DÜNYA SOLU | Küba'da Sıfır Günü

Okuyacağınız çeviri, uzun süredir ABD ambargosu altında insani yaşam malzemelerine dahi erişimi kısıtlanan Küba'da ekonominin hem emperyalist ambargo hem de salgın koşullarındaki durumunu anlatırken, yapılan düzenlemelerin kökenlerini inceliyor.

DÜNYA SOLU | Küba'da Sıfır Günü

Geçtiğimiz günlerde Küba Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayla birlikte özel girişime açık olan ekonomik faaliyetlerin 127’den 2 binin üzerine çıkarılacağını duyurdu. Okuyacağınız çeviri, uzun süredir ABD ambargosu altında insani yaşam malzemelerine dahi erişimi kısıtlanan Küba’da ekonominin hem emperyalist ambargo hem de salgın koşullarındaki durumunu anlatırken, yapılan düzenlemelerin kökenlerini inceliyor. Londra Ekonomi Okulu’nda akademisyen olarak çalışmalarını yürüten Helen Yaffe tarafından kaleme alınan yazı 2 Şubat 2021 tarihinde New Left Review’da yayımlandı. Türkçe çevirisi ise Manifesto için Afşin Burak Umar tarafından yapıldı.

Küba’da Sıfır Günü[1]

Helen Yaffe

(Çev.: Afşin Burak Umar)

2021 Ocak ayının ilk günü Küba’da “Sıfır Günü” olarak biliniyordu. Neredeyse otuz yıldır çift para birimiyle faaliyet gösterildikten sonra, Küba’nın ulusal pezosu (KUP) ve konvertibl pezosu (KUK), esaslı fiyat ayarlamalarını, “aşırı (devlet) sübvansiyonlarının ve lüzumsuz ikramiyelerin” ortadan kaldırılmasını ve maaşlar, emekli aylıkları ve sosyal yardım desteklerinde önemli değişiklikleri içeren daha geniş bir “parasal düzenleme” sürecinin parçası olarak birleştirildi. Bu benzersiz bir girişimdir, çünkü bir yandan ABD ambargosu Küba’nın dış finansmana ve gelirlere erişimini kısıtlamakta, diğer yandan da devletin halkı yeniden yapılanmanın travmasından koruma konusundaki kesin kararlılığı sürecin öneminin altını çizmektedir. Üstelik bu Covid-19’un başlattığı küresel ekonomik daralmanın ortasında yürütülmektedir.

Ocak 2021’de Donald Trump, gerçi bunu deneme hevesinden olmasa da Küba’da rejim değişikliği gerçekleştirmeyi başaramadan görevi bırakan 12. ABD Başkanı oldu. Trump yönetimi, Küba halkı arasında sefalet ve ıstıraba yol açma amacıyla tasarlanmış olan dünyanın en uzun ve en cezalandırıcı ablukasını sıkılaştırmak için 240’ın üzerinde yeni tedbiri uygulamaya koydu. Küba üzerindeki baskı pandemi koşullarında dahi yoğunlaştırıldı; bir yandan Washington boğucu yaptırımlar uygularken, diğer yandan Miami merkezli muhalefet siyasi istikrarsızlığı ve iç çekişmeleri kışkırttı. Trump yönetimi, 12 Ocak 2021’de son bir garezle Küba’yı ABD’nin teröre destek veren devletler listesine geri koydu, bu yeni Biden yönetiminin adayla ilişkileri düzeltmek için göstereceği herhangi bir çabayı engellemeye dönük bir adımdı.

2019’dan bu yana kademeli olarak Küba’nın gıdaya ve yakıta erişimi bir kez daha ciddi şekilde engellenmekte, ihracat gelirleri doğranmakta ve yabancı yatırımcılar korkutulup kaçırılmaktadır. Covid-19 salgınıyla mücadele amaçlı tedbirler ek kaynaklar talep ederken, ekonomi durma noktasına geldi ve sınırların kapanması sonucu turizm gelirleri kuşa döndü. Binlerce Kübalı tıp uzmanı 40’tan fazla ülkede Covid-19 hastalarını tedavi ederken, adadaki mal kıtlığı, Kübalıları sıraya girmek için sabah 4’te kalkmaya mecbur eden uzun ve yorucu kuyrukları hayatın günlük eziyetinin bir parçası haline getirdi. Tarımsal üretimin kötü durumu ve pandemi kıtlığı ağırlaştırdı.

