RÖPORTAJ | Av. Şükran Eroğlu 4. yargı paketini Manifesto'ya değerlendirdi

"Kadının ve çocuğun beyanı esas alınmalı. Aksi halde cinsel suçların bir kısmı özellikle de taciz suçu cezasız kalacak ve bu durumda savcılar somut delil olmadıkça dava açamayacaklar."

RÖPORTAJ | Av. Şükran Eroğlu 4. yargı paketini Manifesto'ya değerlendirdi

İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararnamesiyle iptal edilmesine ve 4. yargı paketinin getirdiği değişikliklere dair İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Şükran Eroğlu ile konuştuk. Eroğlu’nun Manifesto’nun sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

4. yargı paketinde çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet konusundaki değişiklikleri nasıl yorumluyorsunuz? Bu yargı paketi neleri getirecek?

Av. Şükran Eroğlu: 4.yargı paketi diye önümüze getirilen değişiklikler aslında hukuk alanında geri adımlar. En kötüsü somut delil aranması şartı ki cinsel suçlarda somut delil elde edilmesi olası değil. Örneğin: kadına veya çocuğa cinsel organını gösteren bir erkek hakkında şikayette bulunduğunuzda bunu nasıl ispat edeceksiniz? Ya da kendi telefonundan çocuğa veya kadına porno film ya da video seyrettiren bir erkek nasıl şikayet edilecek? Oysa bu suçlarda beyan esas olmalı. Kadının ve çocuğun beyanı esas alınmalı. Aksi halde cinsel suçların bir kısmı özellikle de taciz suçu cezasız kalacak ve bu durumda savcılar somut delil olmadıkça dava açamayacaklar.

Eşe karşı işlenen “kasten öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarında kabul edilen cezayı artırıcı nedenler boşanmış eşi de kapsayacak. Türkiye’nin de taraf olduğu Cedaw sözleşmesi kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesini öngörmektedir. Bu düzenlemede, sadece evli ve boşanmış kadınları kapsamakla ayrımcılık yapılmaktadır. Evli ya da boşanmış yerine “kadınlar” ibaresinin olması yeterli olduğu halde özellikle kadınları ayrıştıran bir dil kullanılması hukuka ve eşitliğe aykırıdır.

Düzenlemede avukatın müvekkiliyle görüşmesine de sınırlama getirilebileceği yer almaktadır ki bu savunma hakkına aykırıdır. Herkesin dilediği zaman avukatıyla görüşme hakkı olup, bu hakkın yasa ile sınırlandırılması kabul edilemez. Üstelik düzenlemede “soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek somut kanıtların bulunması halinde” denilmektedir ki bu somut kanıtlara kim karar verecektir?

İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı açılan itiraz davalarına rağmen Danıştay yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu kararı nasıl yorumluyorsunuz?

Son derece siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum. Zira karşı oy yazılarına bakılırsa kararın Anayasaya aykırı olduğu ,temel hak ve özgürlükler konusunda kararname dahi çıkarılamazken Cumhurbaşkanı kararıyla temel hak ve özgürlükleri düzenleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin mümkün olamayacağı açıkça belirtilmiştir. Danıştaydan hala bu konuda hukuka uygun ve adil bir karar vermesini beklemekteyiz.