Üniversiteli ve liseli gençlik: Parasız ve eşit eğitim istiyoruz!

Liseli ve üniversiteli gençlik ile bir röportaj gerçekleştirdik. Herkes için ulaşılabilir, eşit, parasız ve nitelikli bir eğitim isteğinin altını çizen gençlik, "bilimsellikten, akıldan yana bir eğitim istiyoruz." talebini dile getirdi.

Üniversiteli ve liseli gençlik: Parasız ve eşit eğitim istiyoruz!

Geçtiğimiz günlerde “Parasız ve eşit eğitim için mücadele edelim!” başlıklı ortak bir açıklama yapan TKH Gençliği ve Sosyalist Liseliler ile eğitim sistemi üzerine konuştuk. Üniversiteli ve liseli gençlik eğitim sisteminin sorunlarına dikkat çekerken, “Tüm özel okul ve yurtlar kamulaştırılmalıdır”, “Kredi borçları silinmelidir”, “Uzaktan eğitimdeki eşitsizlikler son bulmalıdır” taleplerini de dile getiriyorlar.

Öncelikle merhabalar. Pandemi ile eğitim sistemi tekrardan tartışılmaya başlandı. Bugün eğitim sistemine baktığınızda ne görüyorsunuz?

“UZAKTAN EĞİTİMDE EŞİTSİZLİKLER KATMERLENDİ”

S.A: Merhabalar. Sanırım son pandemi sürecinde eğitim sistemiyle ilgili tartışmalar lisede veya üniversitede okuyan herkesin içine girmek zorunda kaldığı tartışmalar. Bu işin daha ziyade üniversite sıralarına yansımasını anlatacak olursam birincisi maddi, ekonomik yanıdır diyebilirim. Devlet üniversiteleri uzaktan eğitime geçti fakat uzaktan eğitim için gerekli olan internet, bilgisayar gibi araçlar kaç tane öğrencide var? Üstelik “İngilizce yeterlilik sınavı” gibi sınavlarda çift kamera ile sınava girme zorunluluğu var. Biz burada tek bir elektronik cihaza ulaşmanın güçlüğünden, pandemi sürecinde ailesi işsiz kaldığı için elektronik cihazlarını satan insanlardan bahsederken sistem bize diyor ki “iki ayrı kamera kurun, yoksa sınavınız geçersiz sayılacak.” Bu araçlar öğrencilere temin edilmeden “uzaktan eğitime geçiyoruz” demek açıkçası eğitime ara veriyoruz demektir.

Yıllardır ders kitaplarını ücretsiz yaptık diye övünenler şimdi yine çıksınlar, bu sistemde eğitim ücretsiz desinler, bekliyoruz. Ha bir de bu işin “özel üniversiteler” ayağı var… Uzaktan eğitim kararı sonrası özel üniversiteler aynı parayı almaya devam edip, internet ortamı üzerinden ders verecekler. Peki bu uzaktan eğitim dedikleri işin gideri nedir ki aynı parayı alarak devam ediyorlar? Uzaktan eğitimin perde arkası da aslında burada başlıyor. Eğitimi sektör haline dönüştürenler şu an masraflarını azaltarak diploma satmaya başladılar açıkçası.

G.K: Merhabalar, eğitimde eşitsizlik bizler için her zaman bir mücadele konusuydu. Uzaktan eğitim ile birlikte de eşitsizlikler hat safhaya çıkmış durumda. Evet öğrenciler bahsettiğimiz teknolojik araçlardan, internetten yoksun, telefonun dahi çekmediği yerlerde yaşayanlarımız var. Ama bununla birlikte ülkemizde yoksulluk var, pek çok arkadaşımız çalışmak zorunda. Gerekli araca sahip olsa da çalıştığı için derslere katılamayanlarımız var. Bin bir türlü imkansızlığa rağmen okumaya çalışan belki de üniversite sınavına hazırlanan, hayalleri olan arkadaşlarımız, bugün eğitime uzaktan dahi ulaşamaz durumda.

