TTB'nin raporunda çarpıcı ifadeler: Otokratik ülke yönetimi, ekonomik kriz ve sağlığın ticarileşmesi

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Koronavirüs Pandemisi Altıncı Ay Değerlendirme Raporu’nda yer alan SWOT analizine göre Türkiye’deki “otokratik ülke yönetimi, ekonomik kriz ve sağlığın ticarileşmesi” pandemi sürecinde toplum sağlığı için tehdit oluşturuyor.

TTB'nin raporunda çarpıcı ifadeler: Otokratik ülke yönetimi, ekonomik kriz ve sağlığın ticarileşmesi

TTB, Koronavirüs Pandemisi Altıncı Ay Değerlendirme Raporu’nu yayımladı. Raporda Türkiye’nin pandemiyle mücadelesinde zayıf ve güçlü yönlerini ortaya koyan SWOT analizi yapıldı. Ülkenin güçlü yönleri arasında sağlık çalışanlarının özverisi yer alırken, küresel düzeyde salgınla ile mücadele edilmesi, kapitalizmi sorgulayan tartışmaların artması fırsat olarak yorumlandı.

Rapora göre, Türkiye’nin zayıf yönleri arasında Sağlıkta Dönüşüm Programı, salgın yönetim yetersizliği, birlikte çalışma becerisinin olmaması ve sağlık okuryazarlığının düşük olması gösterildi. TTB’ye göre Türkiye’yi tehdit eden unsurlar “otokratik ülke yönetimi, ekonomik kriz ve sağlığın ticarileşmesi”.

TTB ‘otokratik ülke yönetimi’nin nasıl tehdit oluşturduğunu şöyle açıkladı:

“TBMM’nin işlevsizleştirmiş, pek çok konuda yürütmenin icra organı olan Bakanlıkları dahi önemsizleştirmiştir. Toplumsal sorunlar karşısında farklı fikir, yaklaşım ve önerilerin demokratik bir zeminde müzakeresini ‘zaman kaybı’ ve ‘istikrarsızlık öğesi’ olarak yorumlayan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, devlet aygıtının oldukça eğilimli doğasını da yeniden biçimlendirerek her bir alanı şeffaf olmayan, tek bir düşüncenin onaylanılmasının istendiği, hesap verebilirlikten uzak otokratik bir yapıya dönüştürdü.”

“TOPLUM BİR NESNEYE DÖNÜŞTÜ”

“Ne yazık ki sağlık hizmet alanı da bu dönüşümden nasibini aldı. Bugün itibariyle COVID-19 pandemisi kontrolü için alınan kararların gerekçelerinin tamamı toplumdan gizlenmekte ve salgın verileri, diğer pek çok ülkelerin aksine kısıtlı ve gerçekliği yansıtmayacak biçimde kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Toplumun geleceğini etkileyen COVID-19 gibi bir halk sağlığı sorunu karşısında tıp ve sosyal bilimler alanının temsilcileri, sorunu kontrol etmeye çalışırken hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının örgütleri ve bir bütün olarak kendi yaşam hakkını savunması gereken toplum salgın kontrol mücadelesinden uzaklaştırılarak pasif olarak alınan kararları izleyen ve uygulaması istenen bir nesneye dönüştürülmüştür.”

“DEMOKRATİKLEŞME HAMLESİ BAŞLAMALI”

“Kuşkusuz bu politika toplumun alınan kararları içselleştirmemesi ve uygulamaya dönüştürmemesi gibi bir sonucu da doğurmuştur. TBMM başta olmak üzere her bir alanda demokratik temsil ve düşüncelerin birbiriyle müzakere etmesine olanak tanıyan bir demokratikleşme hamlesine ihtiyaç vardır. COVID-19’un yaşamımızı ve geleceğimizi tehdit ettiği düşünülerek bu demokratikleşme hamlesinin bugünden sağlık hizmet alanından başlaması ertelenemez bir gerekliliktir.”

“SAĞLIK HİZMETLERİNİN TİCARİLEŞMESİ”

TTB ‘ekonomik kriz’in pandemide oluşturduğu tehdit ile ilgili ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“COVID-19 pandemi mücadelesi açısından başka bir tehdit de ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ve sağlığın ticarileştirilmiş olmasıdır. Türkiye’nin yüksek dış borç ve açık ile pandemiye yakalanmış olması hiç kuşku yok ki salgının toplum genelinde yaratacağı işsizlik ve yoksullaşmayı derinleştirecektir. Öte yandan bu kriz ortamında azalan hane halkı giderlerinin aksine sağlık hizmet alanının ticarileştirilmiş olması nedeniyle ev halkı sağlık harcamaları her geçen gün artmaktadır. Bu çerçevede 3 Eylül 2020 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan Ağustos 2020 Tüketici Fiyat Endeksi’nde hane halkı harcamalarının yıllık değişim oranında en fazla artışın sağlık alanında olduğunun tespit edilmiş olması dikkat çekicidir. Sağlıklı yaşamanın en önemli belirleyicisinin gelir (sınıf) olduğu dikkate alındığında, pandeminin Türkiye’ye getirdiği yükün etkisi önümüzdeki süreçte her geçen gün artacaktır.” ifadelerine yer verildi.