

Love Erdoğan mesajının Türkçe tercümesi, hem Erdoğan’ı seviyoruz, hem de Erdoğan’ı sev olarak ifade edilebilir. Gerçi Saray rejiminin otoriter doğasına her ikisi de yakıştığı için İngilizce mesajı, “biz seviyoruz, sen de sev” olarak tercüme etmek daha uygun olur. Tek adama bağlılık gösterisi olan bu kampanya, yandaş ağzı söylemle kamuoyuna subliminal olarak ‘Erdoğan’ı sev’ talimatı veriyor!

Mesajın görseli de dünyada yaygın olarak kullanılan aslının, kötü kopyası gibi duruyor. Genelde ‘love’ fiilinin yerine konulan kalp simgesi, bazen  sözcüklerdeki yuvarlak biçimli harflerin üzerine de uygulanıyor. Ancak ‘LOVE ERDOĞAN’ mesajında, yuvarlak biçimli harfler bulunmasına karşın kalp simgesi, nedense  ‘V’ harfinin üstüne bindirilmiş! Özenti kurbanı bu kampanyayı eski hocaları Necmettin Erbakan görseydi vefasız öğrencilerini, “sizi gidi Batı taklitçileri sizi!” diye mutlaka azarlardı.

Bıyıklı aşk

Sevgi sözcüklerini eşinden, çocuğundan esirgeyen yığınların bulunduğu ataerkil bir toplumda, özellikle bıyıklılar arasındaki ilan-ı aşklar gözlerimizi yaşartıyor… Anımsanacağı gibi yıllar önce yandaş bir işadamı, Erdoğan’a aşkını ilan etmişti. Geçenlerde Ankara’da yapılan gençlik kongresinde bu kez Erdoğan, AKP’li fanatik gençlere “ben de aşığım sizlere” diye seslendi. Sevgiden öte tutkuyu ve ihtirası simgeleyen aşk kavramının, iktidarın bıyıklı aşıklarını birbirine kenetleyen çıkar çimentosu olarak  algılandığı anlaşılıyor. Ülkeye her gün kin ve nefret tohumları ekenlerin, sevgi iklimini bozduktan sonra sevilmeyi beklemeleri trajikomik bir durum. Sevgi kavramının içini dünyevi hırslarına ve çıkarlarına göre dolduranlarla, onu yüzyıllardır  tanımlamaya çalışan düşünürler arasındaki uçurumu görmek gerekiyor. Örneğin M.Ö. 400’lü yıllarda yaşamış olan Sophokles, dünyaya kin değil, sevgi paylaşmak için geldiğini söylüyor. Sevme Sanatı adlı kitabında “bir toplumda sevgi olmazsa o toplum yok olur” diyen Erich Fromm’a göre olgunlaşmamış sevgi, ‘seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var’ diye; olgunlaşmış sevgi ise ‘sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum’ diye formüle ediliyor. Yani insanın salt gereksinimlerini karşılamak için birilerini sevmesi, sevginin olgunlaşmamış, ilkel halini yansıtıyor.

Ekrandan sevmek

Sanal platformlar, kişiler arasındaki uzak ya da yakın tüm ilişki düzeylerini ekranla göz arasındaki mesafeye indirgeyerek bireyde, herkese yakın olduğu yanılsaması yaratıyor. Bu yüzden iletişim çağının insanı, medya dolayımında kurduğu sanal ilişkilerle ekrandan sevmeyi de öğrendi. Özellikle doğrudan etkileşime kapalı olan tüm iletişim ortamlarında birey, kahramanına ekrandan platonik aşkla bağlanabiliyor. Ne ki, dizi film kahramanına duyulan platonik aşkın bedeli düşük olsa da  iktidar sahiplerine duyulan aşk, sonunda pahalıya mal olabiliyor!  Siyasiler, TV dizi oyuncuları, gazeteciler, sosyal medya fenomenleri yüz yüze gelmedikleri hayranları tarafından seviliyor, hatta bazen de tabulaştırılıyor. Descartes’a göre hayranlık ender, sıradışı, olağanüstü olan şeyin takdir edilmesiyle birlikte kendi bilgisizliğinin, yetersizliğinin bilinciyle ortaya çıkıyor [3].

İnsan, kendini sevmek için eksik hissettiği yanlarını kahramanıyla özdeşleşerek tamamlıyor. Siyasi lider de taraftarı için taklit edilecek ya da özdeşlik kurulacak bir rol model olarak belirebiliyor. Bu durum, liderin propaganda açısından etkili sonuç almasını kolaylaştırıyor. Taraftarı, bir lidere çok kuvvetle bağlanmışsa onun muhaliflerini olumsuz biçimde değerlendirip reddediyor. Bu mekanizma ise kontrast yaparak red alanına itmek olarak tanımlanıyor [4].

AKP iktidarının yıllardan beri sürdürdüğü muhaliflere yönelik etkili kara propaganda, bu kapsamda değerlendirilebilir. Onulmaz hatalarına ve tutarsızlıklarına karşın kalabalık bir kesim, Erdoğan’ı hâlâ seviyorsa bunu, cismani liderlik üzerine inşa ettiği propaganda stratejisine bağlamak gerekiyor.

Eşini bile seçme özgürlüğüne sahip olmayan milyonlarca insanın yaşadığı ülkemizde, seçmen kitlesinden sağlıklı tercihler yapması beklenemez. Anımsadığım bir röportajda muhabir, erken yaşta evlendirilmiş kadına, eşiyle mutlu olup olmadığını sorduğunda, “alıştım” yanıtını almıştı… Alışmaktan başka seçeneği olmayanlar, sevip sevilmeyi bilemez. Sevmek, talimatla değil özgür tercihlerin yapılabildiği bir çevrede deneyimlerle öğrenilebilir. Halk, eşitlikçi ve demokratik bir düzeni bağımsız iradesiyle kurmadıkça olgunlaşmış sevgi, otokratseverlerin ilkel dünyasında tutsak kalacak.

[1] https://www.birgun.net/haber/love-erdogan-kampanyasi-new-york-sokaklarina-tasindi-336861

[2] https://m.bianet.org/bianet/siyaset/237903-erdogan-gencler-dedelerinin-mezar-tasini-okuyamiyor

[3] Mario Perniola, 2006. İletişime Karşı, Dost kitabevi, Ankara.

[4] Çiğdem Kağıtçıbaşı, 1988. İnsan ve İnsanlar, 23. Evrim Basım-Yayım, İstanbul.