Düşün solun yakasından!

Matematik bilmeden denklem çözülmez, dört işlem bilmeden hesap yapılmaz. Siz dört işlem bile yapamadınız! Ortadaki mesele basit bir işlem hatası değildir!

“Ben bu soruyu yanıtlamaktan kaçınıyorum. Çünkü milliyetçi laik çevre ve kurumlar tarafından çok fazla cezalandırıldım ve işkence gördüm. Belki Paris’teki şu vaktin tadını çıkarmalıyım. Diğer soru lütfen” diye buyurmuş Orhan Pamuk. 2010 yılındaki anayasa değişikliğine “yetmez ama evet” diyerek oy verip ülkenin bugünlere gelmesine katkı yaptınız, pişman mısınız sorusuna verdiği yanıt bu!

Evet yanlış okumadınız, yanıt bu!

Kibir, elitizm, üstten bakış; her şey var. Ama yüzleşme, pişmanlık, utanma, hesaplaşma ne gezer? Sorulan soruya Paris’te zamanın tadını çıkarmalıyım diyen bir ukalalıkla “diğer soru lütfen” diye yanıt vermek nedir?

Ülkenin AKP diktatörlüğüne ve gerici karanlığına teslim edilmesinde büyük pay sahibi olanlar hangi hak ve sıfatla konuşuyorlar?

Orhan Pamuk yalnız değil. Paris’te bizim Yetmez Ama Evetçiler panelde buluşmuşlar. Niye panele çıkarlar, bu ayrı bir soru! Niye bunları çağırırlar, onun ise yanıtı belli! Nilüfer Göle, Edhem Eldem, Seyfeddin Gürsel, Orhan Pamuk çıkmışlar panele, konuşuyorlar; hala sütten çıkmış ak kaşık oldukları ya da ana rahmine hep haklı düştükleri sanrısıyla anlatıyorlar!

Nilüfer Göle, “gaza geldik” diyor. “Büyük bir coşku, öfori içindeydik” diye eklemez mi? Sosyolog ya; yeni kelimelerle entelektüellik taslayacak! Biri sorun otoriterlik meselesi diyerek kendini aklamaya çalışıyor; biri “evet yanıldık, realist olamadık, ama…’” diyor!

Söylediklerine bakıyoruz: Çıkan tek sonuç “yanıldık ama…”dan ibaret! Tıpkı “Yetmez ama…” dedikleri gibi “Amasız, fakatsız” cümle kuramıyorlar!

Dünya ve Türkiye’yi okuyamamışsınız, tarihe şaşı bakarak gerçekleri ve olguları görememişsiniz, ülkenin politik ve toplumsal yapısını anlamamışsınız, yıllardır ahkam kesip sol ve devrimci siyaseti küçük görmüşsünüz, yazıp çizdiğiniz teorik çerçeve hayatın maddi gerçekliği karşısında duvara toslamış; yanıt “yanıldık ama…”

Olmaz!

Matematik bilmeden denklem çözülmez, dört işlem bilmeden hesap yapılmaz. Siz dört işlem bile yapamadınız! Ortadaki mesele basit bir işlem hatası değildir!

Çünkü sizin doğrularınız bugün maddi hayatın ve gerçekliğin karşısında yanlışlanmış bulunuyor!

Bu mesele tek başına birkaç “eli kalem tutanın” kafasının karışmasından ibaret olsa mesele basit olurdu. Ancak mesele, yıllardır solu da teslim alan liberalizmin teorik ve ideolojik yanılgısı, yanlışlanmasıdır. Gericilikten demokrasi bekleyen bu körlüğü nasıl izah edelim?

“Mutluluk ve coşku içinde ülkenin değişeceğini düşünüp Avrupa Birliği’ne girecektik, Kemalist diktatörlükten çıkacak İslamcıları da kapitalizm içinde uyumlulaştırıp, Kürt meselesini de çözüp demokrasi getirecektik, ama olmadı…”: Çocuklara masal anlatır gibi!

Ama masal değil, projeydi! Kimin ve neyin projesi olduğunu bilmeyen var mı?

Masal anlatıp kendilerini ‘uyuttukları’ gibi herkesi de uyutmuşlardı. Coşku ve “öfori” içinde masal anlatanların bugün uykudan uyandığını mı düşüneceğiz?

Kimse üzerine masumiyet örtüsü örtmesin! Zamanında “Modern Mahrem”i yazanların, “öfori içindeydik” demesini; kimin neyin yolunu nasıl döşediğini çok iyi biliyoruz! Ülkenin aydınlık birikiminin üzerine kara çarşafı bizzat bunlar örmüştü!

Pişmanlık aradık, bulamadık…
Yüzleşme aradık, bulamadık…
Utanma aradık, bulamadık…
Hesaplaşma aradık, bulamadık…

Ama biz hesaplaşacağız! Ülkenin devrimci ve sol geleneği bu hesaplaşmayı köküne kadar yapmak zorunda!

Bir daha liberal virüs bünyeyi hasta etmesin diye!

Liberalizm, sol saflardan temizlenmelidir! Ülkeye, ülkemizin cumhuriyetçi birikimine ve emekçi sınıflara ihanet edenlerin yapacakları muhasebe, verecekleri hesap orta yerde duruyor!

Bu hesap görülmeden söylenenler en hafif deyimle maval okumaktır!