Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu

Barış Bildirisi imzacısı akademisyenler haklarında açılan tüm soruşturma ve davalardan beraat etmelerine ve kararların kesinleşmesine karşın henüz geriye dönüş için dava açamadılar çünkü komisyon halâ incelemesini tamamlayamadı!

Geçtiğimiz ay yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresi bir yıl daha uzatıldı. Biliyorsunuz bu komisyon KHK ile görevine son verilenlerin yargıya başvurmalarını engellemek amacıyla kurulmuştu. Kararnameye göre, yargıya gidebilmek için öncelikle bu komisyonun başvurunuzu reddetmesi gerekiyor. Şöyle anlatayım, Barış Bildirisi imzacısı akademisyenler haklarında açılan tüm soruşturma ve davalardan beraat etmelerine ve kararların kesinleşmesine karşın henüz geriye dönüş için dava açamadılar çünkü komisyon halâ incelemesini tamamlayamadı!

Bir OHAL KHK’sıyla, 23 Ocak 2017 tarihli 685 sayılı KHK, kurulan komisyon iki yıl süreyle görev yapmak üzere tasarlanmış olmasına karşın, halen önündeki başvuruların 16 bin 50’si hakkında karar vermemiş. 126 bin 300 başvuru olduğu dikkate alındığında, dosyaların yüzde 13’ünün karara bağlanmadığı görülmektedir. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun son üç ayda yalnızca iki bin dosyayı karara bağladığı hesaplandığında, mevcut iş yüküyle komisyonun tüm dosyaları görüşmesi iki yıl daha sürecektir1.

Genel olarak akademiden ihraçlar konusunda komisyonun nasıl karar verdiğini bilmiyorum ama Barış İmzacılarının dosyalarından hiçbirinin incelemesini bitirmediğini biliyorum. Aslında yanlış bir ifade oldu, “bitirmediğini” değil “bakmadığını bile” demeliydim. Çünkü Barış İmzacılarının dosyaları çok ince ve birbirinin aynısı: yarım sayfa “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin metni, bir cümlelik “evet ben imzaladım” tarzındaki ifademiz ve bir sayfalık mahkemeden beraat kararımız. Peki bu durumda komisyon üç yıldır neyi inceliyor? Açıktır ki, oyalıyor. Hatta bir yerlerden talimat bekliyor. Kendilerini nasıl savunursa savunsunlar, kesin olan tek şey görevlerini kötüye kullandıkları. O zaman hesap vermek zorundalar/zorunda kalacaklar.

İhraç edilenlerden Prof. Dr. Nejla Kurul şöyle diyor: “Komisyonun sitesinden durumumu öğrenmek için baktığımda bu işlemi daha sık yapan KHK’li arkadaşlarımın karşılaştığı cümle ile karşılaştım, ‘Başvurunuzun incelemesi devam etmektedir.’ Göreve başladığı günden bu yana bir oyalama komisyonu olarak çalıştığını bildiğim bu komisyona öfke duydum. Adaletsizlikleri ve hukuksuzlukları perdeledikleri ve bizleri oyaladıkları ve adaleti geciktirdikleri için…2

Dediğim gibi ihraç edilen diğer akademisyenler için nasıl karar verdiklerini bilmiyorum ama izlenimlerim FETÖ bağlantısı nedeniyle uzaklaştırılanlar arasında öğretim üyesi (profesör, doçent, doktor öğretim üyesi/yardımcı doçent) olanlardan başvuruda bulunanların (yani cezaevinde veya yurtdışında olanların dışında) incelemelerinin tamamlanıp, göreve iade edildikleri yönünde. Bunu gözlemek zor değil.

Elbette bu insanların örgüt üyesi olduğunu söylemiyorum.  Ama bir zamanlar “cemaat” olarak anılırken ve devlet içerisinde önemli konumları işgal ederken öğretim üyelerinin bunlarla ilişkisi olması, çoğunluk açısından, garip karşılanmıyordu; özelikle de rektör olma düşleri kuranlar için. “Cemaat” kesinlikle kendi adaylarını rektör yapabilmek için elinden geleni ardına koymuyordu. Örneğin, devlet adına Gülen’le görüştüğünü söyleyen Fehmi Koru kitabında Dokuz Eylül Üniversitesindeki rektörlük savaşı ile ilgili açıkça yazmıştı: “Prof. Gidener’i rektörlüğe teşvik eden, seçimde yüksek oy almasını sağlayan Cemaat’ten birileriydi. Cumhurbaşkanı başkasını tercih edince, aynı kişiler İzmir’deki rektörlük yarışını Ankara’daki bir mahkemeye taşımışlardı.3

İlişkiler bu denli açıktaydı. Sonra bu davayı kaybettiler ama 2016 yılında rektörlük seçiminde dördüncü sırada kalan, aynı ekipten Adnan Kasman rektör olarak atandı. Kasman’ın tek icraatı Barış İmzacılarının KHK ile atılmasını sağlamak oldu.  Hemen arkasından kendisi önce FETÖ bağlantısı nedeniyle soruşturma ile görevden alınıp, sonra Gidener ile birlikte aynı KHK ile üniversiteden atıldı.  Çok geçmeden her ikisi de komisyon kararı ile geri döndü! Örnekler çoğaltılabilir.

Bu dosyaların incelemesi hızla tamamlandı da neden Barış İmzacılarının başvuruları üzerinden üç yıl kadar zaman geçmesine karşın halâ incelemede? Üstelik daha önce başvurmuşken.

Bu durumda OHAL Komisyonuna öfke duyuyorum diyen Nejla Kurul’a katılmamak olası mı?

1https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ozgur-ozel-ohal-komisyonu-dosyalari-karara-baglamak-zorunda-1801377

2https://www.gazeteduvar.com.tr/ohal-komisyonunun-gorev-suresi-doluyor-lagvedilmeli-haber-1507438

3Koru F. Ben Böyle Gördüm. Cemaat’in Siyasetle Sınavı. Alfa Yay., 2016, s: 265.