Afgan göçmenler ve AKP’nin hamaseti

AKP iktidarı göçmen meselesini bir pazarlık unsuru olarak görmektedir. Ülkemizdeki göçmenleri dış politikada sürekli olarak bir tehdit olarak kullanan AKP, bir yandan da emperyalist AB’den gelecek milyon avrolar için elini ovuşturmaktadır.

Afgan göçmenler ve AKP’nin hamaseti

HABER MERKEZİ

Türkiye’nin en önemli gündemlerinden bir tanesi Afgan göçmenler meselesi. Mülteci yerine göçmen kavramını kullanmamızın nedeni ise Türkiye’nin doğudan gelenleri mülteci statüsüne almaması. Bilindiği gibi son bir aydır İran sınırı üzerinden Türkiye’ye giren Afgan göçmen sayısında hızlı bir artış var. Aslen Afgan göçmenlerin Türkiye’ye gelişi yeni bir durum değil, son birkaç yıldır süregelen bu durumdaki artışın ve bir krize dönüşmesinin nedeni ise radikal dinci Taliban’ın Afganistan’da bir dizi bölgeyi ele geçirip, üstünlük sağlaması. Afganların ülkeyi istila ettikleri tezleri ile Afgan mültecilere sahip çıkılması gerektiği tezleri arasında tartışmalar sürerken, bir yandan da ırkçılığın yükseldiği bir süreçle karşı karşıyayız. Bu meselenin bir kriz boyutuna dönüşmesinde ise Türkiye açısından sorumlunun AKP iktidarı, dünya açısından da emperyalizm olduğunu başa yazmamız gerekiyor. Aksi durumda bütün tezler ayakları yere basmayan düşünce parçacıkları olarak ne sonuçlara yol açacağı kestirelemeden serbest bir biçimde ortalıkta dolanıp duruyor.

AKP’NİN GÖÇMEN HAMASETİ

AKP iktidarı göçmen meselesini bir pazarlık unsuru olarak görmektedir. Ülkemizdeki göçmenleri dış politikada sürekli olarak bir tehdit olarak kullanan AKP, bir yandan da emperyalist AB’den gelecek milyon avrolar için elini ovuşturmaktadır. Yani AKP’nin temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp kamuoyunun önüne koyduğu “göçmenlere kucak açtık” argümanı bir hamasetten başka bir şey değildir. Türkiye sınırları kapatmayı tercih etmemiştir çünkü göçmen kartına ihtiyacı vardır. Göçmenler aynı zamanda sermaye sınıfı için ucuz iş gücü anlamına gelmektedir.  Burada bir parantez açmakta fayda var; o da göçmenler nedeniyle iş bulamıyoruz tezinin yanlışlığı. İşsizliğin nedeni göçmenler değil, sermaye sınıfı ve onun iktidarları. Parantezi kapatarak devam edelim ve AKP’nin bu konudaki çelişkisine göz atalım. İktidar Afganların Türkiye’ye sığınmasından övgü ile bahsederken, bir yandan da göçmenlerin kaçtığı Taliban’a övgüler düzmekten geri durmamaktadır.  AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taliban ile ilgili sarf ettiği şu sözlerle bakalım;

“Taliban ile bu süreci görüşmek suretiyle… Nasıl ki Amerika ile görüştülerse, Türkiye ile bu görüşmeleri daha rahat yapmaları gerek. Çünkü Türkiye’nin onun inancı ile alakalı olarak ters bir yanı yok. Ters bir yanı olmadığı için de onlarla bu konuları daha iyi görüşebileceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum. Başka alternatifler var onlar üzerinde de çalışmaları devam ettiriyoruz.”

Devamla, Cumhurbaşkanı Danışmanı Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’ta “Taliban’ın inancıyla ters olma arzusu” başlıklı yazıdan kısa bir alıntı yapalım:

“Ayrıca bazıları hızlarını alamayıp Taliban’ı terörist bir örgüt seviyesine indirmişler. Doğrusu Taliban, ABD işgali esnasında 7 yıldır ülkeyi yöneten bir hükümet idi. İşgalle birlikte direnişe geçti ve bu esnada Afganistan dışında hiç bir yerde hiç bir silahlı eylemi olmadı. Misyon olarak sadece kendi ülkesini işgalden kurtarmayı koydu ve görülüyor ki bu konuda başarılı olmuş durumda. Onunla savaştığı için ona terörist diyen ABD bile onunla masaya oturdu, onu tanıdı ve bundan sonra onunla bir taraf olarak temas halinde olacağını ortaya koymuş oldu. Türkiye’nin ise Taliban’a terörist muamelesi yapması hangi haklı ve makul gerekçeye dayanabilir?”

Hem Erdoğan’ın açıklamaları hem de Aktay’ın yazısı AKP’nin çelişkisini gözler önüne sermek için yeterlidir. Bir yandan göçmenlerin Taliban’dan kaçmasını meşru görüp bir yandan da Taliban’a övgüler düzen bir iktidardan bahsediyoruz.

EMPERYALİZMİN BEKÇİLİĞİ

AKP iktidarının sınırları açmasındaki bir başka gerekçesi ise, Türk askerini Afganistan’da emperyalizmin bekçisi yapma hevesidir. Bilindiği gibi AKP iktidarı bir süredir Kabil’deki Hamid Karzai Havalimanı’nın “güvenliğini alma” konusunda hamisi ABD ile temasları sürdürüyor. Erdoğan, emperyalizmin bekçiliğini alma konusundaki şartlarını ise şöyle sıralıyor:

“Amerika birinci olarak diplomatik ilişkilerde bizim yanımızda yer alacak. İkinci olarak lojistik imkanlarını seferber edecek. Hangi gücü varsa lojistik anlamda, bunları Türkiye’ye devredecek ve mali olarak da Türkiye’ye destek verecek. Eğer bunlar sağlanabilirse, biz Kabil Havalimanı’nın işletmesini almayı düşünüyoruz.”

Şimdi de sözü ABD tarafında verelim ve ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın açıklamalarına bakalım:

“Kabil Havalimanı, bir havalimanı olmanın ötesinde öneme sahip. Onun önemi, ticari taşımacılığın ya da hava taşımacılığının ötesinde. Kabil’de güvenli bir havalimanın olması bizim açımızdan bölgede diplomatik olarak da bulunmanın önemli bir noktası. Dolayısıyla bu havalimanının güvenli bir şekilde işlevini sürdürmesi bizim açımızdan son derece önemli. Bu noktada Türk ortaklarımızın burayı korumak konusunda istekli olmalarından son derece memnunuz. Bu konu, Türk müttefiklerimizle en üst düzeyde konuşulan bir konu. Başkan Biden, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’la konuştu. Dışişleri bakanlığımız bunu çeşitli seviyelerde görüştü, savunma bakanlığımız da bu konuda görüşmeleri sürdürüyor”

Özetle AKP iktidarı taşeronluğuna kılıf hazırlamak için Afganistan meselesini Türkiye’nin iç meselesi haline getirmek için deyim yerindeyse çırpınıyor.

SONUÇ YERİNE

ABD’nin desteği ile vücut bulan Afgan cihadı sonrası yine ABD eliyle kurdurulan Taliban’ın Afganistan’da iktidarı almaya çok yaklaştığı bir süreçteyiz. Cihat otobanına dönmeden önceki Afganistan ile bugünkü Afganistan arasında binlerce yıllık bir geriye gidişin de, milyonlarca insanın yerinden, yurdundan göçmesinin de sebebi bu kapitalist-emperyalist sistem. Bedel ödeyen ise hem Türk hem Afgan milyonlarca emekçi.