"Müsilaj neoliberal politikalar ile sermayeye peşkeş çekilen bir denizin hikayesidir"

Ekoloji Birliği açıklamasında müsilajın Marmara Denizi'nde yarattığı etki için "Doğal kaynakların yok ederek ve kirletilerek inşa edilen sömürü düzeni nedeniyle ölü bir tuzlu su yatağına dönüşmüştür' denildi.

Ekoloji Birliği, Marmara Denizi’ni saran ve halk arasında deniz salyası denilen müsilajla ilgili açıklama yaptı.

Kirliliğin yaklaşık iki aydır Marmara Denizi’nin birçok noktasında, kıyısında ve gün geçtikçe tüm illerinde karşımıza çıktığına dikkat çekilen açıklamada, “Müsilaj kapitalist sistemin doğal varlıkları yağmalayarak meydana getirdiği ekolojik yıkımın bir sonucudur” denildi.

Ekoloji Birliği’nin açıklaması şöyle:

“‘Fitoplankton, alg patlaması, müsilaj’ ya da yerlilerin dili ile ‘deniz salyası’ denilen, denizin üzerini örtü gibi kaplayan altını ise ağ misali saran, kurutan ve öldüren bu tabaka bir doğa olayı değildir, doğal da değildir. Marmara’da yıllarca hiç düşünülmeden yağmalanan bir ekosistemin öfkesidir. Kapitalist sistemin doğal varlıkları yağmalayarak meydana getirdiği ekolojik yıkımın bir sonucudur.

Marmara, bu ülkenin tek iç denizidir. Doğal kaynakların yok ederek ve kirletilerek inşa edilen sömürü düzeni nedeniyle ölü bir tuzlu su yatağına dönüşmüştür. Marmara Denizi, gerekli arıtmalar yapılmadan deşarj edilen evsel ve endüstriyel atıksular, derin deniz deşarjları, büyüklü küçüklü binlerce sanayi tesisinin boşalttıkları zehirli sular, gemilerden kaynaklanan balast ve sintine suları, dip taramaları, kıyı kumullarının yok edilmesi ve daha birçok kirlilik yükü ile katledilmiştir. Sayısız türün ve milyonlarca çeşitliliğin ev sahibi olan Marmara’da artık biyoçeşitlilik yok edilmiş ve tür sayısı iyice azalmış, kirliliğe dayanıklı bazı türler istila etmeye başlamıştır. Sonucu da müsilaj gibi olaylardır.

Bilimsel yaklaşım ve politikadan uzak kurumlar yıllardır yapılan uyarılara ve gerçekliklere kulaklarını tıkayarak, sorunları görmezden gelerek ve zamanında çözüm üretmeyerek Marmara’nın ölümüne neden olmuşlardır. Aynı kurumlar konuyu odağının saptırmaya devam etmekte ve sorumluluktan kaçmaktadırlar. Müsilaj sonuçtur; neoliberal politikalar ile sermayeye peşkeş çekilen bir denizin hikayesidir. Ancak bu hikaye böyle bitmeyecektir.

Yaşam savunucuları olarak öfkeliyiz. Marmara Denizi’nin isyanı olmak zorundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde müsilaj sorunu araştırılması konusunda önerge veren vekillere ‘hayır’ yanıtını verenleri unutmayacağız. Bu sömürü ve yağma düzenin sürdürülemeyeceğini söyledik / söylüyoruz, görmekten kaçtığınız tüm sorunların takipçisi olmaktan geri adım atmayacağız.”