Predator dergiler

Alan memnun, satan memnun. Nicelik niteliğin önüne geçirilirse olacağı buydu zaten. İşimiz çok, her yer çok kirli; dergi alanını da temizlememiz gerekiyor.

Predator dergi kavramı bilim dünyası için yeni sayılır. Predator sözcüğünün yırtıcı, yağmacı gibi bir anlamı var. Sözlük karşılığı pek bir şey ifade etmese de sahte, bilimsel geçerliliği olmayan veya bilimsel düzeyi çok düşük makaleleri yayınlayan dergileri anlatmak için kullanılıyor. Elbette böyle dergiler eskiden beri vardı ama predator dergilerin ayırıcı yanı tamamen böyle bir amaçla kurulmuş olmaları.

Bu tip dergilerin genel özellikleri şöyle sıralanıyor:

1) Gönderilen makalelerin ciddi bir editöryal süreçten geçtiğini ve hakem değerlendirmesi yapıldığını iddia etmek,

2) Prestijli bilimsel kuruluşlarla ilişkileri olduğu konusunda yalan söylemek,

3) Saygın akademisyenleri izinleri olmadan yayın kurullarına eklemek,

4) Dergilerinin yüksek etki faktörüne (impact factor) sahip olduğunu iddia etmek,

5) Yanlış bir şekilde prestijli indekslerde yer aldığını iddia etmek(1,2).

Dikkat ederseniz ortak özelliklerin tümü, deyim yerindeyse, kandırmak üzerine kurulmuş. ‘Okurları kandırmak’ demiyorum çünkü bu tip dergilerdeki makalelerin çoğu okunmuyor, zaten ulaşmak da kolay olmuyor(2); siteleri genellikle kullanışlı değil. Kimilerinde adres olarak gösterilen yerler de sahte; bazen Afganistan-Pakistan sınırındaki dağların tepesinin, bazen Amazon ormanlarında insan eli değmediği düşünülen bir noktanın derginin yönetim yeri adresi olarak karşımıza çıkması bile alışılmış bir durum. Günümüzde predator dergilerin sayısının on bini aştığı görülmekte. Şaşırtıcı mı bilmiyorum ama bu tip dergilerde en çok yayın yapan ülkeler sıralamasında Türkiye, Hindistan ve Nijerya’dan sonra üçüncü sırayı alıyor(2).

Elbette akla neden böyle dergiler çıkartılıyor, sorusunun gelmesi doğal. Öncelikle bazı dergiler ciddi bir gelir kapısı olarak çalışıyor. Kimi dergilerin makale başına binlerce dolar aldıkları ve tek bir sayıda yüze yakın makale yayınladıkları ve gelen makale sayısına göre ayda iki sayı bile çıkarttıkları ve tüm işlemlerin sanal ortamda sürdüğünü düşünülürse ne derece kârlı bir iş olduğu hesaplanabilir. Ancak burada bir parantez açıp, gerçekten ciddi birçok bilimsel derginin de yazarlardan para talep ettiğini belirtmeliyim. Üstelik bu durum yeni olmayıp, en az kırk yıldır bu şekilde. Çünkü reklam almayan, arkasında bir sponsor bulunmayan özellikle temel bilim dergilerinin basmaya karar verdikleri makalenin yazarlarından katkı istemeleri garip değildir ve bu dergilerde makale yayınlamak öylesine zor ve o ölçüde de prestijli bir iştir ki, çoğu ülkede yazarın kurumu bu giderleri karşılamaktadır. Çünkü bu durum sadece yazarlar için değil, kurum için de önemli bir övünç kaynağıdır. Yani, yazarlardan para istemeyle, derginin predator olması arasında doğrudan bağlantı yoktur demek istiyorum.

Bu arada her predator derginin yayınlanacak makale için para istemediğini biliyoruz. Bu dergiler de sitelerindeki reklam gelirlerinden para kazanmaktadırlar.

Son olarak, öyle predator dergiler var ki ne yazardan para istiyorlar ne de sitelerine reklam alıyorlar.  Ancak burada olasılıkla başka bir rant mekanizması devreye giriyor. Şöyle anlatayım, predator dergileri bir yana bıraksak bile yılda yaklaşık iki milyon bilimsel makale yayınlanmakta ve bu işlemin bütçesi 30 milyar doları bulmaktadır.  Bunların içerisinde özellikle tıp dergileri çok kârlı bir sektördür eskiden beri. Örneğin, sadece tıp alanının değil tüm bilimsel dergilerin en önde gelenlerinden New England Journal of Medicine’ın yıllık geliri 100 milyon doların üzerindedir. Bu tip dergilerin bastıkları makalelerde eğer bir ürünün yararlı olduğu gösterilmiş ise, ilgili şirket sadece o makalenin ayrı baskılarını (reprint) satın almakta ve bunun fiyatı makale başına bir milyon doları bulmaktadır. İşte, reklam almayan veya yazarlardan para almayan predator dergilerin bu pastaya ortak olmak istedikleri düşünülmektedir.

Ancak ne olursa olsun, nasıl rant elde ederlerse etsinler, hatta maddi kazançları olmasa bile predator dergilerin bilim alanını kirlettikleri bir gerçektir. Sahte bilgi yayarak hem bilimsel gelişmeyi engellemekte hem bilime olan güveni azaltmakta hem de dünyadaki bilim karşıtı akımlara destek olmaktadırlar. Doğrudan gelir elde etmeseler bile yaptıkları gericilik, düzenin devamına katkı açısından sermaye için önemli bir kazanımdır.

Alan memnun, satan memnun. Nicelik niteliğin önüne geçirilirse olacağı buydu zaten. İşimiz çok, her yer çok kirli; dergi alanını da temizlememiz gerekiyor.

(1)www.scholarlykitchen.sspnet.org/2017/07/25/cabells-new-predatory-journal-blacklist-review

(2)Sener M et al. Predatory journal preference in the field of Orthopaedics and Traumatology in Turkey. Acta Orthop Traumatol Turc 53:390-3, 2019.  https://www.aott.org.tr/en/predatory-journal-preference-in-the-field-of-orthopaedics-and-traumatology-in-turkey-136738