Çin’in başarısı kimin?

"Lenin’in emperyalizm teorisi için en çok söylenebilecek niteliklerden biri, süper, ultra gibi adlarla anılan emperyalizmin kendi içerisindeki çıkar çatışmaları ve çekişmeleri bütünüyle yok saymaya varan tezlerle olan hesaplaşmasıdır. Lenin için bir hiyerarşi yoktur, güçleri farklılaşan emperyalist güçler vardır."

En başında kısaca yazalım. Yunanistan Komünist Partisi, Pire Limanı’nın bugün %67’ye ulaşan payının Çin devlet şirketi COSCO’ya satılmasından bu yana bu özelleştirme ile mücadele etmenin yolunu Çin’i emperyalist ilan etmekte buldu.

Benzer şekilde Rusya doğalgazının Yunanistan üzerinden taşınması ihtimalleri konuşulmaya başlandığında ise bu kez emperyalist sayılma sırası Rusya’ya gelmiştir.

Bu yaklaşımdaki “yabancılık” unsurunun doğrudan “emperyalizm” tartışmasının bir unsuru sayılmasından başlayarak bir dizi sorunu barındıran bu yaklaşımın teoriden kopukluğunun en güzel örneklerinden birisi ise Türkiye’de Komünist Parti’nin 2017 yılında yayınladığı konferans raporundaki Lenin’in emperyalizm teorisini ters yüz eden ve meseleyi bir siyasi soruna indirgeyen yaklaşımda görülmüştü.

* * *

Buradan ilerlerken not etmek gerekir ki, emperyalizm “hiyerarşik bir sistem” değildir. Emperyalist hiyerarşi, reel sosyalizm ile mücadele ve “Soğuk Savaş” döneminde kurulan ittifaklar bağlamında ortaya çıkan bir anomalidir. Bir tür tarihsel çıkarların belirlediği kapitalizmin doğasına aykırı “zorunlu işbirliği”nin sonucudur.

Lenin’in emperyalizm teorisi için en çok söylenebilecek niteliklerden biri, süper, ultra gibi adlarla anılan emperyalizmin kendi içerisindeki çıkar çatışmaları ve çekişmeleri bütünüyle yok saymaya varan tezlerle olan hesaplaşmasıdır. Lenin için bir hiyerarşi yoktur, güçleri farklılaşan emperyalist güçler vardır.

Emperyalizm ne hiyerarşik olmak zorundadır ne bir “dünya sistemi”dir. Kapitalizmin belli bir gelişkinlikte ve belli özellikleri olan en yüksek aşamasıdır. Farklı sermaye gruplarının ve bunların devletlerinin birbirleriyle sürekli bir rekabet, çekişme ve çatışma içerisinde oldukları bir kaotik durumdan sistem ve hiyerarşi çıkmaz.

Bu emperyalizmin tarihini tam olarak kavrayamayan veya yok sayan bir yanlış değerlendirmenin ürünüdür.

* * *

Bu yanlışlardan arınarak sağlıklı bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu nedenle Çin’i değerlendirirken bazı kritik soruların cevaplanması gerekiyor.

Bunların en başına Çin’in 1990’da kişi başına 300 dolar olan gelirini bugün 10 bin dolara taşırken başarı kapitalizmin midir? Böyle diyeceksek iki sorunun daha cevabını vermek gerekir.

Birincisi, kapitalizm neden başka ülkelerde benzer sonuçların ortaya çıkmasını sağlamamıştır? İkincisi ise planlamanın etkileri, üretim araçlarında özel mülkiyetin payı ve bunların büyümeye katkıları ile kamusal mülkiyetin payı ve bunların büyümeye katkıları arasında bir kıyas yapınca ne gibi sonuçlarla karşılaşıyoruz?

Tarihsellik diyeceksek hiçbir zaman kapitalistleşmemiş bir toplumun sosyalizme geçerken izleyeceği yolun 1917 Rusya’sı gibi bölgesel de olsa kapitalizmin gelişkin halde var olduğu veya günümüz Türkiye’si gibi kapitalizmin gelişkin halde tüm ülkede egemen olduğu örneklerle aynı şekilde olacağını söylemek mümkün müdür?

Emperyalizmi sadece yabancılık unsuru üzerinden ele almaya varacak bir noktaya varmayı hangi teorik temele dayandıracağız?

Sosyalist kuruluş aşamalarında kapitalizme alan açılmasının büsbütün karşısında mıyız?

* * *

Çin’in başlı başına bir model olduğunu tartışmaktan ziyade Çin’i bekleyen tehlikeler ile birlikte Çin’e özgü sosyalizm, 21. yüzyıl sosyalizmi iddiası ile uyumluluğu incelemenin daha verimli ve ileride tüm devrimler yönünden önemli olan sorulara cevap bulmak için bu yaklaşım çok daha sağlıklı olacaktır.

Çin’e eleştirel yaklaşmakla onu emperyalist saymak arasında büyük bir açı vardır. Dahası Çin’in iddiasının sosyalizmi kurmanın daha ilk adımlarını atmaktan ibaret olduğu bugün Çin’in kapitalist olup olmadığını tartışmak da yararlı ve ilerletici değildir.

Dahası emperyalizmin kapitalist dahi olsalar emperyalist olmadıkları açık olan Çin ve Rusya’ya karşı müdahale ve saldırganlıklarını da doğru şekilde konumlandırmak için bu tartışmanın teorik çerçevesinin doğru çizilmesi gerektiği tartışmasızdır.

* * *

Dünya bir kez daha emperyalist rekabetin gerilimlerine doğru ilerlerken yanlış sularda vakit kaybetmemek gerekiyor.