Aziz Nesin bunları göremedi!

Aziz Nesin bunları göremedi!

18-04-2021 09:30

Tabiat ana gibi Merkez Ana, kafası güzel gibi Güzel Parti, bizim bakkal gibi Bizim Parti! Ya Devlet Partisi’ne ne demeli? Birileri Derin Devlet Partisi kurarsa kimse şaşırmamalı.

Ali Ateş

Şaka değil: Merkez Ana Partisi, Güzel Parti, Bizim Parti, Devlet Partisi isimleriyle partiler var bugün. 2020 yılında apar topar kurulan partilerden bazıları. Tabiat ana gibi Merkez Ana, kafası güzel gibi Güzel Parti, bizim bakkal gibi Bizim Parti! Ya Devlet Partisi’ne ne demeli? Birileri Derin Devlet Partisi kurarsa kimse şaşırmamalı.

Aslında, pıtrak gibi türeyen bu partilerin niye kurulduklarına geçmeden önce, yapılması gereken tespitlerin başında başkanlık rejiminin sonuçları gelmeli. Bir yandan istikrar, uyum, hız gibi nitelemeler, başkanlık rejiminin nimetleri olarak sıralanmışken bugün istikrar, uyum ya da hız söz konusu olduğunda partiler enflasyonunun tam tersi bir istikameti göstermesi büyük bir çelişki sayılsa gerek. Bugün bu enflasyonun temel nedeni ise bizzat başkanlık rejiminin ittifaklar siyasetinde aranmalı.

Başkanlık rejimi ve ittifaklar siyaseti

AKP’nin bugün tek başına iktidar olma şansı bulunmuyor. Başkanlık rejiminde, başkanlık seçimlerinin yüzde 51 oranına tabi kılınması, Türkiye’de ittifaklar siyasetinin de temel zemini. AKP’nin en yüksek oy oranına sahip olduğu seçimler bile düşünüldüğünde yüzde 50 oranını aşmanın yolu ittifaklar siyasetinden geçiyor. Bugün MHP’nin payandalığı ile iktidarda kalan AKP, başkanlık rejimini gündeme getirirken bütün argümanlarını çürütmüş durumda. Koalisyonlar döneminin biteceğini söyleyen AKP, bugün adı ittifak olan bir koalisyon içinde. Uyum, istikrar ve hız kavramları başkanlık rejiminin propagandası sırasında ısrarla vurgulanan nitelemelerdi. Ancak gerçek durum, bugün tam tersi. Bırakınız, MHP ve AKP arasındaki uyumu, doğrudan AKP içinde bile uyum konusunda ciddi sorunlar bulunuyor. Merkez Bankası başkanının 3 ay içinde ikinci kez değiştirilmesi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın hiçbir açıklama yapmadan istifası gibi olgular uyumsuz bir başkanlık rejiminin ta kendisi olarak karşımızda duruyor. İstikrar tam da bu nedenle, bir yalandan ibaret. İstikrarlı bir yönetim derken, yeniden bakanlıkların bölünmesinin gündeme geldiği, bakanların aniden istifa ettiği ya da iktisadi krizin bütün etkisini gösterdiği gibi istikrarın bir türlü sağlanamaması başkanlık rejimini överken üfürdükleri yalanlarını ortaya çıkarıyor.

Başkanlık rejiminin ittifaklar siyaseti dışında bir başka veçhesi de yüzde 51 oranıdır. Bu oranın tutturulması için yüzde 1 ya da yüzde 1 altı gibi rakamların önemli hale geldiği bir tabloda yeni bir rant siyasetinin de kapısı açılıyor.

Rant siyaseti

“İstanbul Kanalı” adıyla bilinen projenin ülkenin en büyük rant ve yağma projesi olduğu biliniyor. Gayrimenkul projesi olarak bilinen bu rant projesinin bir benzeri bugün siyaset alanında yeniden üretiliyor. İttifaklar düzleminde yer kapmak için bugün Türkiye siyaseti, yeni kurulan partilerden neredeyse geçilmez oldu. Birileri Kanal İstanbul’da arazi kapatırken, birileri de siyasi partiyle yer tutmaya çalışıyorlar. Adları ve sanları bile ne olduğunu ifade etmeyen, renksiz ve kokusuz partiler patır patır kurulurken, meselenin bir ideoloji, dava ya da program olmadığı düpedüz yeni dönemde koltuk ve makam kapmak amacı taşıdığı herkesin farkında olduğu bir gerçek.

Bu açıdan bugünkü parti enflasyonuna bakıldığında kelimenin tam anlamıyla bir rant siyasetiyle karşı karşıya olduğumuz büyük harflerle yazılmalı. Peki ittifaklar siyasetinin başat olduğu bir tabloda bu kadar çok partinin nasıl bir siyasi rant peşinde koşacağı yanıtlanması gereken bir soru.

Aslında yanıtı basit: Yüzde 50 oy oranını aşmak için en küçük oylara bile gereksinim her kesimle ilkesiz ittifakları gündeme getiriyor. Bu durum, bir çokları için, milletvekili ve makam pazarlığının da kapısını açan bir işlev görüyor. Pıtrak gibi bu kadar çok partinin kurulmasının temel nedeni işte bizim siyasi rant pazarı dediğimiz olguda yatıyor.

Çok partili rejim değil siyasi rant pazarı

Komünist, devrimci, sol, işçi, toplum, demokrasi, halk, cumhuriyet gibi doğrudan hangi siyaseti ve programı savundukları isimler, daha çok sol siyasi partileri tarif eden isimler.

İlginçtir, sağ siyasi partilerin isimleri ise genelleme yapmayalım ama daha çok renksiz, kokusuz isimlerden oluşuyor. Saadet, fazilet, birlik, gelecek, anavatan, doğru yol, iyi, yenilik, değişim gibi daha genel geçer isimler seçiliyor. Açıkçası sağ partiler kendi kimliklerini saklayacak isimlerin arkasına geçiyorlar hep.

İdeolojik ve programatik bir hatta sahip partileri bir tarafa bırakırsak, bu kadar çok partinin varlığı, demokratik bir ortamın varlığı ile eşleşen bir durumdan daha çok siyasette rantın ne kadar yüksek olduğunun kanıtı.

Bugün türeyen onlarca partiye bakıldığında ülkemizde çoğulcu demokratik ortam ya da çok partili rejimden daha çok, siyasi rant pazarına çıkmış partiler görürsünüz! Çünkü burası Türkiye!