Çıpa

Sol muhalefet, siyasal iktidarı kapitalist ahlaka göre yargılamaktan vazgeçerek çıpayı sancak değil iskele tarafına doğru atmalıdır.

Daha çok denizcilik terimi olarak bilinen ‘çıpa’, gemilerin dalgalara, akıntılara kapılarak yer değiştirmemesi için suya atılan zincir diye tanımlanıyor. Simgesel anlamıyla irade dışı sürüklenmeleri önleyen güçleri niteleyen çıpa kavramı, kapitalist terminolojide döviz kuru, enflasyon, büyüme veya faiz oranları gibi referans alınacak makro ekonomik değerleri ifade ediyor. Örneğin merkez bankaları, para politikalarıyla uyumlu olan çıpaları belirleyerek sermaye sınıfına istikrarlı bir piyasa ortamı sunuyor.

Buradan hareketle devletin niteliğini ve temel insan haklarını güvenceye alan anayasaları da rejimin akıntıya kapılıp sürüklenmesini engelleyen hukuki bir çıpa olarak yorumlamak mümkün. Anımsanacağı gibi 2008 yılında AKP, ‘laikliğe aykırı fiillerin odağı’ olarak Anayasa Mahkemesi tarafından cezalandırılmıştı. Erdoğan, buna karşın laiklik ilkesine aykırı fiillerini yıllardır inatla sürdürüyor. Yasa maddeleri yerine dini hükümleri çıpa olarak öne sürdüğü pek çok açıklaması var. Sıcak gündeme damgasını vuran “nass var, nass” söylemi de bunlardan biri… Dini gerekçeye dayanarak Merkez Bankası faiz indirince milli paramız tüm yabancı paralar karşısında hızla değer yitirdi. Piyasa ekonomisinin çıpası taramaya başlayınca sanayi odaları, TOBB ve TÜSİAD gibi kuruluşlar tepki gösterdi. Erdoğan ise “biz ne yaptığımızı biliyoruz” diyerek TL’deki vahim kayıpları uzun süre seyretti. Nihayet kârlı bir gece vakti dinin, para politikasına da alet edilebileceğini öğrenmiş olduk… Yüksek kurdan döviz bozdurma fırsatı sağlanan yandaşlar, manipülatif hamlelerle kur düşürülünce muhtemelen yeniden döviz alarak birikimlerini artırdı. Çözemediği sorunlardan kendine fırsat yaratıp günü kurtarmak, artık bir AKP klasiği haline geldi. Erdoğan, yeni kararlarla ekonomide risk aldıklarını söyledi ama bu riskin bedelini eninde sonunda halkın ödeyeceğini itiraf edemedi.

Karakterdeki oynaklık

Yatırımcıyı tatmin etmek için cingözlük yaparak geliştirilen garantili faiz yöntemi, kurların istikrarsızlığı üzerine bina edilmiş. Uygulamanın tanıtım metninde, ‘kur korumalı TL vadeli mevduatın devreye sokulma amacı, kurlardaki oynaklık nedeniyle oluşacak mağduriyeti önlemek’ olarak belirtiliyor. Yani ‘oynaklık’ sözcüğü, kurlardaki istikrarsızlığın devam edeceği beklentisini vurguluyor. Özü itibarıyla faiz getirisi elde edilen vadeli hesaplar, ‘nass’a aykırı’ bulunmadığı gibi ek faiz taahhüdüyle daha da cazip hale geliyor. Örtülü dense bile bunun aleni bir faiz artırımı olduğu aşikâr. Şark kurnazlığıyla kotarılan kur operasyonundan sonra “gözlerimin içine bakar mısınız?” sorusuyla TRT sunucusuna kur yapacak kadar keyifli olan Bakan Nebati, ünlü roman kahramanı Cingöz Recai’ye adeta rahmet okutuyor ¹!

