Kayıp trilyon davası

Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluklarını Gazete Manifesto okurları için derledik. Yazı dizimizin ilk dosyası Necmettin Erbakan'ın ev hapsine mahkum edildiği 'kayıp trilyon davası' dosyasını keyifle okumanızı dileriz.

Kayıp trilyon davası

Aliye Kara

Refah Partisi 28 Şubat süreci sonrası 1998’de kapandı. Parti, Hazine’den dönemin para birimiyle 1 trilyon YTL yardım aldı ancak paranın Hazine’ye devredilmesi istenince Parti parayı 71 il örgütüne makbuz karşılığı dağıttığını iddia etti. Bunun üzerine Maliye Müfettişleri yaptıkları inceleme de örgütlere para aktarımında kullanılan makbuzların sahte olduğunu tespit etti ve olayın yargıya taşınması amacıyla dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Çelik suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise ‘kamuyu dolandırdıkları’ gerekçesiyle dava açtı.

Davanın sonuçlanmasıyla beraber Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, Necmettin Erbakan’a ‘özel belgede sahtecilik’ suçuyla 2 yıl 4 ay, parti mensubu 68 kisiye ise 12 ila 14 ay arasında hapis cezası verildi. Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül ve Eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında ise dokunulmazlık nedeni ile dava açılmadı. Erbakan hakkında çıkan hapis cezası sonrası bazı sağlık sorunlarını belgelediği raporlar alarak cezanın infazını dört kez erteletti. Son erteleme kararı, 14 Temmuz 2005 tarihinde 6 aylığına verildi ve bu süre 14 Ocak 2006 tarihinde doldu.

Erbakan’ın avukatları, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) uyarınca davanın yeniden ele alınması için başvurdu. Bunun reddedilmesinin ardından avukatların Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptıkları itiraz da kabul edilmedi. Avukatlar daha sonra Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını Yargıtay’da temyiz etti. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 3 Nisan 2006’da, 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 6 Mart 2002 tarihli kesinleşmiş kararı bozdu. Bozma kararının ardından yapılan yargılamada kararında direnen
mahkeme Erbakan’a aynı cezayı verdi. Bunun üzerine dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın girişimleriyle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da değişiklik yapıldı ve Erbakan’ın cezasını konutunda çekmesi sağlandı. Erbakan, ev hapsi cezasını
Altınoluk’taki evinde 26 Mayıs 2008’de çekmeye başladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yapılan başvuru üzerine ‘sürekli hastalık’ gerekçesiyle Erbakan’ı iki ay 23 günlük ev hapsi çektikten sonra 19 Ağustos’ta affetti. Ancak söz konusu af sadece hapis cezasını kapsıyor ve
alacak davasının affı anlamına gelmiyor. Ev hapsi ve af sürecinden sonra da Erbakan siyasi haklarına yeniden kavuştu.

Abdullah Gül için ise dönemin Ankara Başsavcısı Melih Tarı Meclis’e fezleke gönderdi. Fezlekede suç, ‘özel evrakta sahtecilik ve Siyasi Partiler Kanunu’na aykırılık’ olarak tanımlandı. Dokunulmazlığı olduğu için yargılanamayan Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin
ardından hakkında daha once hazırlanan fezleke TBMM Başkanlığı’ndan Ankara Başsavcılığı’na gönderildi. Savcı Kürşat Kayral da, dosyayı inceleyerek 2 Haziran 2008’de kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Ancak savcılık söz konusu takipsizlik kararını Maliye Bakanlığı’na tebliğ etmeyi geciktirdi. Maliye’ye tebligatın yapılmadığı, bir vatandaşın itirazıyla ortaya çıktı. İtirazda, Gül’ün cumhurbaşkanı olmadan önce bu suçu işlediği, hakkında dava açılması gerektiği ve bu nedenle takipsizlik kararı verilemeyeceği savunuldu.
İtiraz üzerine Gül hakkındaki karar, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nden gelen karara göre Abdullah Gül için “yargılanması gerekir” kararının çıktığı Mahkeme özetle “kamu hukukunda ‘dokunma’ kural olduğu için
milletvekilleriyle kıyas yapılarak Cumhurbaşkanı için ‘soruşturulamaz’ kararı verilmesi yanlıştır” sonucuna ulaştı. Anayasa’da cumhurbaşkanlarının bu tür soruşturmalarının nasıl yapılacağı konusunda boşluk bulunduğu, Anayasa değişikliğine gidilmesi de önerildi.
2000’li yıllarda Maliye Bakanlığı ise Abdullah Gül, Necmettin Erbakan ve Abdülkadir Aksu’nun da olduğu 88 kişi hakkında alacak davası açtı. Bu davada Erbakan ve parti genel saymanı Rıza Ulucak, Hazine zararının tümünden sorumlu tutularak toplam 2.6 milyon YTL
ödemeye mahkum edildi. Bu miktar, 1997’den itibaren işleyen yasal faizlerle birlikte 11.5 milyon YTL’yi buldu. Diğer sanıklar hakkında da çeşitli miktarlarda para cezası verildi.

Kararın ardından Ankara 7. İcra Müdürlüğü Erbakan ve Ulucak ile diğer davalılar için ihtiyati haciz kararı aldı. İcra takibi çerçevesinde Eylül 2007’de Erbakan’ın tüm gayrimenkulleri üzerine haciz konuldu. Erbakan’ın avukatları Ankara’daki gayrimenkuller için yapılan kıymet
takdirine ‘hatalı ve eksik’ olduğu gerekçesiyle İcra Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Kıymet takdiri yeniden yapılacak.
Gül, dokunulmazlığı nedeniyle ceza davasında yargılanamadı ancak alacak davası kapsamı içine alındı. Ancak Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, Gül hakkında açılan davanın reddine karar verdi. Kararda, Gül’ün parti harcamalarıyla ilgili bir sorumluluğunun bulunmadığına
vurgu yapıldı.