Arap komünist ve ilerici partilerinden 67 savaşının yıl dönümünde "Kudüs'ün kılıcı" vurgulu ortak açıklama

1967 Haziran savaşlarının yıldönümünde yapılan ortak açıklamada Filistin'deki direnişe dikkat çekilirken İsrail'in uyguladığı ırkçı ve saldırgan politikalara karşı mücadele vurgusu öne çıktı.

Arap komünist ve ilerici partilerinden 67 savaşının yıl dönümünde

Ürdün’de sosyalist, komünist ve ilerici 6 parti, 1967 Haziran Savaşı’nın yıl dönümünde ortak bir açıklama yayınladı.

Açıklamada, Filistin sahasındaki son gelişmeler ve “Kudüs’ün Kılıcı” savaşı değerlendirildi.

ِAralarında Ürdün Komünist Partisi, Ürdün Demokratik Halk Birliği Partisi, Ürdün Demokratik Halk Partisi ve Arap Baas İlerici Partisinin olduğu 6 partinin ortak açıklaması şöyle:

5 Haziran 1967 saldırısı, İngiliz mandası makamlarının doğrudan desteğiyle birlikte yerleşimcilerin Filistin’e gelmesiyle başlayan Siyonist projenin devamı niteliğindedir. Bunun ardından Arap sokağına iki çelişkili ve karşıt kamp hakim oldu: Birincisi, bölünmüş halde olan direniş kampı. Bölünmüş olsa da direniş kampı hala tüfeğiyle, cesur sözüyle ve direniş pozisyonuyla, yenilgiye ve yenilgi mantığına teslim olmayı reddediyor. Bugün bu direniş kampı, siyonist saldırganlık ve onların emperyalist koruyucuları lehine olan güç dengesizliğine rağmen, kararlı bir şekilde düşman cephesinin işgali sürdürme, Filistin halkının ulusal kimliğini yok etme ve haklarına/topraklarına el koyma çabalarına karşı mücadele veriyor.

İkincisi ise normalleşme kampı. Bu kamp, örtülü ‘umursamaz’ (sahte ve gerçek dışı olmakla birlikte siyonist saldırganlığa ve etkilerine karşı direnişi destekliyor görüntüsü vererek) pozisyonundan aşamalı bir şekilde uzaklaşarak farklı bir tutum aldı. Bu kamp, ‘barış yok, teslimiyet yok, müzakere yok’ sloganından da uzaklaşma hedefiyle söylem ve pratik hazırlığı yaptı. Siyonist saldırganlığa karşı koyma acizliğini örtmek üzere, siyonist saldırganlığın sahip olduğu muazzam askeri imkanları bahane ederek teslimiyetçi ve yanıltıcı bir yerden kavramlar ve öneriler sundu.

En büyük Arap ülkesinin lideri tarafından başlatılan doğrudan müzakere yaklaşımı ile birlikte tek taraflı, aşağılayıcı ve ulusal hakları ihmal eden teslimiyet anlaşmaları sağlandı. Bu yaklaşım, Arap rejimlerinin çoğu tarafından benimsendi. En temel özellikleri ‘adaletsiz’ ve aşağılayıcı olan ve ‘barış’ hedeflediğini iddia eden bu anlaşmalar, siyonist varlığa hizmet ediyor ve bu varlığın Arap bölgesindeki siyasi hegemonya, askeri, güvenlik ve ekonomik imkanlarını güçlendiriyor.

Siyonist varlık; Filistin halkının haklarını tasfiye etmek üzere, Filistin toprakları ve Arap ülkelerinin bazı bölgeleri üzerinde on yıllar boyunca işgalini sürdürmesini sağlayan muazzam askeri cephaneliğinin yanında barbar, baskıcı ve dizginlemeyen ‘araçlarına’ ve başta ABD ve Avrupa olmak üzere batı emperyalizminden aldığı desteğe ve mücadeleden kaçarak siyonizm-emperyalizmin güvenlik koordinasyonu şemsiyesi altına giren bazı Arap ülkelerine rağmen, Arap halklarına ve ulusal kurtuluş hareketine yenilgi mantığını dayatamamıştır.

Bazı güçlerin geri çekilerek düşman kampına katılmalarına rağmen bu hareket (ulusal kurtuluş hareketi), boyun eğmemekte ve bu hareketin içerisinde yer alan ilerici güçler ve fraksiyonlar, hala düşman kampa ve bu düşman kampı üyelerinin hırslarına ve planlarına karşı direniş siperinde saf tutmaktadır. Bu hareket, gerici-emperyalist-siyonist ittifakın irade dayatmalarına ve bu ittifaka kayıtsız şartsız teslimiyete karşı direnme kararlılığına ve kabiliyetine sahiptir. Ne (siyonizm ile) ‘normalleşme’ Arap halklarımız için ‘yutulabilir’ ve kabul edilebilir hale geldi, ne de “Yüzyılın Anlaşması” onu hazırlayanların hayal ettiği gibi kolayca uygulanabildi. “İsrail” savaş makinesi, kararlı bir şekilde duran Gazze’den acı verici ve sert bir cevap almadan Gazze’nin gökyüzünde dolaşamadı.

“İsrail’in” vahşet ve zulüm makinaları; kendi gaspçı varlığına ilhak etmek üzere, Filistin’in ebedi başkenti olan Kudüs’ün mahalle sakinlerini tehcir ettirmek ve Kudüs’ü Yahudileştirmek amacıyla tüm saldırganlıklarına rağmen, Filistin halkının anavatan toprağı üzerindeki kararlılığını, ulusal haklarına olan bağlılığını ve göğüs göğüse olan mücadelesini yok edemedi.

Bu halk, aynı zamanda kendisine yönelik parçalama ve ulusal birliğini yok etme planlarını başarısızlığa uğratarak “Kudüs’ün Kılıcı” savaşıyla birlikte, tarihi Filistin üzerinde olmak üzere, mücadele birliğini somutlaştırdı.

67 saldırısının yıldönümünde Filistin halkı, Arap halkları ve -Kudüs ile Gazze’ye yönelik saldırganlık günlerinde ırkçı ve faşist eğilimleri yükselen siyonist varlığa karşı yumruğunu kaldıran Filistin halkının kararlı mücadelesine desteklerini tazeleyen başta Ürdün halkı olmak üzere- tüm dünya halkları; işgal gecesinin sona ereceğini, özgürlük yazılı afişlerin de Filistin halkının devletinin -ve işgal altındaki topraklarının- ebedi başkenti Kudüs üzerinde dalgalanacağını ve Filistin halkının dönüş ve ulusal haklarına erişerek kendi kaderini tayin hakkını vatan toprağında kullanabileceğini yüksek sesle ilan ediyorlar.