"İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı imzası ile nasıl çekildiysek, İsrail ile yapılan sözleşmeden de geri çekilmeliyiz"

"İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı imzası ile nasıl çekildi isek.. Gerekirse Cumhurbaşkanı imzası ile. Gerekirse, TBMM kararı ile.. O sözleşmeden geri çekilmeliyiz.."

Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü, “İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı imzası ile nasıl çekildik isek, İsrail ile yapılan sözleşmeden de geri çekilmeliyiz” çağrısında bulundu.

Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Deva lideri Ali Babacan ve Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’na İsrail ile yapılan Mavi Marmara gemisi için yapılan sözleşmeden geri çekilme talebinde bulunma çağrısı yaptı.

“İsrail, Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının yanlışlığını kabul ederken, Gazze’ye o günden sonra Türkiye’den gidecek insani yardımların da engellenmeyeceği sözü vermişti. O sözün gereği, yerine getirilmedi” diyen Karahasanoğlu, “Ahmet Davutoğlu’su, Ali Babacan’ı, Temel Karamollaoğlu’su mırın kırın etmeden Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunmalılar. İsrail ile Mavi Marmara gemisi için yapılan sözleşmeden geri çekinilmesini istemeliler. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı imzası ile nasıl çekildi isek, gerekirse Cumhurbaşkanı imzası ile gerekirse TBMM kararı ile o sözleşmeden geri çekilmeliyiz” diye yazdı.

“İsrail’in anladığı dilden konuşmak zorunludur” diyen Karahasanoğlu, “Aksi takdirde, İsrail’in cinayetleri, ‘Devletin kendisini koruma’sı olur. Hamas’ın sivilleri koruması ise, ‘terör’ olur. Bu tiyatro, tüm dünyanın gözü önünde oynanmaya devam eder. Bu tiyatroya son vermek için, nasıl ki TBMM’de grubu bulunan 5 siyasi parti ortak bir karar ile, İsrail’in Filistinlilere yaptıkları zulmü kınamışlar ise şimdi 2016’daki sözleşmeyi haklı nedenle fesih kanununu da birlikte çıkarmalıdırlar” satırlarına imza attı.

BİR TEK İMZA İLE…

Akit’teki o yazıdan ilgili bölüm şöyle:

“Zalimi yakaladığın yerde, affetmemelisin..

Çünkü zalimliğinde ısrarcı olduğunu, tüm tavırları ile gösteren bir terör devletinden bahsediyoruz..

Zalimin yakalandığı, köşeye sıkıştırıldığı yer ise, Mavi Marmara gemisine, uluslararası sularda saldırmaları idi.

İsrail’in resmi görevlilerinin, uluslararası hukukta hiçbir şekilde kabul edilemeyecek bir saldırganlıkla, 11 sivili şehit etmeleri, inkar edilemez bir suçüstü hali idi..

Pensilvanya’daki zat, “Otoriteden izin alınmalı idi” diyerek, İsrail’e destek çıksa da..

İsrail ile birlikte, Fetullah Gülen’in de gerçek yüzünün tescillendiği bir suçüstü hali idi, Mavi Marmara gemisine, İsrail askerlerinin saldırısı..

Nitekim İstanbul’da dava açıldı..

İsrailli askerler ve emir veren yetkililer hakkında tutuklama kararı bile çıkarıldı.

Ama İsrail bu..

Siyonistin klasik tekrarıdır..

Suçluluğu ortada ise..

Ve delilleri ortada olan suçluluğuna karşı, ciddi bir güç ile karşı karşıya kalırsa..

Alttan alır..

Özür de diler..

Tazminat da öder..

Nitekim, Mavi Marmara gemisi ile ilgili açılan ceza davasını düşürmek için de, öyle yaptı..

AK Parti iktidarının, FETÖ gibi yılların birikimi olan dev bir sorun ile meşgul olmasından da istifade ederek..

Türkiye’den özür dileyip, tazminat ödemeyi ve Gazze’ye insani yardım gönderilmesi konusundaki ambargoyu, Türkiye’den gidecekler açısından kaldırmayı önerdi..

Dünya genelindeki çakallar düzenine başkaldırmak için, o gün Türkiye’nin eli yeterince güçlü değildi..

Hele hele..

Bir de Türkiye’de; bürokrasinin, yargının, emniyetin, askeriyenin kılcal damarlarına kadar sızmış, İsrail’i uluslararası sularda bile otorite kabul eden hainlerin tasfiye edilemediği bir dönem olması itibariyle, İsrail ile anlaşma yapılmak zorunda kalındı..

