Yiyin efendiler yiyin, şan ile şöhret ile yiyin

Sanatçının ise bir derdi vardır. Sanat kaygısı vardır. Üretkendir, tüketici değildir. Yaşadığı toplumun sorunlarını görür. Bu sorunlar karşısında susmaz. Doğru bildiğini güce iktidara satmaz.

Yiyin efendiler yiyin, şan ile şöhret ile yiyin

YAVUZ ALBAYRAK

İlk bakışta ‘’biz bize yeteriz’’ denildiğinde kulağa ne hoş geliyor değil mi? Yardımlaşma ve dayanışma nasıl olsa Anadolu halkı tarafından gururla sunulur, çok sever bizim toplumumuz bu kavramları, yardımlaşır dayanışma içinde olur. Tabi ki kötü kavramlar değildir bunlar. Böyle bahsedince insanın duyguları kabarmıyor değil…

Benim sinirlerim kabarıyor yaşananları gördükçe.

Biz bize yeteriz kampanyası başlığında neler yapıldığı kamuoyu az çok görmektedir. Korona virüs salgını sürecinde işsiz kalan, yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım yapabilmek amacıyla sms ve ıban numarası üzerinden para toplanıyor, kimi ‘’hayırsever’’ler de var bunun içinde (ki bunların büyük bir çoğunluğu iş sahibi sermayedarlar) içlerinde virüs sürecinde işçilerinin maaşını ödemeyen ama böyle bir şovu kaçırmayanlarda var. Bu paralar nerelere gidiyor sorusunu elbette soruyoruz.

Daha net bir cevap alınabilmiş değil. Sonu deprem vergisi gibi olacak böyle giderse diye düşünürken ‘evde kal konserleri’ adı altında yapılacak konserlere 30 milyon TL harcandığı haberleri ortaya çıktı. Bir kısmı sahne kurulum masrafı bir kısmı sanatçı masrafları, organizatör payı böyle böyle gidiyor harcamalar. Hemen hangi sanatçılar olduğunu söyleyelim Mustafa Ceceli, Ali Şan, Ajda Pekkan, Sibel Can, Funda Arar, Hakan Peker bununla beraber nice isim daha. Bu sanatçıların ortak bir kaç özelliği var hepsi en az bir kere Ankara’da sarayın sofrasına oturmuştur. Cumhurbaşkanını övmüşlerdir. AKP belediyeleri sayesinde her tarafta konser veren sanatçılardır. Sözün kısası güç ve iktidarın yanındadır. Yarın başka bir iktidar gelsin hemen oraya yanaşırlar. Cepleri dolsun yeter.

Türkiye’de birçok alanda sanat faaliyetleri yürüten, buna bağlı işlerde çalışan insanlar geçtiğimiz süreçten herkes gibi nasibini aldı. Konserler iptal edildi. Sanat faaliyetleri yürüten kurslar durdu. Dizi, film sektörü durdu. Tiyatrolar durdu.

Korona virüs herkesi vurdu. Kimileri işsiz kaldı, kimileri ise bu dönemde bile sermayesini büyüttü. Peki, sanatçılar bu süreçte ne yaptı? Sanatçıların büyük bir kısmı insanlar evlerinde sıkılmasın moral olsun diye ücretsiz konserler verdi. Tiyatrocular ücretsiz şekilde oyunlarını sergiledi. Toplumla dayanışma içine girdi beş kuruş talep etmedi. Şimdi bu yardım paraları toplanırken 30 milyon liralık konser bedeli nedir?

Ülkemizde emekçiler çok zor şartlar altında çalışıyor, eziliyor. Ailelerini zorluklarla geçindirirken insanlar, siz sanatçılar bu parayı nasıl alırsınız? Tabii 30 milyon TL size dağıtılmadı, organizatör aldı sahneyi kuranlar ekipmanı sağlayanlar aldı. Bunları biliyoruz. Çıkıp bir sanatçı ben 60 bin TL aldım sadece masraflar bunlar diye kendini sıyırmaya çalışabilir. Hiç çalışmasın onunda içinde bulunduğu proje 30 milyon tuttu. Sen şarkını söyleyerek 30 milyonun harcanmasına çanak tutmuş olursun. Bu konserleri ücretsiz verseniz çok bir şey kaybetmezdiniz. Derdiniz halka bir şey vermek olsaydı zaten öncesinde yapardınız. Konserde bile yalakalık yapmaktan çekinmiyorsunuz. Birbirinizi eğleyip duruyorsunuz. “Hiçbir dünya liderinin akıl edemediği bu konserler sebebiyle başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a teşekkür ederiz” cümlesini kuruyorsunuz.

Sanatçı olmanın verdiği bir misyon olduğunu düşünerek, az önce sanatçı olarak bahsedilen isimlere ünlüler demeyi tercih ediyorum. Ünlü para kazanmak için her şeyi yapar. Sanat anlayışı yoktur hangi proje beni parlatır diye düşünür. Bir bakarsın arabesk yapar bir bakarsın türkü okur bir bakmışsınız kulüp müziği yapar. Hafta sonu magazine düştüyse ondan iyisi yoktur. Sanatçının ise bir derdi vardır. Sanat kaygısı vardır. Üretkendir, tüketici değildir. Yaşadığı toplumun sorunlarını görür. Bu sorunlar karşısında susmaz. Doğru bildiğini güce iktidara satmaz.

Namık Kemal’den bir alıntı ile sonlandıralım.

‘’Her dönemde, o dönemin koşullarına göre aydınların yapması gereken görevleri vardır. Düşünmeliyiz. Halkımıza olan borcumuzu ödüyor, görevimizi yapıyor muyuz?