AKP aldatmacası II: Asgari ücrette sermayeye kıyak, emekçiye kazık

Resmi enflasyonun yüzde 21 olduğu, resmi olmayan enflasyonun ise yüzde 40 düzeyine yaklaştığı günümüzde, asgari ücretteki artış emekçinin yüzünü güldürmek bir yana, kara kara düşündürdü.

 AKP aldatmacası II: Asgari ücrette sermayeye kıyak, emekçiye kazık

2022 yılının asgari ücret artış oranı belirlendi. Asgari ücret düzeyi net 2 bin 825 TL’den 4 bin 253 TL’ye çıkarıldı. Net ücretlerde artış TL bazında yüzde 50,4 olurken, brüt ücret yüzde 39 düzeyinde gerçekleşti. Dolar bazında ise asgari ücret geçtiğimiz yıla göre azaldı.

İktidar medyasında “en büyük artış” olarak duyurulan asgari ücretteki gerçekler ise başka. Resmi enflasyonun yüzde 21 olduğu, resmi olmayan enflasyonun ise yüzde 40 düzeyine yaklaştığı günümüzde, asgari ücretteki artış emekçinin yüzünü güldürmek bir yana, kara kara düşündürdü. Üretici Fiyatları Endeksi’nin Tüketici Fiyatları Endeksi’nin iki katına çıktığı ve dolardaki artışla, yıllık enflasyonun yüzde 30’lar bandına tırmanma olasılığının bulunduğu 2022 yılında, asgari ücretin alım gücü düştü. Üstelik net artış ise son 50 yılın değil, AKP’li yılların en yüksek artışı oldu. Okuyucularımız için asgari ücret gerçeklerini derledik.

Gerçek 1: Asgari ücretteki artış son 50 yılın en büyük artışı değil

Asgari ücretteki artışın yüzde 50’yı bulduğu 2022 yılındaki artış son 20 yılın en büyük artışına denk düşüyor. Bu artışın ana nedeni ise son 20 yılın en yüksek enflasyon oranlarına ulaşılması. DİSK-AR’ın araştırmasına göre 1976-2022 yılları arası incelendiğinde yüksek enflasyonun olduğu yıllar asgari ücretin artışı yüksek oldu. En büyük artış 114,6 ile 1996 yılı olurken, 1999 yılında da yüzde 111,4’lük bir artış gerçekleşmişti. Ancak asgari ücretteki bu artış, çoğu zaman enflasyona yenik düştü.

Gerçek 2: Ortalama ücretler asgari ücrete yakınlaştı

Türkiye uzun yıllardır Avrupa’nın en çok asgari ücretli çalışanının bulunduğu ülke. Yüzde 50 ile en yakın rakibi olan Arnavutluk’a fark atmış durumda. Diğer yandan, asgari ücretteki artış ile ortalama ücretler arasındaki artış aynı düzeyde değil. 2007 yılında ortalama ücretler asgari ücretin 2,4 katıydı. 2019 yılında bu oran 1,7’ye gerilerken, 2021 yılıyla birlikte bu oran neredeyse eşitlenecek.

Gerçek 3: Asgari ücretteki artışın kaynağı vergi muafiyeti

Asgari ücretteki artışın ana kaynağını gelir ve damga vergisinin kaldırılmasıyla sağlandı. Mevzuatı henüz belirsiz olan, tüm işçileri kapsayıp kapsamayacağı iktidar tarafından dahi belirlenemeyen muafiyete göre asgari ücrete karşılık gelen gelir ve damga vergileri kaldırıldı. Hazine gelirlerindeki bu azalışa karşılık olarak ise sigorta primlerinde işçi primleri arttırıldı. Böylece vergi muafiyetinden esas olarak “patronlar” yararlanmış oldu.

Gerçek 4: Vergi muafiyeti patronlar için asgari ücrete ve kayıtdışı çalıştırmaya teşvik

Asgari ücrete getirilen vergi muafiyeti ile ücretlerde asgari ücrete doğru çekilme gerçekleşecek. Asgari ücretlinin ödenecek prim yükü daha fazla olacağı patronlar açısından asgari ücret tercih edilen ücret haline gelirken, bu durum kıdemli ve sendikalı işçilerde “işten çıkarılmaları” gündeme getirecek. Bu durum kayıtdışı çalışmayı da “teşvik” edecek. Kayıtdışı çalışma tüm çalışma tiplerinin üçte birini kapsıyor. İşçilerin yüzde 33’ü kayıtdışı bir biçimde çalışırken, daha şimdiden pek çok işyerinde “elden ödeme” ve “kayıtdışı çalıştırma” gündeme gelmiş durumda.

Gerçek 5: Sendikalaşma hakkı azalacak

Asgari ücretin artışı ile birlikte, daha şimdiden pek çok sendikalı işyeri de dahil olmak üzere toplu sözleşme düzeniyle çalışılan işyerinde ücretler asgari ücretin altında kaldı. Asgari ücret seviyesi ve çevresinde alınacak ücretlerle “sendikalı olma” hakkının önüne geçilmesi olanaklı hale gelecek. Böylece pek çok işyerinde patronlar açısından “ekonomik sıkıntı” bahane edilerek sendikalı işçi çalıştırmaya son verilmesi gündeme gelecek. Bu durum zaten çok zor sağlanan sendikalaşmayı daha da fazla etkileyecek.

Çözüm: İşçilerin eşitlikçi bir düzen için örgütlü mücadelesinde!

Saydığımız gerçekler, sadece asgari ücretli işçileri değil, tüm işçi sınıfını ilgilendiriyor. Emekçilerin önemli bir çoğunluğunun benzer ücret düzeylerinde, yoksullukla geçinmek zorunda kaldığı bu düzende, asgari ücret tiyatrosu sadece patronları ve onların düzenini koruyor. Yapılan “üçlü görüşmelerde” işçileri temsilen masada bulunan sendikaların sermaye adına konuşmaları bu gerçeğin nasıl gizlenmeden işçilerin yüzüne vurduğunu gösterdi.

Pek çok işyerinde asgari ücret artışı ile emekçiler birbiriyle yarışmaya girerken, esas sorun gözden kaçar hale geldi: işçi sınıfının örgütsüzlüğü. İster beyaz yakalı, ister mavi yakalı olsun, sermaye düzeni ve AKP iktidarı tüm emekçileri yoksulluğun göbeğine iterken, çadır tiyatrosunu ortadan kaldıracak tek şey emekçilerin birliğinden geçiyor.

İnsanca bir yaşam için tüm temel ihtiyaçların karşılandığı, sağlıklı bir çalışma ortamının olduğu bir atmosferin yaratılması gerekiyor. Bunun da tek yolu, işçilerin örgütlü mücadelesinden geçtiğini yaşananlar bir kez daha gösterdi.

*Bu yazı Sosyalist Cumhuriyet gazetesinin 222. sayısından alınmıştır.