Küba’nın GSYİH’sı 2020 yılında yüzde 11 -Sovyet bloğunun çöküşünden sonra 1990 ve 1993 yılları arasındaki “Özel Dönem” sırasında adanın yaşadığı toplam düşüşün yaklaşık üçte biri- oranında düştü. 2020 yılında döviz gelirleri planlanan gelirlerin sadece yüzde 55’i kadar olurken, ithalat 2019’a göre yüzde 30 azaldı.  Küba’nın uluslararası pazarda satın alma yapabilmek için dövize ihtiyacı var; adada tüketilen gıda, yakıt, ilaç ve diğer yaşamsal kaynakların yarısından fazlası ithal edilmektedir, boş rafların ve uzun kuyrukların sebebi budur. Bu vaziyet, parasal düzenleme sürecini hem karmaşık hale getirdi hem de ona aciliyet kazandırdı.

Küba’da çift para biriminin geçmişi, Küba pesosunun yanı sıra ABD dolarının da faaliyet göstermesinin isteksizce yasallaştırıldığı, Özel Dönem’in en kötü yılı olan 1993 yılına kadar dayanıyor. Dolar bulundurmak 1979’dan beri yasaklanmıştı. 26 Temmuz 1993’te yaptığı bir konuşmada yeni yasal düzenlemeyi duyuran Başkan Fidel Castro, yurtdışında çalışanlardan döviz havalesi alanların “bizim alışık olmadığımız” bir şeye, “geri kalanların sahip olmadığı ayrıcalıklara” kavuşacakları konusunda uyarıda bulunarak hoşnutsuzluğunu açıkça ortaya koymuştu. Ancak ABD dolarının “karaborsa” kullanımı o kadar yaygınlaşmıştı ki yasağın uygulanabilir olmadığı görüldü. Yasallaştırma, dolar kullanımının kazançlarını bireylerden devlete aktardı, böylece herkes bundan kazanç sağlayacaktı. Bu aynı zamanda dolar cinsinden faaliyet gösteren turizm sektörünün dışa açılmasının da gerekli bir bileşeniydi. Dahası, ABD’de akrabaları olan çok sayıda Kübalının olması sayesinde, yurtdışında çalışanlardan gelen döviz havaleleri zor durumdaki ekonomiyi destekleyebilirdi. Buna karşın, yurtdışında çalışanlardan gelen dövizler de tarihsel kökleri olan ırksal ve sınıfsal eşitsizlikleri arttırdı, çünkü havale alıcılarının çoğu, daha önceki siyasi motivasyonlu göç dalgaları sırasında adayı terk ederek ABD’ye veya Avrupa’ya iyice yerleşmiş ve Küba’ya para yollamak için de yeterli kaynaklara sahip akrabaları olan beyazlar ve daha hali vakti yerinde olanlardı.

Yurtiçi ekonomide ve kişisel kullanım için ABD doları işlemlerine izin verildi. En temel ihtiyaç maddeleri KUP üzerinden satın alınmaya devam etti, fakat lüks mallar ile hakediş karnesi tahsisi dışında kalan tamamlayıcı temel mallar, “dolar mağazaları” olarak bilinen “dövizle tahsilat yapan mağazalarda” yüksek vergiler içeren fiyatlarla satılıyordu. Kübalı tüketiciler için doların değeri KUP karşısında hızla düştü (başlarda, 1994’te 1 USD = 150 KUP iken 1996’da 1 USD = 18 KUP oldu) ve 1 USD = 24 KUP seviyesinde sabitlendi. Ancak devlet işletmelerinde muhasebe ve para bozdurma işlemleri 1 USD = 1 KUP şeklindeki resmi döviz kurundan gerçekleştiriliyordu. Bu durum sorunluydu, çünkü hesaplarındaki kayıp ve fazlaları gizledi ve ihracatı arttırmanın özendiriciliğini ortadan kaldırdı. İşletmelerin elde ettiği ekonomik sonuçlar, ürünler ister ülke içinde KUP karşılığında satılmış isterse döviz karşılığında ihraç edilmiş olsun, birbirinin aynı görünüyordu, oysa Küba hükümeti için olan parasal değeri bariz biçimde farklıydı.