Bunları bize getiren pandemi koşulları demek ise yanlış olacaktır. Yaşadığımız düzenin adı kapitalizm ve sömürüden, eşitsizliklerden besleniyor. Pandemi ise bunu derinleştirerek daha görünür hale getirdi. Pandemiden önce de eğitimde eşitsizlik vardı, piyasacılık vardı. Eğitimi bir sektör olarak gören anlayış on yıllardır ülkemizde, bizlerin geleceği adına söz söylemeye çalışıyor. Bir yanda her yere açılan özel okullar diğer yanda ise okulu olmayan köyler vardı; bugün ise köyler değil, İstanbul gibi bir şehrin merkezinde bile öğrenciler eğitime ulaşmakta güçlük çekiyor.

Bunun dışında evet eğitimin parasız olduğu söyleniyor ancak kitap, defter, dershane dışında evinden uzakta okuyan arkadaşlarımızın da kalacak bir yere ihtiyaçları var. Burada kalacak yerlerin başındaysa öğrenci yurtları geliyor. Ancak öğrenciyi ve ailesini müşteri olarak gören piyasacılığın çıktısı olan özel yurtlara verecek parası yoksa bir kişinin; çok daha düşük fiyatlı cemaatlerin ve çeşitli gerici vakıfların yurtlarına başvuruyor. Burada da gericiliğin öğrenciyi yalnızca okulda değil; hayatın tüm alanında, kahvaltıdan, giriş çıkış saatlerine kadar denetlediği ve öğrenci üzerine tahakküm kurduğu gerçeği var. Piyasacılıkla gericilik kol kola yürüyor; gericiler okullardan çıkıp öğrencilerin odalarına kadar sözde bir “eğitimi” dayatıyor. Buna meydan veren piyasacılıktır.

Geçtiğimiz günlerde yapmış olduğunuz ortak açıklama ile parasız ve eşit eğitim için mücadele çağrısı yaptınız. Nasıl bir eğitim sistemi istiyorsunuz?

S.A: Şu anki eğitim sistemi neyse biz tersini istiyoruz gibi bir şey söylemek istemiyorum ama durum biraz böyle. Var olan sistemin bütün çarpıklığını biz üniversitelerde hissediyoruz. Üniversite dediğimiz kurumun gençliğe ötelenmiş işsizlik ya da parayla satın alınmış bir diplomadan daha fazlasını sunması gerekir. Şu an on üç bine yakın özel anaokulundan liseye kadar özel okul, altmış dokuz tane de vakıf üniversitesi var. Eğitimin en temel hak olduğu söylendikten sonra bu kadar özel üniversite, okul kurulması mantıksızlığın ürünüdür. Parası olan diploma alır, parası olmayan işsiz kalmak için dört yıl okul okur diyorlar bize.

Bir kere öğrencinin okuduğu süre boyunca ailesini geçindirmeyi, yarına yiyecek ekmek bulmayı düşünmemesi gerekir. Eğitim öğretim rahat insan işidir demek istemiyorum, aksine öğrencinin “ben bu öğrendiklerimle topluma, aileme nasıl katkı sağlayacağım?” sorusuna cevap üretmesi gerekir. Bu sistem bunu sağlamıyor ve bizlere kendini kurtar dedirtiyor. Bu açıdan gençliğe toplumla bağı kurulmuş bir eğitim verilmediği sürece gençlik neden yurtdışına gitmek istiyor diye televizyonlarda tartışıp dururlar. Hâlbuki nedeni çok basittir, gençlik umut arıyor, eğitimde eşitlik arıyor, yaşanılabilir bir dünya istiyor. Peki bunları kapitalizm ya da kapitalizm altındaki eğitim sistemi verebiliyor mu? Yanından bile geçemediği için bugün bizler eşit eğitim diyoruz, sektör haline gelmiş eğitimi karşımıza alıp üniversiteler ve yurtlar kamulaştırılmalıdır diyoruz.

“HERKES İÇİN ULAŞILABİLİR, EŞİT, PARASIZ, NİTELİKLİ EĞİTİM İSTİYORUZ”

G.K: Herkes için ulaşılabilir; eşit, parasız ve nitelikli bir eğitim istiyoruz. Bilimsellikten, akıldan yana bir eğitim istiyoruz. Doğrusu biz eğitim hakkımız için ayağa kalktık, tüm liseli ve üniversiteli arkadaşlarımıza da bunun etrafında birleşmek için bir çağrı yaptık. Eşit ve nitelikli eğitim bizim hakkımız, biz de hakkımız olan için mücadele ediyoruz. Bu düzen her ne kadar bizden tam tersini istese de okullarda bize itaat, aza kanaat öğütlense de biz hakkımız olanın altında hiçbir şeyi kabul edemeyiz.

