Dünden bugüne eğitim emekçilerinin mücadelesi-1

Türkiye'nin her zaman aydınlık yüzü olan eğitim emekçilerinin geçmişten bugüne örgütlenmesini bugünü dünden yaratan isimlere sorduk.

Dünden bugüne eğitim emekçilerinin mücadelesi-1

Türkiye’de örgütlendiği zaman iyi şeyler olacağı işareti olan eğitim emekçilerinin dünden bugüne örgütlenmesini dünün örgütlenmesini yaratanlara sorduk.

Köy Enstitülerinin gerek eğitime gerekse öğretmenlerin örgütlenmesine katkısın ile  TÖS, TÖB-DER gibi eğitim emekçilerinin örgütlendiği pratikleri bu birikimi yaratan isimlerden biri olan Ruhi hocamıza sorduk.

Eğitim emekçilerinin örgütlenmesinin bugün daha zor bir hal aldığını söyleyen Ruhi hoca geçmişten alınan birikim ile eğitim emekçilerinin bütün zorlukların üstesinde geleceğini de ayrıca belirtti.

Ruhi hoca bize dünden bugüne eğitim emekçilerinin mücadelesini şu şekilde anlattı;

EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN ÖRGÜTLENMESİNDEN EN BÜYÜK ROL KÖY ENTİTÜLERİNİNDİR

Öğretmenlerin örgütlenme geleneği Köy Enstitüleri’ne bağlı olarak gelişmiştir. Yani Köy Enstitüleri’nin öğretmen yetiştirme durumundan sonra örgütlenme artmıştır. Öncelikle örgütlenme öğretmen derneklerinde başlamış ve 27 Mayıs 1960 ihtilali ve berberinde anayasanın getirdiği kısmi özgürlükler ışığında hızla çoğalmıştır. Ayrı olan bu dernekler (yerellerde açılan öğretmen dernekleri) Öğretmen Dernekleri Federasyonu olarak büyük eğitimci Profesör Bahri Savcı’nın öncülüğünde örgütlendi ve tek federasyon halinde toplandı. Bu süreç 1965 yılına kadar devam etti. 1961 de işçi sendikaları tarafından TİP’ in Türkiye genelindeki parti kuruluşu öğretmen örgütlenmesine de büyük etki yapmış ve sendika sistemi konfederasyon içinde hızla gelişmiştir. Yani kurulan bu konfederasyonla beraber öğretmen derneklerde örgütlenen öğretmenler içerisinde dernek örgütlenmelerinin yetersiz kaldığı ve örgütlenmenin sendikada yürütülmesi gerektiği fikri hızla gelişmiştir.

Türkiye İşçi Partisi’nin kurulması buna çok büyük bir katkı sağlamıştır. Bunun nihai sonucu olarak 1965 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) kurulmuştur. TÖS’ ün kurulmasına öğretmen dernekleri içerisinde karşı çıkanlar olmuştur fakat sonuç başarılı olmuştur. Şunu da belirtmek de fayda görüyorum ki, dernekler federasyon halinde toplandıklarında Adalet Partisi tarafından bazı öğretmenler yönlendirilmiş ve milliyetçi dernekler de kurulmuştur.

 

TÖS EĞİTİM EĞİTİM EMEKÇİLERİNİ ÖRGÜTLEMEKTE BİR KUVVET HALİNE GELMİŞTİR!

TÖS’ ün öğretmenlerin özlük hakları ve eğitimin halk için yapılması düşüncesinin yayılmasında çok önemli etkileri olmuştur. Bu çalışmada TÖS sayesinde öğretmenlerini işçi sınıfının bir parçası olduğu gerçeği gün yüzüne çıkmıştır. Öğretmenlerin önemli bir bölümü kendisini işçi sınıfının bir bileşeni olarak görmemekteydi. Bu düşünce büyük ölçüde kırılmış ve örgütlenme çalışmaları işçi sınıfı içerisinde yürütülmeye başlanmıştır. Bu TÖS’ ün en büyük başarılarından biridir. Ancak bu konuda hala alınması gereken çok yol vardır.

TÖS 1960’ da uyguladığı boykotta aslında hem öğretmen örgütlenmesinde, hem de kamuoyundaki güvenirliğini ve gücünü kabul ettirmiştir. Buna göre TÖS 12 Mart 1971 faşist hareketinin ilk olarak üzerine gittiği örgüt olma durumunda kalmıştır. Bundan önce TÖS’ ün Ankara’ da gerçekleştirdiği yürüyüşte TÖS’ ün engellenememesi için ilk set kurulmuştur. Federasyonun karşısına Milliyetçi Öğretmenler Derneği çıkarılmış, böl-parçala-yönet taktiği kullanılmış ve bu taktik günümüzde de kullanılmaya devam etmektedir. TÖS bu engellerin hepsini işçi sınıfından kuvvet alarak aşmış ve büyük bir başarı elde etmiştir.