1994’te Küba hükümeti, ABD dolarının Küba’da kullanımının yerini almak üzere ABD dolarıyla bire bir değişim oranında yeni bir “konvertibl” Küba pezosu (KUK) çıkardı. KUK Küba Merkez Bankası tarafından basıldı ve denetlendi. Yavaş yavaş, KUK kullanımı ABD dolarını aştı ve sonra da 2004 yılında ABD doları yasal tedavülden kaldırıldı. “De-dolarizasyon”, Bush tarafından Küba içine ve dışına ABD doları akışını durdurmak için kurulan Küba Malvarlıklarını Hedefleme Grubu’na verilmiş bir yanıt oldu. Ancak KUK hâlâ dolara sabitlenmiş olmak kaydıyla ve Kübalı tüketiciler için 1 KUK = 24 KUP ve devlet işletmeleri için de 1 KUK = 1 KUP üzerinden işlem görmek suretiyle, çift para birimi ve çifte döviz kuru varlığını korudu.

Çift para birimi ekonomiyi iki ayrı kısma böldü. Herhangi bir Kübalının hangi kısımda faaliyet gösterdiğini belirleyen şey, gelirlerinin sadece KUP üzerinden ödenen devlet maaşından gelip gelmediği veya dolar ya da KUK’e erişimi olup olmadığıydı. Birçok Kübalının her iki sektörde de bir ayağı vardı. Ancak, bu aynı zamanda eşitsizliği yerleşik hale getirdi ve iş ve karşılığı arasındaki bağlantıyı kırdı. Gelirler artık ne beceri düzeylerini ne de resmi çalışmanın nicelik veya niteliğini yansıtıyordu. Dolara erişimi olanlar, peso cinsinden sübvansiyonlu malları piyasadaki fiyatlarının bir kısmını ödeyerek satın alabiliyor ve dolar dükkanlarından ilave mallar tüketebiliyorlardı. Peso gelirlerine bağımlı olanların ise sübvanse edilmeyen piyasalara güçleri yetmiyordu. En yüksek vasıflılar da dahil olmak üzere devlet çalışanları, en düşük gelirleri kazanıyorlardı. Yüksek vasıflı pek çok Kübalı, turizm, taksicilik veya ortak girişimler gibi, daha yüksek bir tüketim düzeyi sağlayan KUK’a erişimi olan işler için mesleklerini terk etti.

Raul Castro’nun başkanlık görevi sırasında gerçekleştirilen ulusal istişareler uyarınca, çift para biriminin ortadan kaldırılması Kübalılar için bir öncelikti. 2011 yılında onaylanan ve 2016 yılında güncellenerek Küba Komünist Partisi’nin Altıncı ve Yedinci Kongreleri’nde (2011 ve 2016) teyit edilen Ekonomik ve Sosyal Modelin Güncellenmesine İlişkin Esaslar’da da bu, ana hedeflerden biriydi. Ekim 2013’te hükümet, para birimlerinin yeniden tekleştirilmesi sürecinin başladığını duyurdu. Duyuru iyi karşılık buldu. Kübalıların çoğu, ikili parasal sistemini gelir eşitsizliğiyle özdeşleştirmekte ve bundan ötürü de parasal tekleşmenin eşitsizlikleri otomatik olarak ortadan kaldıracağını varsaymaktaydı.

