Piyasacı futbola karşı Adanasporluların isyanı

“Futbol borsada değil, arsada güzel” diyen Metin Kurt’u yâd ederek, sevdiğimiz oyunu ne kadar şirketlerin ve borsanın av sahasından uzak tutarsak, oyun o kadar bizim olur.

Geçtiğimiz günlerde ilginç bir olay oldu hatırlarsanız. Avrupa’nın en güçlü bazı kulüplerin gerçekten de yozlaşmış bir kurum olan UEFA’ya yapmaya çalıştığı ancak UEFA’dan da gerici darbeyi hatırlarsak, futbolun piyasaya nasıl entegre olduğunu, kâr hırsının sportif faaliyetin ne kadar da önüne geçtiğini anlamız daha kolay olur. Öte yandan taraftarların da bu oyunun öznesi olduğunu hatırlamasıyla birlikte çıkan seslerin ardından Süper Lig projesinin paramparça olması, tüm futbolseverlere umut da vermeli. Demek ki bu oyunun “değer üretenleri biziz” diye ortada dolaşan o dev kulüplerin kodamanlarının, taraftarı dinlemeden at koşturma durumu, ancak bizler izin verirsek var.

Adanaspor taraftarları da bu at koşturma haline dur demek istiyor anlaşılan. Kulübün anonim şirket oluşuna ve sahipliğine tepki gösteren “Adanaspor İçin Özgürlük Hareketi” adı altına birleşen çeşitli gruplar ve taraftarlar 1500 imzaya yaklaşan bir kampanya düzenlediler. (Bu kampanya hâlâ devam ediyor. Şu an hedefine ulaştı aslında ancak imzaların sayısı desteğe güç verecektir, oylamayan varsa imzasını atsın derim: https://www.change.org/p/t%C3%BCrkiye-futbol-federasyonu-adanaspor-i%C3%A7in-%C3%B6zg%C3%BCrl%C3%BCk-tff-org)

Hareket, bu yapının Adanaspor’a ve taraftarlarına maddi/manevi zarar verdiğini düşünüyor. Açıklamalarında mealen “mevcut yönetimin altyapıyı izbe bir odaya sıkıştırdığını, a takımın mahalle sahası olabilecek bir tesiste çalıştırıldığını”, bu sebeple “artık yönetme, karar verme ve tercihlerin bir ailenin değil, Adanaspor taraftarlarının elinde olmasını istediklerini” belirtiyorlar. Önerdikleri modeldeyse “muhtemel başarısızlıklarda dahi sorumlunun doğrudan taraftarın ve seçtiği yönetimin olduğu bir dönem” öneriliyor.

Bu kimilerine ütopik gelebilir ama unutmayalım, Avrupa Süper Ligi fikrinden çıkılması da ütopik bulunmuştu kimilerince. Yazının başında bahsettiğim gibi, taraftarların baskısı ve isyanı, o dev bütçeli kulüpleri bile çil yavrusu gibi dağıtmıştı. “Futbol borsada değil, arsada güzel” diyen Metin Kurt’u yâd ederek, sevdiğimiz oyunu ne kadar şirketlerin ve borsanın av sahasından uzak tutarsak, oyun o kadar bizim olur.

Kampanyanın yöneticilerinden Hakan Tabakan, Gazete Duvar’a konuştuğu zaman Adanaspor’un bu çöküşünün, en başta Cem Uzan’ın Berlusconi’ye özenerek Adanaspor’u alışıyla başladığını söylüyor. Önce büyük yatırımlar, şirin gözükmek için yapılan transferler ama sonra büyük bir enkaz… Sanıyorum ki bu analiz doğru bir noktaya uzanıyor. Futbolda bugün sık sık sahiplik gelmesini isteyenler polemik çıkarıyor, üstüne Manchester City ve PSG gibi takımları örnek gösteriyorlar. Oysa bir Manchester City’ye karşılık 100 Adanaspor batıyor bu modelde. Sonra enkazın çilesini çekmek de onu sevenlere düşüyor tabii. Batıranın hesap vermesi söz konusu olmuyor.

Ve çok muhtemeldir ki buradan Adana Demirspor taraftarının çıkarması gereken bir ders de var. Takım şimdilik iyi gidebilir ve belki süper lig özlemini dindirebilir ancak ardından onu yönetenlerin hevesi ve menfaati tükendiğinde, geçmişte ve bugünlerde Adanaspor’un yaşadığı sıkıntıları onlar da yaşayacaktır. Dolayısıyla ezeli rakiplerinin yaptığı bu kampanyanın bir ucu ve olası başarısı, onlara da dokunuyor. Taraftarların çıkarı, şirketleri futbolun dışına atmak için hep beraber mücadele etmekte nihâyetinde. Çünkü “Abdi Ağalara karşı İnce Memed olmak gerekir.”