Vedat Demircioğlu’nun bayrağı Beyazıt Kulesinde dalgalanmaya devam ediyor!

Bitmedi o kavga, sürüyor, sürecek! Bağımsız Türkiye yolunda emperyalizme karşı mücadele edenler kazanacak!

Vedat Demircioğlu’nun bayrağı Beyazıt Kulesinde dalgalanmaya devam ediyor!

Ayça Delal İlter

Üniversite işgalleri, NATO’ya karşı yapılan yürüyüşler, üniversite reformu eylemleri, 6. Filo’ya karşı yapılan protesto gösterileri ve daha nicelerini gerçekleştirmiş, bizlerin mücadelesine ilham olmuş bir kuşak, 68 kuşağı… Gençliğin sosyalizme olan inancının arttığı bağımsızlık ve anti-emperyalizm şiarıyla yürüdüğü bu dönemde mücadeleyi yükseltenlerden biriydi Vedat Demircioğlu.

Emekçi bir genç olan Vedat, eğitimine devam edebilmek adına birçok işte çalışıyor, aynı zamanda dersleriyle ilgileniyordu. Oldukça yorucu olan yaşantısında mücadele ile hayata tutunan Vedat, Türkiye İşçi Partisi üyesiydi. Elbette döneme damgasını vuran, gençliğin oldukça öfkeli olduğu 6. Filo protestolarına o da kayıtsız kalmamıştı; ancak Amerikan askerlerinin korunması uğruna katledilecekti.

1968 yılının Temmuz ayında 6. Filo’nun Dolmabahçe’ye demir atmasının ardından bir dizi eylem ve yürüyüş gerçekleştirilmiş, afişler basılmış, bildiriler dağıtılmıştı. Amerikancı tutumuyla ilerici, yurtsever devrimcilerin her zaman karşısında yer alan dönemin Başbakanı Süleyman Demirel elbette 6. Filo meselesinde de oldukça hassas davranıyor, askerlerin en iyi şekilde ağırlanmalarını istiyordu. Fakat gençlik içerisinde büyük bir tepki oluşmuştu. Amerikan askerlerinin şapkalarını çalıyor, üstlerine mürekkep döküyor, kaldıkları otelleri taşlıyorlardı. Öğrenci gençliğin bu hareketliliğine karşı polis birçok sokağı kapatmış, giriş çıkışları kontrol altında almıştı. Anlaşılacağı üzere Amerikan askerlerinin rahatlığı için halk kısıtlanmıştı. Tüm bunlara rağmen gençlik sözünü söylemeye, eylemlerine devam ediyordu.

6. Filo’nun demir attığı gün eğitim kurulu toplantısında bir araya gelen devrimci gençlerin toplantı çıkışında Beyoğlu’na giderken bir kısmının önü kesilmiş ve tutuklanmıştı. O geceyi Harun Karadeniz Olaylı Yıllar ve Gençlik kitabında şöyle anlatır:

“Biz o akşam gerçekten çorba içmeye gidiyorduk ve başkaca bir nedenimiz yoktu. Polis arkadaşlarımızı tutuklayınca tek kelimeyle tepemiz attı. Çünkü o gece bütün Beyoğlu’nda sazlarda, barlarda Amerikan erleri gezip eğleniyorlardı. Biz bu memleketin gençleri olarak çorba içmeye gidemiyorduk.”

Ertesi gün öğrenciler otele taş atarken sivil giyimli bir kişi tarafından bir öğrenci yakalanmak istenmişti, bunun üzerine öğrenciler o kişiyi İTÜ Gümüşsuyu Yurdu’na götürmüşler ve polis olduğunu anlamışlardı. Aynı zamanda bahçede bulunan polisler yurda saldırma konusunda tartışıyorlardı. Öğrenciler kısa bir süre sonra polisi salıvermesine rağmen gecenin ilerleyen saatlerinde dönemin İTÜ Rektörü Bedri Karafakioğlu’nun ‘Gümüşsuyu yurt binasını üniversitenin bir binası olarak kabul etmedikleri’ni dile getirmesiyle baskına izin verilir. Ortalık sakinleşti zannedilirken yurt, polisler tarafından taşlanır ve baskına uğrar. Birçok öğrenci tutuklanmış onlarca öğrenci ise öldüresiye dövülmüştür. Onlarca öğrenciden biri olan Vedat ise dövülüp pencereden atılmış, ardından ayaklarından tutularak, tekmelenerek sürüklenmiş, öldü zannedilerek terk edilmişti.