Bununla birlikte hükümetin beyanatı açıktı: “Paranın ve kambiyonun tekleşmesi ekonominin mevcut tüm sorunlarını kendi başına çözecek bir tedbir değildir, ancak Küba pesosunun değerini ve para olarak yani bir muhasebe, ödeme ve tasarruf birimi olarak işlevini yeniden tesis etmek için bunun uygulanması vazgeçilmezdir.” Resmi bildiride, “verimliliğin artırılmasına yol açacak koşulların geliştirilmesi, ekonomik faaliyetin ve ihracata ya da ithal malların yerini almaya dönük mal ve hizmet üreten sektörler için gerekli teşviklerin daha isabetli ölçülmesi” için bunun gerekli olduğu belirtiliyordu. Bu açıklama 2020’de, “Sıfır Günü” yaklaşırken yinelendi.

Aciliyeti konusunda mutabık olunmasına rağmen, Küba bastıran diğer sorunlarla boğuşurken tekleşme gecikti, fakat ilk adımlar atılmıştı. Bazı Küba işletmelerinde bire bir döviz kuru 1 KUK’dan 1 KUP’a, daha sonra da KUP’u büyük ölçüde devalüe ederek, yerli üretim maliyetlerini yükselten ve Küba nüfusunun sırtına daha yüksek maliyetlerin aktarılmasını önlemek için daha fazla devlet sübvansiyonlarına ihtiyaç doğuran biçimde 1’e 10’a kaydırıldı. En nihayetinde çözüm üretimin artırılmasında ve verimliliğin yükseltilmesinde yatıyordu. Özünde “Sıfır Günü”, yıllarca süren hazırlığın, yüzlerce uzmanın katılımının ve son aylarda binlerce “kadro”, yetkili ve uzmanın yetiştirilmesinin doruk noktasıdır. Ayrıca bunun öncesinde tedbirleri açıklamak ve Kübalıların endişelerini gidermek üzere hükümet bakanlarının her gün televizyona çıktıkları yoğun bir kamuoyu bilgilendirme kampanyası yürütülmüştür. Bu Ocak 2021’e kadar devam etmiştir.

Devlet çalışanları (toplam çalışanların üçte ikisi) için asgari aylık ücret yüzde 525 oranında arttırılarak 400 KUP’tan (17 ABD doları) 2.100 KUP’a (88 ABD doları) çıkarılmıştır; çalışılan saatlere bağlı olarak ve elde edilebilir sair ek ödemeler hariç olmak üzere yeni maksimum ücret 9.510 KUP olmuştur (396 ABD doları). Daha yüksek maaşlar eğitimsel niteliklere ve diğer uzmanlık kriterlerine bağlantılı olacaktır. Asgari emekli veya maluliyet aylığı yüzde 450 artırılarak 1.528 dolara çıkarılmıştır. Bu zamlar Kübalıları devlet kontrolündeki fiyatlar için ortalama yüzde 160, özel işletmeler için ise ortalama yüzde 300 olması beklenen kaçınılmaz fiyat artışlarının olumsuzluklarından olabildiğince korumaktadır. Bundan çıkan sonuç, bir Kübalının gelirini devlet dışı sektörde ne kadar çok harcarsa, fırlayan fiyatlardan o kadar çok etkileneceğidir. Ancak eğer mal kıtlığı bir enflasyonist sarmala yol açarsa, maaş artışının bireylere sağladığı faydalar aşınacaktır.

Daha yüksek maaşlar, Kübalıları niteliklerini ve yetenek setlerini geliştirmeye özendirmek için yapılandırılmıştır. Düzenlemeler, toplumda resmi bir işi olmaksızın hayatını sürdüren, devlet desteğinden ve sübvansiyonlu tüketimden yararlanan büyük bir tabakayı çalışmaya doğru itecektir. Aralık 2020 itibarıyla şimdiden binlerce Kübalı devlet sektöründeki pozisyonlar için iş başvurusu yapmış durumdaydı. Yine de kıtlık yüksek seyrediyor ve bir enflasyonist sarmal kendini belli ediyor.