Beyefendi, küçük yatırımcıyı bir gecede ‘çarptıkları’ gerçeğini itiraf edecek kadar da makam sarhoşluğu yaşıyor. Büyük yatırımcıya yapılacak ek faiz ödemesi ise yine yurttaşı çarpıp hazineden karşılanacağı için anayasanın eşitlik ilkesini ihlal ediyor.

Anayasa tanımazlık

İktidar, çıkarları uğruna her fırsatta ihlal ettiği anayasayı ülkenin çıpası olarak görmüyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 1 Eylül – 30 Kasım 2021 tarihleri arasında gerçekleşen ihlalleri gösteren raporuna göre halen 59 gazeteci cezaevinde tutuluyor. Ayrıca mahkeme kararlarıyla 77 habere, basın yayın kuruluşlarına ait 8 internet sitesine ve en az 122 içeriğe erişimin çeşitli gerekçelerle engellendiği açıklanıyor. Bakanlık verilerine dayanarak son iki ayda 28 bin 785 sosyal medya hesabının incelendiği, 11 bin 16 kişi hakkında yasal işlem başlatıldığı, 216 kişinin tutuklandığı kaydediliyor. Aynı dönemde 18 etkinliğin engellendiği, en az 71 barışçıl toplantı ve gösteriye müdahale edildiği saptanmış. 2’si çocuk olmak üzere 773 kişi işkence ve kötü muamele niteliğindeki uygulamalar ile gözaltına alınmış, en az 5 kişi yaralanmış, gözaltına alınanların 11’i ise tutuklanmış. Benzer biçimde aralarında çeşitli siyasal partilerin üye ve yöneticilerinin de bulunduğu 110 kişi gözaltına alınıp 17’si tutuklanmış. Ayrıca çeşitli derneklerin üye ve yöneticileri arasından en az 49 kişiyi gözaltına alıp 11’ini tutuklamışlar ² .

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ulaşabildiği kadarıyla saptadığı son iki aylık veriler bile anayasal haklara ilişkin ihlallerin boyutunu göstermeye yetiyor. Derinleşen toplumsal krizi görmek istemeyen siyasal iktidar, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü engellemekten başka çare bulamıyor. Genelde otoriter rejimler, düşman ceza hukukunu hak mücadelesi verenlere sistematik biçimde uygulamaktan geri durmuyor.

Siyasal İslam’ın ve şark usulü kapitalizmin bütün kirli çamaşırları, 20 yıllık AKP iktidarında ortaya döküldü. Yobazın fetbazlığıyla böbürlendiği yeni Türkiye’de yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar üzeri örtülemeyecek kadar çoğaldı. Açlık ve sefalet yaygınlaştıkça sefahat düşkünü iktidar sahipleri çok daha görünür oldu. Ülkede sınıf mücadelesinin nesnel koşulları iyiden iyiye oluştu artık. Şimdi ekmek kuyruğundaki yoksula “hakkımı helal etmiyorum” yerine “hakkımı istiyorum” dedirtecek öznel koşulları yaratmanın zamanıdır. Yoksul, gözündeki yaşı sadece bilenmiş öfkesiyle silebilir. Bunun yolu da kitleleri sınıf bilinciyle örgütlemekten geçiyor. Muhalif sol, siyasal iktidarı kapitalist ahlakın kriterlerine göre yargılamakla yetinemez. Ülkenin sancaktaki çıpasını çekip iskele tarafına atmak gerekiyor. Sol siyaset kapitalizmin bulanık sularında dip tarayarak sürüklenmek istemiyorsa, güç birliği yapıp yoksul halka mutlaka ulaşmalı…

Not: Manifesto okurlarına umudu çoğaltacağımız sağlıklı ve huzurlu bir yıl diliyorum.

NOTLAR

1) https://herseyibl.blogspot.com/2018/01/cingoz-recai-kimdir.html

2) https://tihv.org.tr/wp-content/uploads/2021/12/1-EYLÜL-2021-İLE-30-KASIM-2021.pdf

Yazarın Diğer Yazıları
İklim adaleti 19 Nisan 2024
Tinsel yolculuklar 22 Mart 2024