İşte 'tekkedeki amiral'in hikayesi!

Bir tarikata ait tekkede görüntülenen ve amiral olduğu belirtilen TSK mensubuyla ilgili ayrıntılar ortaya çıktı.

İşte 'tekkedeki amiral'in hikayesi!

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Fethullahçıların ardından yeni yeni dinci yapılanmaların da kadrolaştığına dair dair geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bazı fotoğraflar gündeme oturmuştu.

Sözkonusu fotoğraflarda üniforması üzerinde bir amiral rütbeli bir TSK mensubunun, tarikat mensuplarıyla birlikte kafasında sarıkla namaz kıldığı görülüyordu.

Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız, konuya ilişkin “Tarikattaki Cübbeli Amiral olayının perde arkası” başlıklı bir yazı kaleme aldı

Söz konusu fotoğrafların kendisine 2 ay önce ulaştığını belirten Yıldız,  şu ifadeleri kullandı:

“ARAŞTIRDIM… İŞTE ÖĞRENDİKLERİM

Olayı elbette ki, yazacaktım. Ama yine o görüntüleri paylaşmadan. Bunun için de “Tekkedeki amiral” olduğu öne sürülen isimle ilgili araştırma yapmam gerekiyordu.

Ülke gündeminin yoğunluğu yüzünden araştırmam uzun sürdü, yazmak için bir türlü fırsat bulamadım.

Kısmet bugüneymiş. Aslında iyi de oldu – sebebini birazdan anlayacaksınız.

Şayet, “Tekkedeki amiral” o ise, işte hakkındaki bilgiler:

15 Temmuz’dan çok önce Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki dosyasına, eşinin türbanlı fotoğrafını veren ilk üst rütbeli subay olarak biliniyor. Eşinin Din Bilgisi öğretmeni olduğu ve Saray’da yakınlarının bulunduğu da belirtiliyor.

Bu isim, bir mühendis subay. Normalde mühendis subaylarda terfi kontenjanı çok az. Ancak 2017 Şura’sında son anda terfi listesine konduğu ve “sürpriz” bir şekilde amiralliğe yükseltildiği, hemen ardından Tershaneler Genel Müdür Yardımcılığı’na, geçen yıl da Deniz İkmal Komutanlığı’na atandığı anlatılıyor.

Şimdi ara verip, soralım:

Devlet; tavrını, duruşunu 15 Temmuz’dan önce ortaya koyduğuna ve durumunu ancak tekkeye gidince anlamış olamayacağına göre, onu kim terfi ettirip, bu önemli görevle atadı?

Şu ayrıntıyı da vurgulayalım:

Adı geçen kişi “FETÖ”cü veya gündeme getirilen tarikattan değil. Öğrendiğimize göre, hani “Geçmişte FETÖ’cüler bunları ‘irticacı’ gösterip, TSK’dan attırdı.” denilen cemaattenmiş!..

MANİDAR ZAMANLAMA

Bu tablodan sonra, Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na girişte aranan, “İrticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” şartının kaldırılmasına geçelim.

15 Temmuz’dan sonra ancak çeşitli tarikat ve cemaat referansıyla askeri okullara girilebildiği, herkesin bildiği bir sır değil miydi?

Dahası, tanık olarak dinlenen bir asker, mahkeme salonunda açıkça, “Ben FETÖ’cü değil, Menzilciyim.” demedi mi?

Barış’lar Metastaz’da yazdı; “FETÖ”den yargılanan bazı kişiler için mahkemelere, hatta Erdoğan’a, “Bizim cemaattendir.” diye referans mektupları gönderilmedi mi?

Fiiliyattaki durum bu iken; özellikle koşar adım tüm tarikat ve cemaatlere “2023 menzilinin” işaretlerinin verildiği, ayrıca kabine revizyonunun gündemde olduğu bir dönemde, Milli Savunma Bakanlığı’nın sözkonusu yönetmelikte yaptığı değişiklikle sürece yaptığı bu “katkı” için “manidar zamanlama” denmez de ne denir?!

NEYLE SUÇLANACAK

“Tekkedeki amirale” dönersek;

Dün Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü, “Amiralin tarikat merkezindeki görüntüleri her yönüyle inceleniyor” açıklamasını yaptı.

Buyurun, yeni sorular:

Biz gazetecilere ulaştırılan o görüntüler, herhalde en önce MSB’ye verilmiştir. Verildi ise bugüne kadar ne beklendi?

Yoksa verilmedi mi? Erdoğan’ın 15 Temmuz’u eniştesinden öğrenmesi gibi, MSB de bu olayı gazetecilerden mi öğrendi? Öyleyse, ilgili ve sorumlulardan da hesap sorulacak mı?

Görüntülerin incelenmesi faslına gelelim.

Velev ki, görüntülerdeki kişinin o amiral olduğu tespit edildi.

İyi de mensup olduğu belirtilen cemaat “Terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı” sayılanlardan değil.

Devlet, “İrtica” ifadesini lügattan çıkardığına göre; bu amiral, resmi araçla tekkeye gittiği için, “görevi suistimal” dışında acaba neyle suçlanabilecek?!

İktidar medyası, bu olayı “özenle” görmeyip, “İrtica”dan kurtuluşu kutluyor, ama sıcağı sıcağına TSK’nın başına geleni ve de gelecekleri görüyor musunuz?

Evet, Atatürk’ün, “Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, medeniyet tarikatıdır.” sözünü adeta yerle yeksan etmek isteyenler var.

Ancak hiçbir şüpheniz olmasın; eninde sonunda ve her zamanki gibi, Atatürk’ün haklı çıktığını göreceğiz.”