“Hakediş karnesi” uygulaması yüksek sübvansiyonlu gıda ürünlerinin dağıtımı için bir araç olmaya devam edecek, ancak devlet desteğinin muhtaç durumda olanları hedeflemesi için vurgu ürünlerin değil “insanların sübvanse edilmesine” doğru kaydırıldıkça, aile sepetindeki diğer mallara yönelik sübvansiyonlar kademeli olarak kaldırılacak.

“Sıfır Günü”nde ise dramatik hiçbir şey yaşanmadı. Kübalıların ellerindeki KUK’ları harcamak veya 1’e 24 şeklindeki cari kurdan KUP’a çevirmek için altı ayları var. Bununla birlikte, KUP Küba’da yasal kabul edilen tek para birimi olmayacak. 2019’da hükümet “geçici olarak” dolar dahil serbest konvertibl döviz (SKD) kabul eden mağazalar açtı. Temmuz 2020’de bu mağazaların faaliyet süreleri uzatıldı. Halkın geniş kesimi tarafından hazzedilmemekle birlikte, bunlar acilen ihtiyaç duyulan konvertibl dövizleri devlete sağlamanın bir aracı. Bu SKD mağazalarında yalnızca banka kartları kabul ediliyor ki bu da Kübalıların Küba bankalarında mevduatı olmasına bağlı. Bu mağazaların başarısı büyük ölçüde yurtdışında çalışanlardan gelen döviz havalelerine bağlıdır, ancak bunlar da doğrudan kendilerini hedef alan ABD yaptırımları ve ilaveten küresel ekonomik alçalma nedeniyle engellenmektedir.

Şimdi tüm Küba devlet işletmeleri 1 USD = 24 KUP şeklindeki döviz kurundan faaliyet göstermektedir, bu da bire bir oranına göre yüzde 2,3 devalüasyon demek oluyor. Bu kendilerini düzeltmek üzere verimliliği ve üretkenliği arttırma konusunda onları zorlamak için lüzumluydu. Devlet, bir yıl süreyle sübvansiyon ve kredi sağlamak suretiyle işletmeleri korumayı taahhüt etti. Ancak üretkenliği artırma dürtüsü kaçınılmaz olarak iş güvencesini azaltacak ve işsizliği artıracaktır – bu da performanstan bağımsız olarak kapsamlı güvencelere alışmış bir işgücü için zor bir şeydir.

Devlet işletmelerine fiyatların belirlenmesi, maaşların yükseltilmesi, kâr dağıtımı ve dövizin güvence altına alınması gibi işletmesel karar gerektiren meselelerde daha fazla kontrol yetkisi verilmiştir. İhracat yapan devlete ait veya devlet dışı kuruluşlar gelirlerinin yüzde 80’ini ellerinde tutabilmektedir. SKD mağazalarını tedarik edenler ise yüzde 100’ünü ellerinde tutabilirler. “Parasal düzenleme” ihracatçılara fayda sağlarken, ithalatçılar sıkıntı çekecektir. Bu, ithal malların yerini yerli ürünlerin almasını, ulusal üretim zincirlerinin gelişmesini, kıt bulunan dövizde tasarruf edilmesini ve döviz gelirlerinin artırılmasını teşvik edici bir işlev görmelidir. Söz konusu tedbirler aynı zamanda, kamuya ait şirketler ile kamu dışı işletme biçimlerinin (serbest çalışanlar, kooperatifler ve özel işletmeler) şartlarını birbirine eşitlemeyi amaçlamaktadır.

