Beria Önger Kadın Akademisi devam ediyor: 'Kapitalizmin kent ve doğa talanına karşı kadınların mücadelesi’

Günümüzde yaşam alanlarımız üzerindeki en temel sorun da özelleştirme ve dönüşüm baskısıdır. 1980’li yıllardan itibaren sürdürülen neoliberal politikalar sonucunda tarım alanları, ormanlar, meralar, kıyılar, doğal ve kültürel varlıklar inşaat- turizim ve enerji sektörü baskısı altında kalmış bu sürece bağlı olarak da çevre hareketleri ve hukuk mücadeleleri de hızlanmıştır.

Beria Önger Kadın Akademisi devam ediyor: 'Kapitalizmin kent ve doğa talanına karşı kadınların mücadelesi’

TMMOB mimarlar odası üyesi Esin Köymen sunumuna kent ve doğa talanına karşı verilen mücadelede, öncü olan bütün direnişçi kadınlara selam vererek başladı.

Sunumu süresince Hindistan ve ülkemizden örnekler veren Esin Köymen sözlerini şöyle sürdürdü: Doğal ve kentsel alanlarda özelleştirme süreçlerine karşı olarak gelişen çevre hareketlerini iktidar sermaye ilişkisi çerçevesinde ele almak gerekiyor.

Bu nedenle sonda söyleyeceğim şeyi ilk başta ifade etmek isterim ki kentsel ve kırsal alanda uygulanmaya çalışılan projelere karşı yerelde ortaya çıkan tüm direnişler aynı zamanda politik mücadelelerdir.

Yani bu süreci sermayenin tüm yaşam alanlarına saldırısı olarak ele almak ve mücadele etmek gerekmektedir.
Önce kırsal alanlarda başlayan bu saldırılar gittikçe kentteki ortak yaşam alanlarımız ve hatta yaşadığımız konutlarımıza kadar uzanan bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır.

Günümüzde yaşam alanlarımız üzerindeki en temel sorun da özelleştirme ve dönüşüm baskısıdır. 1980’li yıllardan itibaren sürdürülen neoliberal politikalar sonucunda tarım alanları, ormanlar, meralar, kıyılar, doğal ve kültürel varlıklar inşaat- turizim ve enerji sektörü baskısı altında kalmış bu sürece bağlı olarak da çevre hareketleri ve hukuk mücadeleleri de hızlanmıştır.

TMMOB’ye bağlı meslek odaları olarak bizler de bir yandan yaşam alanları için direnen çevre görevlilerine bilgi birikim ve teknik alanda destek olurken öte yandan kamusal alanlara erişimi engelleyen sağlıklı kentleşme anlayışından uzak plan ve kararlara da dava açarak bu mücadelenin bir parçası oluyoruz. Çevre hareketleri ve kadınların bu hareketlerdeki rolü incelendiğinde kadınlar tarafından liderlik edilen ve çevreciliğin çehresini değiştiren iki önemli iki örnek görülmektedir. Bunlardan ilki chipko hareketidir.

17.yüzyılda Hindistan‘da devlet destekli kerestecileri engellemek amacıyla ağaçlara sarılarak kendilerini siper eden 363 köylü bu eylemleri sırasında öldürülmüşlerdir. Bu olaydan yaklaşık 250 yıl sonra 1970’li yıllarda bir grup köylü kadın yine kesilmesi planlanan ağaçlara kendilerini siper etmişlerdir. Chipko hareketi olarak adlandırılan bu eylemler birkaç yıl içinde tüm Hindistan‘a yayılmış ve ormancılık alanında reformların yapılmasını sağlamıştır.

İkinci önemli örnek, Kenya yeşil kuşak hareketidir. 1977 yılında Wangari Maathai Önderliğinde Kenya’da başlayan hareket kapsamında sözleşmeye dikkat çekmek için 50.000 kadın 20 milyon ağaç dikmiştir.

Sunumuna Orangi adıyla tanınan, Asya kıtasının neredeyse en büyük gecekondu bölgesi olan yerleşim yerinin içinde bulunduğu yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çalışan kadın Perween Rahman’a değinerek devam etti. Pakistan’da tüm zorluklara göğüs geren Pervin Rahman kanalizasyonların adeta nehir oluşturduğu açıktan aktığı, suya elektriğe, ekmeğe muhtaç milyonların yaşadığı Karaçi’nin Orangi bölgesinde çalışmalar yapar. Kendisi bir mimar olan Pervin, önce milyonlara yetecek su bulmasına ve kaynak olmasına karşın kentin bu kaderine terk edilmiş bölgesi Orangi’nin neden bunlardan yararlanamadığı veya yararlandırılmadığı üzerine kafa yormaya başlamış ve çözüm yolları bulmaya çalışmış. Etrafında topladığı kendisine inanan kişilerle, Orangi pilot project adıyla bir proje hazırlayan Pervin Rahmani, İlk adım olarak kanalizasyon sorununu kökten çözmeye karar veriyor ve bunun projelerini bizzat kendisi çiziyor. Bu sırada Dünya bankası ve Uluslararası para fonu‘ndan gelen hibe teklifleri ve Proje desteklerini ise elinin tersiyle iterek çözümünü kendi kaynakları ile yapılacağını söylüyor. 13 Mart 2013’te Pervin Rahman aracına ateş açılması sonucu hayatını kaybetti.