Tarih 28 Haziran 2016 idi.

Yani darbeden 17 gün önce..

“Ahde vefa”yı, İslami inancın da bir zorunluluğu olarak görürüm..

Sonunda ölüm olsa, verilen sözden, atılan imzadan dönülmemesi gerektiğini kabul ederim.

Hz. Peygamber’in çizgisinin de bu olduğuna inanırım..

Ama.. Özür tamam..

Dilendi sayalım..

Tazminat, miktar olarak yeterli olmasa bile.. Kaybedilen canların zaten maddi ölçüsü olmayacağı bilinci ile, ve miktarın karşılıklı olarak belirlenmesi gerçeği karşısında..

Onu da kabul etmiş sayılalım..

Bu iki unsur açısından da, şimdi mızıkçılık yapmanın, ahde vefa prensibine aykırılık olduğunu kabul edelim..

Ama ya Gazze’ye ambargonun kaldırılması konusundaki anlaşma maddesi?

Uygulandı mı?

Mavi Marmara gemisinin de hedefi, zaten Gazze’ye insani yardım götürülmesi idi..

İsrail, Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının yanlışlığını kabul ederken, Gazze’ye o günden sonra Türkiye’den gidecek insani yardımların da engellenmeyeceği sözü vermişti..

O sözün gereği, yerine getirilmedi..

Bir-iki defacık, sembolik yardımlar götürüldü..

Sonrasında Mavi Marmara öncesindeki sisteme, İsrail’in ahde vefasızlığı sebebi ile dönülmüş oldu.

Ahde vefa ilkesini çiğneme, atılan imzaya ihanet, İsrail tarafından geldiğine göre..

Suç bizden gitmiştir..

O sözleşme gereği çıkartılan kanundan geri dönülmesi artık zorunludur..

Şimdi..”

DAVUTOĞLU, BABACAN VE KARAMOLLAOĞLU’NA ÇAĞRI

“Ahmet Davutoğlu’su, Ali Babacan’ı, Temel Karamollaoğlu’su mırın kırın etmeden..

Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunmalılar..

İsrail ile Mavi Marmara gemisi için yapılan sözleşmeden geri çekilinmesini istemeliler..

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı imzası ile nasıl çekildi isek..

Gerekirse Cumhurbaşkanı imzası ile.

Gerekirse, TBMM kararı ile..

O sözleşmeden geri çekilmeliyiz..

“Özür dilediniz, ama üzerinden onlarca yıl falan geçmeden, yine masum insanları öldürdünüz.. Verdiğiniz tazminatı döviz cinsinden iade ediyoruz. Alın başınıza çalın.. Ablukayı kaldırmadınız.. Sözünüzde durmadınız. Biz de sözleşmeyi feshediyoruz” denilmeli ve katil İsraillilerin Mavi Marmara gemisindeki cinayetlerinin yargılanmasına, kaldığı yerden devam edilmelidir..

Kaldı ki..

Sözleşme ve çıkarılan kanun sebebi ile İsrailli katillerin hakkında açılan ceza davasının düşürülmesi kararı, henüz kesinleşmedi..

Halen itiraz incelemesi yapılıyor..

Cumhurbaşkanı’nın veya TBMM’nin alacağı karar, İstinaf’ın da elini güçlendirecektir..

İsrail, uluslararası arenada, ilk defa bir başka devletten özür dileyecek kadar kendisini sıkışmış hissetmiş ise..

Tazminat ödemeyi kabul etmiş ise..

İnterpol tarafından İsrailli komutan için dahi tutuklama kararı işleme alınmış ve bunu düşürmek için harekete geçmişler ise..

İsrail’e can suyu olmaya çalışan Fetullah Gülen’in, Türkiye üzerinde hiçbir kredisi kalmadığı da dikkate alınarak..

İsrail’in anladığı dilden konuşmak zorunludur..

Aksi takdirde, İsrail’in cinayetleri, “Devletin kendisini koruma”sı olur..

Hamas’ın sivilleri koruması ise, “terör” olur.. Bu tiyatro, tüm dünyanın gözü önünde oynanmaya devam eder..

Bu tiyatroya son vermek için, nasıl ki TBMM’de grubu bulunan 5 siyasi parti ortak bir karar ile, İsrail’in Filistinlilere yaptıkları zulmü kınamışlar ise..

Şimdi 2016’daki sözleşmeyi haklı nedenle fesih kanununu da birlikte çıkarmalıdırlar.”