Eğitim nereye?

Eğer egemen güç ideoloji aktarmaktaki eksikliklerinin başka yollarla üstesinden gelebileceğini düşünürse formal eğitimi uzaktan sürdürebilir. Böylece üniversitelerdeki öğrenci muhalefetinin de önüne geçilebilir. Düşünsenize eğer açık olsaydı Boğaziçi öğrencilerinin protestoları ne boyutta olurdu?

Türkiye’de neredeyse on aydır formal eğitim yok, okullar kapalı; işler uzaktan eğitim ile yürütülmeye çalışılıyor. Bir yandan milyonlarca öğrenci eğitime ulaşamazken, diğer yandan çalışmak zorunda olan kesimlere ayrı bir yük daha getirilmiş oluyor. Sonuçta gelinen noktada kamuya ait okullar kapalı, özel okullar ise servis vs paralarını toplayarak daha fazla kâr ediyor. Mili Eğitim Bakanı özel okul patronu olunca zaten başka türlüsü de beklenmezdi.

İşin teorik yanına bakılacak olursa hiçbir iktidar (hükümeti kastetmiyorum) yönettiği kişilerin eğitimsiz kalmasını istemez. İstediği, insanların eğitilmesi ama kendi istediği yönde eğitilmesidir. Egemen güç okulun ilk ortaya çıktığı zamandan beri bunun farkındaydı. Başlangıcı çok eskidir: Neolitik dönemde yerleşik düzene geçişle birlikte, deneyime dayalı (ampirik) bilgiler koşullar değiştikçe çözüm olamaz hale gelmişti. Artık bilgilerin bir kurala bağlanması, deyim yerindeyse ‘kontrol altına alınması’ yani sınıflandırılması gerekiyordu. Bunların tekrar üretimde kullanılabilmesi için okullar kurulmuştu. Bilgiyi sınıflama ve aktarmanın belirli bir güç yarattığının toplumun egemen sınıfı tarafından farkına varılması ile birlikte egemen güç okulu kendi ideolojisinin yeniden üretimi ve toplumun ideolojik denetimi için kullanmaya başlamıştı. Illich’e veya Nietzche’ye göre okul o günden beri halkı “ehlileştirme” aracı olmuştur. Bu özellik toplumun yöneticilerini, bir anlamda elitlerini yetiştirdiği için üniversiteler için daha da belirgindir. Düzenin, Gramsci’nin deyişiyle organik aydınları da bu sistem içerisinde yetişir.

Bunları söylerken okula gitmemeyi veya okullardan her mezun olan kişinin sistemin bir parçası olacağını iddia etmiyorum. Elbette öğrenmek sorgulamayı, sorgulamak da farklılaşmayı getirir. Ayrıca tek öğrenme mekânı okullar da değildir: çevre, medya, toplumsal koşullar, algılar…hepsinin etkisi açıktır. Ancak egemen ideolojinin aktarımı, büyük çoğunluk açısından düşünüldüğünde başarılı olmakta ve sanki başka bir yönetim olanaksızmış algısı çok iyi verilmektedir. Zaten bu yüzden sistemi değiştirmek, mantığın gerektirdiği ölçüde kolay olamamaktadır. Öyle ki, her ülkede “zorunlu eğitim” diye bir kavram varken, kimse sağlığı, sanatı, sporu vs. yi zorunlu tutmamaktadır.

Üniversitelerin uzaktan eğitim konusunda daha deneyimli olduğu söylenebilir. On yıllardır var olan açık öğretim, sonrasında değişik üniversitelerde kurulan uzaktan eğitim merkezleri hatta 1960’da başlayan ve yaklaşık yirmi yıl süren mektupla eğitim uygulamalarıyla bu deneyim kazanılmıştı. Ancak, ne olursa olsun bu yöntemler hiçbir zaman gerçek bir üniversite eğitimi olarak görülmemiş ve hep ikinci planda ve şu ya da bu şekilde zamanında üniversite eğitimi alamayanlara yönelik olmuştu. Şimdi tüm öğrencilere seçmedikleri bir öğrenim biçimi sunulmaktadır.

Uzaktan üniversite eğitimi meslek öğrenimi açısından önemli bir sorun çıkartmayacaktır. Avrupa Birliği’nin de istediği gibi sadece pratikte kullanılacak bilgilerin aktarımı, girişimcilik ve dijital okur yazarlık için uzaktan eğitim yeterli olabilir. Buna kısa uygulama süreleri de eklenebilir. Engels’in bahsettiği entelektüel yetiştirme işine ise gerek yoktur. Ancak bahsettiğim egemen ideolojinin aktarımı kısmında sorun olacaktır.

İşe bu şekilde bakıldığında okulların ama özelikle üniversitelerin, hesaplanamayan ek bir sorun olmadığı sürece, en kısa zamanda yüz yüze eğitime geçeceğini öngörebiliriz. Ancak, eğer egemen güç ideoloji aktarmaktaki eksikliklerinin başka yollarla üstesinden gelebileceğini düşünürse formal eğitimi uzaktan sürdürebilir. Böylece üniversitelerdeki öğrenci muhalefetinin de önüne geçilebilir. Düşünsenize eğer açık olsaydı Boğaziçi öğrencilerinin protestoları ne boyutta olurdu?

Egemen ideoloji ne yaparsa yapsın, alternatif ideolojinin de bu konuyu tartışması ve yeni duruma göre konumlanması gerekir.