Hastaneye kaldırıldıktan sonra bir süre komada kaldı; ancak arkadaşları Amerikan askerlerini denize döküp mücadeleyi yükseltirken Vedat Demircioğlu hayatını kaybetti. Ölümünün ardından öğrenciler tarafından “Katiller!” yazılı siyah bir çelenk vilayet önüne konulmak istendi; ancak polisler tarafından engellendi. Bu engellemenin ardından İstanbul Üniversitesi’nden başlayan vilayete doğru bir protesto yürüyüşü gerçekleşti. Bu yürüyüş sırasında polis ve öğrenciler arasında büyük bir çatışma yaşandı.

17 Temmuzu 18 Temmuz’a bağlayan gece yurdun penceresinden atılan Vedat Demircioğlu, 24 Temmuz’da hayatını kaybetti. 25 Temmuz günü Vedat’ın cenazesi kaldırılacaktı. Ancak cenaze polis tarafından gece Demircioğlu’nun ailesine teslim edilerek Konya’ya doğru yola çıkarılmıştı. Bunu öğrenen öğrenciler aynı günün sabahı İstanbul Üniversitesi’nde bir anma töreni düzenlediler. Öğretim üyeleri ve öğrencilerin katıldığı törenden sonra Vedat Demircioğlu’nun sembolik tabutu ile vilayete doğru yürüyüşe geçtiler. Ancak öğrencilerin önü Cağaloğlu’nda kesildi. Polis ile öğrenciler arasında bir çatışma çıktı, çok sayıda öğrenci yaralandı ve gözaltına alındı.

“Kendini kurtarmak yetmez, memleketi de kurtarmalı” diyen 68 kuşağının izinde devraldığımız bayrağı yükseltmek adına adım adım yürüyoruz. Amerikan askerlerini denize döken, örgütlü, anti-emperyalist mücadeleyi, kavgayı yükseltenlerin bizlere bıraktığı mirası daha ileriye taşımak için “içeride, dışarıda, derste, sırada”, “fırsatçının, fesatçının, hayının” üstüne yürümeye, sosyalizmi ilmek ilmek örgütlemeye devam ediyoruz. Vedat Demircioğlu’nun bayrağı Beyazıt Kulesinde dalgalanmaya devam ediyor. Vedat’ı öldürmekle ne devrimci öğrenciler sustu ne de yurtseverlerin mücadelesi bir adım geriledi. Sermayeye karşı emekçilerin, emperyalizme karşı yurtseverlerin yanında olarak gençlik safını bilir, devrimci olmanın zorunluluğunu kavrar ise 52 yıldır sorulmamış olan hesap elbet sorulur. Harunların, Vedatların, Denizlerin oturduğu sıralardan Sosyalist Türkiye’yi kurma inancıyla yürüyenlere, havayı işçi sınıfından yana estireceklere, bu uğurda ölümsüzleşenlere, değişen, değiştiren ve değiştireceklere selam olsun.

Bitmedi o kavga, sürüyor, sürecek! Bağımsız Türkiye yolunda emperyalizme karşı mücadele edenler kazanacak!

Ruhi Su’nun Vedat’a seslenişi…

“Bir sabah uykusunda
Polisi saldırdılar
Demircioğlu Vedat’ı
Coplarla öldürdüler
Coplarla yumruklarla
Vurdular öldürdüler

Gencecik çocuklardı
Belki siz de gördünüz
Ellerinde pankartlar
Yolda gidiyorlardı
Özgürlük istiyorlardı
Özgürlük diyorlardı
Ellerinde pankartlar
Özgürlük diyorlardı

Altıncı Filo derler
Belki siz de gördünüz
Kıbrıs’ta karşımıza
Çıktılar, durdurdular
Boğaz’da karşımıza
Çıktılar, öldürdüler

Kurtuluş savaşında
Belki siz de gördünüz
Demircioğlu bir değil
Halkımız gibi çoğul
Geliyor çağıl çağıl
Geliyor çağıl çağıl”