Kombassan dosyası

Darbe sonrası iktidara gelen ANAP lideri Özal’ın bu konudaki ilk icraatlarından birisi de Özel Finans Kurumlarını kurmak oldu. “Faizsiz Bankacılık” söylemiyle harekete geçirilen kuruluşlar “gurbet ellerdeki Müslüman kardeşlerinin” sermayesini çekmek için çalışmalara başladı

Kombassan dosyası

Hünerment Boral

12 Eylül 1980 askeri muhtırası ile birlikte liberal muhafazakarlık/faşizm çengeline soyunan ‘Yeni Türkiye’ ve ardından gelen ANAP ile ‘çağ atlama’ dönemine geçen Türkiye yeni politikalarına hız kesmeden başladı. Sürekli olarak halka empoze edilen islam/faşizm sentezi propagandalar ile din siyasete alet edilmiş, inananların dini görüşleri suistimal edilmişti. Sermaye temsilciliği yapan hükümet işçi sınıfını kıskacına almış, sömürmeye başlamıştı. Darbe sonrası iktidara gelen ANAP lideri Özal’ın bu konudaki ilk icraatlarından birisi de Özel Finans Kurumlarını kurmak oldu. “Faizsiz Bankacılık” söylemiyle harekete geçirilen kuruluşlar “gurbet ellerdeki Müslüman kardeşlerinin” sermayesini çekmek için çalışmalara başladı. Bu çalışmaların bir ürünü olarak 1989 yılında Haşim Bayram tarafından kurulan “İslami proje” olan Kombassan (Konya Basım ve Ambalaj Sanayii) Avrupa’daki cami cemaatlerinden fon toplamaya başladı. Din/millet nidalarıyla gözü boyanan “yabancı fakat Müslüman kardeşler”, “faiz değil kar paylaşımı, şirketlerine ortaklık” adı altında hukuki değeri olmayan ortaklık senetleri veren Kombassan Holding, vaat ettiği projeler için bildiriler bastırarak “mazlum” Müslümanlara “ulvi” bir yardım olarak gönderileceğini iddia ediyordu. Dönemin Refah Partisi yönetimi ve Avrupa’daki Millî Görüş Teşkilatlarının tekelindeki camilerden “yeşil sermaye” adı altında toplanan tonla para ile Haşim Bayram ve yardakçıları Türkiye’deki şirketin borçlarını kapatıyordu. 2001 krizi ile artık “kar” dağıtamayacak olan şirket “ortakları” tarafından üst üste açılan davalar ile iflasın eşiğine geldi. Fakat 2002 yılında AKP iktidarıyla “yeniden doğan” şirket yönetimine 3 dönem AKP milletvekilliği ve bir bakanlık yapmış olan Ali Rıza Alaboyun getirildi. Şirkete hibe edilen krediler ve satın alımlar ile istihdamını sağlayan Kombassan için geriye sadece kirli geçmişinden kurtaracak isim değişikliği hamlesi kalmıştı. Bera Holding olarak yoluna devam eden şirketi asıl şahlandıran ise 7 Aralık 2019’da Erdoğan’ın onayıyla yürürlüğe giren 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de Değişiklik Yapılması Hakkındaki Torba Kanun’un 41. Maddesine göre, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, ortaklık payı olarak kaydedilecek. Ayrıca kanun, mahkemelerin de bu ortaklık ilişkileri hakkında, geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığını ileri sürülerek açılan ve görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karara yer olmadığına dair hüküm vermesini öngörüyor. Böylece bu çerçevede açılan ve hala görülmekte olan birçok davanın düşürülmesi amaçlanıyor. Düzenlemeyle mağdurların yatırdıkları paraların iadesi için ortak olmadıklarının tespitine dair dava açmalarının da önüne geçilmiş olacak. Böylece hem geçmişe dönük kazanılmış hakların çiğnenmesi hem de yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığını öngören hukukun temel ilkeleri göz ardı edilmiş oluyor. Dolaylı olarak İslami holdinglerin “el koyduğu” paraları geri ödeme zorunluluğu da hukuki olarak ortadan kaldırıldı. Kanun teklifinin, Yargıtay 11. Hukuk dairesinin verdiği konuyla alakalı bir karar üzerine davaların yağmur gibi gelmeye başlamasının ardından ortaya çıkması, holdinglerin batmasını engellemek için hazırlandığını inkâr etmek ise salt gerçekliği reddetmektir. Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nun 31 Ekim tarihli birleşiminde kabul edilen yasa tasarısının görüşmelerinde düzenleme lehinde konuşma yapan Bera Holding yönetim kurulu başkanı Ali Rıza Alaboyun’ un da durumun kanunla çözülebileceği konusunda fikir edindiklerini ve bu yüzden böyle bir kanuni düzenlemenin gerektiğini belirmesi dikkat çeken bir ayrıntı noktasını oluşturuyor. Alaboyun’ un açıklamalarına göre mağdurların haklı bulunduğu 940 dava sonucunda holding bugüne kadar 300 milyon lira civarında ödeme yaptı. Oysa borsada bulunmasına rağmen kâr payı ödemesi yapmayan holding, gerekçe olarak mahkeme kararları sonucu mağdurlara yapılan ödemeleri gösteriyor. Bera Holding’in teknoloji ve savunma sanayiinde de aktif olduğu için düzenlemenin stratejik öneme sahip olduğunu söyleyen Alaboyun ayrıca 5 bin civarında çalışanın da işsiz kalmaması tehlikesini vurguluyor.

Bu yaşanan olayların “kopyalarını” siyasal İslam çerçevesinde her an görmekteyiz. Yasama, yürütme ve yargıyı elinde bulunduran iktidar ve yardakçıları güncel ekonomik durumda bile karlarını büyütüyor, zevk-ü sefa ediyor. Ülkenin dört bir yanı ihalelerle peşkeş çekiliyor, parsel parsel satılıyor, kamu malları özelleştiriliyor. Bu modeli ise ekonomik özgürlük ve liberalizmin özgür doğası olarak atfediyorlar. Emekçi halkın her geçen gün geçim sıkıntıları artıyor, ekonomik sebeplerden dolayı intihar ediyor fakat düzen siyaseti “ahbaplarına” son model zırhlı araçlar “ısmarlıyor”. Bu durum da düzen siyasetinin tümünün halktan ne denli kopuk olduğunun net ve acı bir göstergesidir.