 

TÖB-DER EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN ÖRGÜTLENMESİNDE TEPE NOKTASI OLMUŞTUR!

Daha önce de belirttiği gibi öğretmen örgütlenmelerinde Köy Enstitüleri’nin çok önemli bir payı vardır. Burada önemli olan iki nokta bulunmaktadır. Birinci nokta Köy Enstitüleri’nde bizlerin yatılı okuyor olmasıydı. Birbirimizi her yönümüzle tanıyorduk. Dolayısıyla ben göreve başladıktan sonra, beraber okuduğum arkadaşlarımın nerede görev yaptığını biliyordum. Onlarla uzun süre arkadaşlık yaptığımız için haberleşiyorduk ve yardımlaşıyorduk. Bu ilişki örgütlenmeni hızlanmasını ve güvenilir olmasını sağlıyordu. 12 Mart darbesiyle TÖS kapatılmış, ancak öğretmenlerin örgütlenme çalışmaları tekrar başlamıştır. Ve hızlıca bölge toplantıları başlamıştır. Bu süreçte yerel derneklerin içinde de bu toplantılar ve örgütlenme çalışmaları devam etmiştir. Şunun da altını çizmek gerekiyor ki sendikal örgütlenmelerin devam etmesinde yerel derneklerin kapatılmamış olması büyük bir kolaylık sağlamıştır. TÖB-DER in örgütlenmesi bu şekliyle daha hızlı gerçekleşmiştir. Tabi işçi sınıfı ile olan dirsek teması da buna etki etmiştir. Bu kuruluşu önemli oranda etkilemiştir.

Öğretmenler işçi sınıfını temsil eden partilerde de partilileşme sürecine girmiştir. TKP burada önemli bir paya sahiptir. TÖB-DER içinde güçlü bir TKP örgütlenmesi, ‘Birlik ve Dayanışma Grubu’ adı altında yapılmış ve bu örgütlenmenin gelişmesinde çok büyük katkı yapmıştır. Bunu da önemle belirtmek isterim. Tabi burada o zaman işçi sınıfı içerisinde örgütlenen birçok parti (ortalama 12 parti), TÖB-DER içinde de gruplaşmalara yol açmıştır. 1980 yılında TÖB-DER’ in kapatılmasına rağmen örgütlü kültürümüzü korumaya devam ettik. 1980’ de öğretmen hareketi çok büyük bir darbe almıştır. Bundan dolayı 1980’ den sonraki çalışmalar daha çok illegal sürdürüldü. Ve 1983 seçimlerinden sonra ortam biraz daha uygun hale gelince illegal toplantılar( partinin de katkısıyla) devam etmiştir. Bu çalışmalarla 1989’da Eğit-Der kurulmuş, 1990’da da Eğit-Der’ in içinde ki bu çalışmalardan hareketle Eğitim İş’i kurduk. Ben Eğitim İş’in İstanbul il başkanlığını yaptım.

 

AKP DÖNEMİNDE ÖĞRETMENLERİN SENDİKALAŞMA VE ÖRGÜTLENME DURUMLARI DAHA ZOR!

Bugün eğitim sektöründe çalışan kadrolu öğretmenlerin eski örgütlenme çalışmalarını sağlamalarını çok zor görüyorum. Ben öğretmenlerin kendi içlerindeki gelişimlerini taban alarak bu örgütlenmeleri kolayca yaptığımızı düşünüyorum. Fakat bugün öğretmenlerin öyle bir şansı yok. Ayrıca ben şu anda öğretmen yetiştirme politikasının çok yanlış olduğu kanısındayım. Dolayısıyla öğretmenlerimizin öğretmenlik mesleğine gerekli şekilde eğitimli ve donanımlı yetiştirildiğini düşünmüyorum. Eğitim fakültesinden mezun olmak öğretmenlerimize belki bir bilgi birikimi sağlayacaktır ama bu kişinin öğretmen olmak amacıyla bu okuldan mezun olduğunu göstermiyor. Belki farklı mesleklere yönelimleri var ama ekonomik kaygılardan dolayı öğretmen oluyorlar. Bu gençlerin öğretmenlik mesleğini layıkıyla yapmaları biraz daha zor geliyor bana.  Bizler öğretmen okullarında ‘eğitim ordusu’ olarak geliştiriliyorduk. İdealimiz bu ülkenin eğitimini hızla geliştirip çoğaltmak ve ayağa kaldırmaktı.