Yabancı yatırımcılar için, para ve kambiyodaki tekleşme Küba’daki yatırımlar bakımından müzakere, değerleme ve işletme sürecini basitleştirecektir. Ancak ABD Hazinesinin Küba’yla iş yapan yabancılara ceza kesme tehdidinde bulunması bu olumlu etkiyi köreltmektedir. Küba, ABD’nin yabancı yatırımcıları korkutup kaçırmak için aldığı tedbirlerle mücadele etmeye çabalıyor. Aralık 2020’de, Küba yabancıların işletme sahibi olmalarına yönelik kısıtlamaların (maden çıkarma ve işleme sanayileri ile kamu hizmetleri hariç) kaldırılacağını duyurarak, yabancı yatırımcıların turizm, biyoteknoloji ve toptancılıkta Küba devleti ile ortak girişimler kurma zorunluluğunu kaldırdı. Küba’nın yıllık yabancı yatırım portföyünde, ulusal kalkınma stratejisi kapsamında hükümetin 12 milyar dolar talep ettiği 503 proje yer aldı.

Parasal tekleşmeyle ilgili spekülasyon, mal kıtlığıyla da birleşince, 2020 sonlarında fiyatların arttığı görüldü. Hükümet buna, Aralık 2020’de devlet maaşlarını (3 milyon faydalanıcı), emekli aylıklarını (1,7 milyon faydalanıcı) ve sosyal yardım desteğini (184 bin 83 faydalanıcı) planlanandan daha önce artırarak yanıt verdi. Enflasyona karşı koymak için, düzinelerce temel ürün ve hizmetin fiyatı merkezi olarak belirlenmeye devam ediyor, ancak bu sınırların zorlanması gerekiyor. Elektrik tüketimine uygulanan yeni ve daha yüksek tarifeler, devlet harcamalarını azaltmayı ve enerji tasarrufunu teşvik etmeyi amaçlıyor. Kübalıların tükettiği elektriğin yaklaşık yüzde 95’i fosil yakıtlardan üretiliyor; bunun yüzde 48’i yüksek fiyatlarla ithal ediliyor ve bu fiyatlar tedarikçilerin ABD ambargosu altında yaptırıma uğrama riskini telafi etmek için tahsil ettikleri bir primi de içeriyor. Ancak halkın tarifelere yapılan zamla ilgili şikayetleri üzerine hükümet, planlanan artışlarda bir azaltıma gitti.

“Parasal düzenleme” Kübalıları her ne kadar daha büyük piyasa mekanizmalarına açık hale getirse de bu, Küba’nın mevcut sisteminden bir kopuş değil. ABD saldırganlığı, ticari bağımlılık, ekonomik krizler ve kıtlık koşullarında hükümet, sosyalist çerçeve içerisinde üretimi ve üretkenliği artırmak için uzun zamandır sürdürdüğü savaşta daha fazla maddi özendiriciler benimsemeyi hedefliyor. Geçmişte, Kasım 2005’te Fidel Castro, Küba toplumunda devlet sübvansiyonlarından yararlandığı halde çalışmayı reddeden “asalak” bir katmanın oluşumuna müsaade eden hakediş karnesine lüzum olmaksızın “herkesin kendi maaşıyla ya da yeterli düzeydeki emekli maaşıyla yaşayabilmesi hayalinden” bahsetmişti. 2007’den itibaren de Raul Castro, “herkesten yeteneğine göre, herkese emeği kadar” şeklindeki “sosyalist ilkenin” Küba’nın büyük amacı olduğuna tekrar tekrar atıfta bulundu. Halen sürmekte olan parasal düzenleme ile ilgili olarak da bu sözlerini yineledi.

Küba, “Sıfır Günü”nü uygulanması için müsait koşullar yaratmak umuduyla erteledi. Ama pandemi azarken ve küresel bir ekonomik resesyon daha yeni başlarken, onu daha fazla geciktirmenin hiçbir faydası olmazdı. Bu süreç Kübalıları alarma geçirebilir, fakat düzenlemeler ekonomiye nüfuz ettikçe ve devletin de kimsenin geride bırakılmayacağına dair taahhüdüyle, Küba’nın kalkınması için bu hayati bir adım olabilir. Biden yönetimi yaptırımlardan bazılarını kaldırsa bile, bu yıl Küba için yine zorlu bir yıl olmayı vaat ediyor.

[1] New Left Review dergisinden çevrilmiştir.