Eğitim sistemi hem niteliksiz hem de piyasacı ve gerici. Biz evet bunun tam tersini istiyoruz; nitelikli, bilimsel ve kamucu. Eğitimde eşitsizlikler, piyasacılık bir yana; mevcut eğitim sistemi bizler için bunları normalleştirmeye çalışıyor. Bu düzene uygun nesiller, bu düzenin devamını sağlayacak kafa yapısına sahip gençler istiyorlar.

Memleket gerçeklerini, kendi çıkarları uğruna hiçe saymayı, rekabeti, yarışı öğütleyen bir eğitim sistemi istemiyoruz. Ulaşabildiğimiz, bizlere gelecek sunabilen, doğru bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıran, ezberlemeye mecbur bırakan değil gerçekten öğrenebildiğimiz bir eğitim sistemi istiyoruz.

Üniversiteli gençliğin işsizlik, geleceksizlik sorunları her geçen gün artıyor. Bu sorunları nasıl temellendirmeliyiz? Sizce çözüm var mıdır?

“GENÇLİĞİN GÖZÜNÜ BOYAMAYA ÇALIŞANLARA KANMAYALIM”

S.A: Açıkçası bu soruyu “z kuşağı” tartışmalarından doğru cevaplandırmak istemiyorum. “Z kuşağı” şöyledir böyledir diyenler, bizim kuşağımızın mizacının kendiliğinden oluştuğunu düşünüyor gibiler. “Z kuşağının” şu gibi özellikleri vardır deyip geçiyorlar ama bunun ekonomik ve siyasi nedenleri nerede? Sanki bize büyü yapılmış, bizler böyle doğmuşuz gibi bir algı yaratılıyor.

Öte yandan, benim bu röportaja katılmamdan birkaç gün önce genç bir arkadaşımız intihar etti. Söyledikleri bir etki uyandırdı ve aslında bizlerin rahatsız olduğu şeyleri dillendirdi. Söyler misiniz bir insanın hayatında üniversite okuma yaşına gelmişken, pandemiye rağmen kargo şirketinde çalışmasını nasıl açıklayacağız? Eğer bunu açıklarsak artan işsizliği de geleceksizliği de açıklarız.

Devlet dediğimiz aygıtın görevi ülkedeki sermayedarların vergi borçlarını silmek, yapılandırmak ve emekçinin, emekçi çocuklarının da hakkını gasp etmek olmuş durumda. Şu an bir dizi yerde anketler yapılıyor gençlik üzerine, efendime söyleyeyim “z kuşağı” gelecek, işler değişecek önümüzdeki seçimlerde vesaire deniyor. Şimdiden başladılar yani gençliğin gözünü boyama çalışmalarına. Bunlar diyorlar mı ki biz sömürü düzenini bitireceğiz, ezen ezilen, patron işçi olmayacak, gençlik üniversitesi bittiğinde toplumuna yabancı olmadığı bir hayat sürecek? Diyemiyorlar çünkü ideolojileri izin vermez.

Elbette bu sorunların bir çözümü vardır. İnsan hep önündeki sorunlara, yanı başından cevaplar üreterek gelmedi mi bugünlere? Bugün gençliği kurtaracak olan, geleceksizliği bitirecek olanlar, binlerce lira maaş alıp meclisin kantininde ucuz yemek yiyenler değildir. Gençliğin derdi bitecekse, gökyüzünü izlemeye vakit bulmasını sağlayacak olan sosyalizmde biter. İnsanca bir yaşam istiyoruz söylemi altı boş bir söylem değildir asla. Bu düzen insanca bir yaşam sunmadığı için yaşıyoruz sıkıntıları. Haliyle çözüm de bellidir, insanca yaşam için yeni bir sistem kurmak gerekir.