Ülkemizde özellikle son yıllarda farklı alanlarda mücadele eden sınıf kadın ve çevre hareketlerinin birlikte hareket etmeye başlaması önemli bir adımdır. Neoliberal politikalar sonucunda gittikçe büyüyen işsiz ve güvencesiz kesimlerin, kadınların, ekolojik yıkım mağdurlarının, gelecek kaygısı duyan gençlerin, kazanılmış hakları gasp edilenlerin, Kentsel dönüşüm mağdurlarının,göçmenlerin, mültecilerin ve köylülerin toplumsal hareketler ekseninde ortaklaşması önemli bir aşamadır.

Bergama’da siyanürle altın aramasına karşı direnen köylü kadınlar, Artvin Cerattepe’de madem şirketine karşı direnen köylü kadınlar, İkizdere’de taş ocağı yapımına karşı direnen köylü kadınlar örnekleri ile sunumuna devam etti. Kırsal kesimde direnişin yaşam alanına karşı müdahale için yapıldığına, kentsel alanda yapılan direnişin ise yaşam tarzına yapılan müdahaleye karşı örgütlendiğine dikkat çekti.

Sunumuna Gezi Parkı direnişi örneği ile devam eden Köymen, Gezi parkının topçu kışlası yapılması için Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredildiğini, daha sonra Atatürk kültür merkezi de bir hesap sorma aracı olarak kullanılır hale geldiğini anlattı. Narmanlı Han’ın doğal halinde oldukça farklı restore edilerek bir ticaret ünitesi haline getirildiğini, benzer faciaların diğer kültür varlıklarına da uygulanmak istendiğini, bu sebeple kültür varlıklarının ‘vakıflara’ devredildiğini söyledi. Validebağ korusunun sit derecesinin değişikliği ile, koru statüsünden, park statüsüne geçilerek küçültülmek istendiğine ve buradaki direnişin devam ettiğine vurgu yaptı.
Sözlerine kanal İstanbul projesi ile devam eden Köymen, bu proje için 19 adet dava açıldığını, fakat henüz Çevre Etki değerlendirilmesi raporu için açılan davanın bile görülmediğini ama tüm bunlara karşılık projenin geçtiği 46 km’lik güzergahta konut projeleri için ihaleler açıldığını aktardı.

Kent ve Doğa talanına karşı kadının rolü ataerkil kapitalist iktidarlardan ve en önemlisi sınıf mücadelesinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Demokratik haklarla birlikte kadın haklarını da yok sayan iktidar aynı baskıcı tutumunu meta olarak gördüğü doğal ve kültürel varlıklar üzerinde de sürdürüyor. Tüm ekonomik döngüsünü bu alanların sömürülmesi ve yok edilmesi ile sürdüren iktidarların karşısına öncelikle kadınların dikilmesi bir tesadüf değildir. Kadınların çevre hareketlerine katılım motivasyonlarının kırsal ve kentsel alanlarda farklılık gösterdiği görülmektedir. kentsel alanda yaşayan kadınlar çevresel yıkıma karşı yaşam biçimlerini korumaya çalışırken, kırsal alanda yaşayan kadınlar yaşam alanları için mücadele vermektedir. Önemli olan parçalı olarak gelişen bu direnişlerin birbirlerinden haberdar olması ve farklı bölgelerde gelişen direnişlerin birbirlerine sahip çıkmasıdır. Ve nihayetinde örgütlenerek tüm bu baskıcı ve talana dayalı politikalara karşı birlikte mücadele edebilmenin araçlarının oluşturulmasıdır diyerek sözlerine örgütlü mücadelenin önemine vurgu yaparak son verdi.

Sizler de akademinin gelecek oturumlarına katılabilirsin. Katılım formu için tıkayınız:

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSf81Oqk-okLnkqJlkI-bl5D_cDCQEyUQ0ejcaqhSJm07pjFPw/viewform?vc=0&c=0&w=1&flr=0

Gelecek oturum ‘Çalışmanın ve kadın emeğin değişen doğası’ sunumu ile Doç.Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş ile 8 Ocak 2022 tarihinde saat20.00’de gerçekleşecektir.