Rejimin yandaşı, liberalin fondaşı

Liberalizm, modern mandacılıktır, kıblesi ise New York “entelijansiyasıdır!” Onların da kökleri bellidir. Bağımsız, tarafsız ve özgür basın mı dediniz?

Bazı medya organlarının doğrudan yabancı vakıflar tarafından fonlandığı haberleri yeni tartışma başlığımız. AKP korosu, “muhalif basın” olarak lanse edilen bazı medya organlarının yabancı vakıflar tarafından fonlanması konusunda yüksek sesle bağırıyor; “Gördünüz mü bunların kökü dışarıda, milli güvenliğe tehditler!” diye.

Bir tarafta da, bu fonlanmayı devletin bütün gücünü arkasına alan yandaş basının karşısında ayakta durmayan çalışan “muhalif basını” susturma girişimi diye savunanlar var…

Kendilerini sütten çıkmış ak kaşık zanneden yandaşlar ile ana rahmine haklı olarak düştüğünü zanneden liberaller, “bağımsız ve özgür basın” üzerinden birbirlerine laf yetiştiriyorlar! Aslında bugün rejimin iki kurucu unsurunun, gericilerin ve liberallerin, bir ortak yanı daha ortaya çıkmış durumda! Bugün “bağımsız medya” tartışması üzerinden ortaya çıkan gerçekler, daha düne kadar “vesayet rejimi” tanımında ortaklaşanların yüzlerinin değil ama diplerin aynı şekilde karardığını da gösteriyor.

Bağımsız, özgür, tarafsız gibi kavramlar üzerinden yürütülen gazetecilik etiği tartışması, liberallerin ve gericilerin arkasına saklandıkları örtüyü çekip atmış durumda!

Patronu bulunan basının bağımsız, tarafsız ve özgür olması mümkün mü? Eşyanın tabiatına aykırı!

Rejimin, devlet olanaklarını kullanarak fonladığı yandaş basının tarafsızlığı, özgürlüğü ve bağımsızlığı mümkün mü?

Emperyalist ülke menşeili vakıfların fonladığı basının tarafsızlığın, özgürlüğünün ve bağımsızlığının garantisi nedir?

Bir güzel atasözümüz var “Parayı veren düdüğü çalar” diye. Yandaşlar için de fondaşlar açısından bir ortak nokta daha!

RTÜK ve Basın İlan Kurumu ile muhalif basını susturmaya çalışan yandaşların basın etiğinden bahsetmesi etik mi? Devlet kurumlarından alınan reklamlarla basını siyasi bir güç olmanın ötesinde bir zenginleşme aracı haline getirenler bunlar değil mi?

Yandaşların, AKP korosunun ya da siyasal İslamcıların bu tartışmada kaçacak yeri yok. Yıllardır emperyalizmin anti-komünizm siyasetinin bir parçası olarak dinciliğin bütün dünyada ve ülkemizde doğrudan emperyalistler tarafından fonlandığı, bunun en büyük ayağının ise yayın faaliyeti olduğu bilinmez mi? Rabıta üzerinden ülkemizde dinci siyasal örgütlenmelerin nasıl beslendiği yakın siyasi tarihin sayfalarında büyük harflerle yazılı duruyor. Rabıta’nın kurucuları arasında bulunan Faisal Finans’ın başındaki ve İttihad Gazetesi’nin sahibi Salih Özcan gibi isimler Suudi sermayesiyle Müslüman Kardeşler’in ideologları Hasan el Benna, Seyyid Kutub, Mevdudi’nin eserlerini Türkçeye çevirerek yayımlatmadı mı?

Kimin kökü dışarıda? Bunlar Rabıta’nın çocuklarıydı. Diyecek sözleri, kaçacak yerleri yok!

Çok da eşelemeye gerek yok; bugün AB fonlarından beslenen nice yandaş vakıf, dernek, medya organının listesi uzar gider: İlim Yayma Cemiyeti’nin, zamanında Suudi kralından aldıkları bağışlar ya da tartışmalı “Put Adam” kitabının Arabistan’da basılıp, İslamcı örgütlere parasız dağıtılması… Bu değirmenin suyu nereden geliyordu?

Uzatmaya gerek yok; ama dışarıda bir kök aranacaksa, siyasal İslamcılar liberallere söz söyleyecek son kesimdir!

Kendilerini sütten çıkmış ak kaşık zannediyorlar. Kendilerini milli ve yerli sanıp, Afganistan’da ABD’nin çıkarlarının, Edirne’de ise emperyalist AB’nin sınır bekçiliğini yapanlar, Ortadoğu’da BOP’un eş başkanlığına soyunmayı savunanlar bunlar! Daha dün “ABD bizim stratejik müttefikimiz” diye yazıp, bugün ABD’li bir vakıftan fon alınmasını milli güvenlik tehdidi diye eleştirmeleri bir mantık, akıl ve izan sorunu değil mi?

Bir de ana rahmine haklı olarak düştüğüne inanan liberallerimiz var. CIA’nın ikinci dünya savaşı sonrası kültür ve düşün alanına müdahalesiyle oluşturulmuş tezleri Türkiye’ye taşımayı entelektüellik sayanlar bugün emperyalist ülkelerden fon alınmasını elbette normal karşılarlar. Zira ABD ve AB, emperyalist değil ileri demokrasi ülkeleri ya! Bu batılılar o kadar demokrat, ilerici ve hümanist ki hayır işi için paraları bunlara hibe ediyorlar! Bu batılıların siyaseti dizaynla işi olur mu hiç? Onlar demokrasiyi Türkiye’ye taşıyorlar; tıpkı Ukrayna’ya, Gürcistan’a, Sırbistan’a taşıdıkları gibi… Afganistan işgal edilmiş, Irak işgal edilmiş, Suriye’de cihatçı çetelere paralar-silahlar gönderilmiş, hep demokrasi için değil mi zaten?

Onlar ne yapsa haklıdır! Dün FETÖ ve AKP’nin devleti ele geçirmesi için “yetmez ama evet” kampanyalarının akıl hocalığını yapanlar, bugün emperyalizmin karanlık vakıflarından hibeler almayı içlerine sindirebilirler. Çünkü onlar hep haklılar! Dün küreselleşme diyenlerin bugün küreselcilerin beslemesi olması niye bu kadar şaşırtıcı geliyor ki?

Liberalizm, modern mandacılıktır, kıblesi ise New York “entelijansiyasıdır!” Onların da kökleri bellidir.

Bağımsız, tarafsız ve özgür basın mı dediniz?

***

Devrimcilerin üç düsturu vardır: Kimseden icazet, talimat ve para alınmaz! Bağımsız ve özgür basın, devrimci basındır! Ama tarafsız değiliz: Bizim tarafımız, emekçilerin tarafıdır!

Onların da tarafı belli değil mi?