Liseli gençlik YKS 2020 sürecinde “oy moy yok” tepkisiyle gündeme gelmişti. Bugün pandemi nedeniyle uzaktan eğitim alıyorsunuz. Uzaktan eğitimin durumu ne, YKS 2021 ne oranda sağlıklı gerçekleşecek? 

“EMEKÇİ ÇOCUKLARI İÇİN ÜNİVERSİTE’YE GİRMEK ZORLAŞIYOR

G.K: Az önce de bahsettiğimiz gibi eğitim ulaşılabilir değil, ulaşılan eğitim de nitelikli değil. Bu düzenin verdiği eğitim bu düzenin yaptığı üniversite sınavlarında başarılı olabilmek için yetmiyor; MEB’e bağlı okullar dahi nitelikli ve niteliksiz olarak ayrılıyor. Bu koşullar altında elbette sağlıklı bir sınav yapılamayacak. Zaten bundan önce de yapılabilmiş değil. Sınava hazırlanırken hiçbir zaman eşit koşullarda olmuyoruz, birileri geriden başlamak zorunda kalıyor hep. Ya dershanelere, özel derslere mahkum ediliyor gençlik ya da üniversite okumanın hayali dahi ulaşılamaz hale getiriliyor. Açıkça söylemek gerekirse uzaktan eğitimle birlikte daha fazla öğrenci üniversite hayali dahi kuramaz hale geldi.

Şimdi 2020 YKS’nin açığa çıkarttığı şey piyasacılıktı. Gençlik ise AKP nezdinde piyasacılığa karşı ses çıkarmış oldu. Özel okullar, meslek liselerinin müfredatlarının patronlar tarafından belirlenmesi, üniversiteye giriş için alınan sınav paraları… Saymakla da bitiremeyiz ama söylemeliyiz bunlar hep piyasacılığın ürünü. Bugün AKP’ye sırtımızı dönmemiz kadar önemli olan bir diğer şey; yüzümüzü nereye döneceğimiz. Yüzümüzü eğer özel okullar ve yurtlar kamulaştırılsın, eğitimde eşitsizlik son bulsun, sınav paraları ve harçlar kaldırılsın diyemeyen diğer düzen partilerine dönüyorsak farklı bir sonuç beklememeliyiz. Biz yüzümüzü hakkımız olana, para ödeyerek soyulmayacağımız, eşitsizliklerin ve geleceksizlik pençesine bizleri itmeyecek bir düzene ve onun mücadelesine dönüyoruz. Liseli ve üniversiteli gençliği de bu mücadelede tavır almaya, bizlerle yürümeye çağırıyoruz.

Son olarak bizim aracılığımızla liseli ve üniversiteli gençliğe söylemek istediğiniz bir şey var mı?

S.A: Biz bu mücadele içerisinde nice sorunun çözüldüğünü daha şimdiden gördük. Gerici, pedofili savunucusu hocaların okuldan gönderilmesini, okul yemekhanesinde yemeği 18 liraya vermeye çalışanlara karşı mücadele edilip kazanılmasını ve bir dizi şeyi gördük. Bugün onların işleri iyi gidiyor diye sanmayın ki her zaman rahat gidecek, karşılarına kimse çıkmayacak. Bizim umutsuzluğa da pollyannacılığa da ihtiyacımız yok. Bizim gerçeklere ihtiyacımız var. Ondan dolayı önümüze bakıp söylememiz gereken şey her şeye rağmen mücadele etmektir.

“BÜTÜN DOSTLARIMIZI PARASIZ VE EŞİT EĞİTİM MÜCADELESİNE GÜÇ KATMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

G.K: Buradan çağrımızı yinelemiş olalım; eşit ve parasız eğitim hakkımız için mücadeleye davet ediyoruz bütün liseli ve üniversiteli arkadaşları. Bir şeyleri kazanabilmek için insan çalışmalı, çabalamalıdır; hakkımızı kazanmak istiyorsak da bizim yolumuz mücadeleden geçmek zorundadır. Hayallerimizden vazgeçmek zorunda kalmadığımız, gelecek kaygısının, eşitsizliklerin, paranın saltanatının son bulduğu bir ülke istiyorsak yani düşlerimiz birse mücadelemiz de bir olsun diyelim.