BAŞYAZI | Tezkere yalanları ve demagojisi: Önce cihatçı teröre desteği kesin!

"Tezkere, büyük bir yalan ve demagojiyle topluma sunuluyor. Bugün tezkereye hayır demek Suriye’deki yanan ateşin sönmesini ve Suriye’de düzenin yeniden tesis edilmesini istemek demek. Eğer hainlik suçlaması konuşulacaksa, AKP’nin mezhepçi ve terörü destekleyen politikası ülke çıkarlarına düşman bir siyaset olarak görülmelidir."

Tezkere Meclis’ten geçti. Suriye ve Irak’a asker göndermek için Hükümet Meclis’ten istediği izni aldı. AKP ve MHP tarafından dile getirilen temel argüman ise sınırlarımızdaki terör tehdidi. Hayır oyu veren CHP’yi ise hainlikle suçluyorlar. Tezkereye hayır oyu veren CHP’yi, ‘terörle mücadele ve Kürt siyasetiyle yakınlaşma’ üzerinden köşeye sıkıştırmaya ve Millet İttifakı’nı bölmeye çalışan AKP-MHP, milliyetçi rüzgar estirip yeniden savaş siyaseti üzerinden rant sağlamaya çalışıyor.

Ancak tezkere tartışmalarına daha yakından baktığımızda ortada büyük bir yalan siyaseti ve demagoji bulunuyor. Öncelikle tezkerede iki husus kimse tarafından tartışılmıyor. Birincisi tezkerenin geçmiş tezkerelerdeki 1 yıllık süre yerine 2 yıllık olması. İkincisi de yabancı askerlerin ülkemizde bulunması maddesi! Bu iki noktanın, hangi saiklerle tezkereye konulduğu bugün sermaye devleti tarafından saklanmaktadır. Hangi yabancı askerlerin ülkemizde bulunacak? Neden bu maddelerin konulduğu kamuoyu tarafından daha fazla sorgulanmalıdır.

Bununla birlikte tezkereye konu olan politik ve askeri somut gündem ise Suriye’ye yönelik bir askeri operasyon. Ya da başka bir deyişle Hükümet Suriye’nin kuzeyine yönelik yeni bir askeri operasyon hazırlığı içinde ve Meclis’te görüşülen tezkere somut olarak bu talebe dönük. Terörle mücadele kılıfı altında öne sürülen operasyon hazırlığının özünde Rusya ile yapılan görüşme-anlaşma yatmaktadır. Kamuoyundan saklanan bu.

Terörle mücadele konusuna geleceğiz. Ancak önce bazı gelişmeleri hatırlamamız gerekiyor. Önce İdlib konusunda varılan mutabakatın Türkiye tarafından yerine getirilmediği ve söz verildiği üzere Halep’e bağlanan M4 otoyolunun terörden temizlenmesi konusunda Türkiye’nin gerekli adımlar atmadığı Rusya tarafından dile getirildi. Soçi’de yapılan görüşmede Erdoğan ve Putin baş başa görüştüler. Diplomasi geleneğinde olmayan bu görüşmede hangi kararlar alındığı kamuoyu tarafından bilinmiyor. Ancak güçlü olasılık Türkiye’nin M4 karayolunu bırakmasının Rusya tarafından güçlü olarak dile getirilmesi. Bunun karşılığında hangi pazarlıkların yürütüldüğünü ise bilmiyoruz.

Suriye’ye yönelik askeri operasyon diye hükümet tarafından dile getirilen yer ise Fırat’ın doğusu değil batısında bulunan Tel Rıfat bölgesi. Burada zaten Rus askeri bulunuyor. Bugün terörle mücadele diye topluma propaganda edilen şey Rusya ve ABD gibi büyük güçlerin şekillendirdiği Suriye siyasetinde Türkiye’nin sıkışmış dış politikasının bir tezahüründen başka bir şey değil. Rusya ile pazarlık sonrası gündeme gelen, G-20 zirvesinde ABD’den icazetle gündeme getirilmek istenen “operasyon”u aslında İdlib sıkışmasının bir sonucu olarak görmek gerekiyor.

Tezkerenin terörle mücadele kılıfı altında sunulması daha büyük bir yalan. AKP kendi mezhepçi dış politikasının başarısızlığını bu kılıfla örtmeye çalışıyor. Çünkü gerçekten terörle mücadele etmek istiyorlarsa önce cihatçı teröre desteği kesmeleri gerek. Hem cihatçı terörü destekleyip hem de terörden şikayet etmek büyük bir hokkabazlık.

İkinci olarak, bundan daha da önemlisi, eğer Suriye’de terörü bitirmek istiyorlarsa, yapılması gereken ilk şey Suriye Devleti ile anlaşmaktır. Suriye Devleti ile anlaşarak Suriye’de düzen ve barış sağlanabilir ve terör sorunu kökünden çözülebilir. Demek ki AKP ve MHP, terörü bitirmek değil, Suriye’deki savaşa benzin dökmeye devam etmek istiyorlar.

Tezkere, büyük bir yalan ve demagojiyle topluma sunuluyor. Bugün tezkereye hayır demek Suriye’deki yanan ateşin sönmesini ve Suriye’de düzenin yeniden tesis edilmesini istemek demek. Eğer hainlik suçlaması konuşulacaksa, AKP’nin mezhepçi ve terörü destekleyen politikası ülke çıkarlarına düşman bir siyaset olarak görülmelidir.

Çünkü AKP’nin başından beri uyguladığı siyaset İsrail’in çıkarlarına hizmet etmiştir. Dikkat ediniz son 10 yılda en çok kazançlı çıkan İsrail devleti olmuştur. Çünkü Suriye’yi güçsüzleştirmiş, Filistin mücadelesini zayıflatmış, Kudüs’ü başkent ilan etmiş, işbirlikçi Arap rejimlerini kendisine bağlayabilmiş durumdadır. Başından beri ifade ettiğimiz gibi Suriye’nin parçalanması ve yıkımı en başta İsrail’in çıkarınaydı. AKP işte tam da bu hedef doğrultusunda BOP’un eş başkanı ve ılımlı İslamcılığın rol modeli olarak devreye sokulmuştu. AKP, emperyalizmin çizdiği planları aparatı olarak kendisini dev aynasında görmektedir. O yüzden bugün Suriye’ye yönelik yeni bir askeri operasyon, Suriye’de savaşın bitmesini değil sürmesine neden olur, bu da en fazla İsrail’in ve emperyalizminin çıkarlarına hizmet edecek bir adımdır.

Sorunu Fırat’ın doğusunda ortaya çıkan Kürt siyasetinin başını çektiği yeni yönetim olarak görüp, terörle mücadele adına ABD emperyalizmin gölgesinde bulunan YPG’ye karşıymış gibi sunmak ise Suriye’de cihatçı terörü destekleyerek büyük bir yalana ve ikiyüzlülüğe dönüşüyor.

Suriye’de terörü bitirmek için önce cihatçı terörü desteklemekten vazgeçmek sonra ise Suriye Devleti ile masaya oturmak gerekir!