TMMOB, maskeli 'Kanal İstanbul' ihalesinin iptali için dava açtı

Kanal İstanbul için verilen “ÇED Olumlu Kararı” ve “Çevre Düzeni Planı Değişikliğine” karşı açılan davalar sonuçlanmadan ihale kararı alınmasının hukuka aykırı olduğu vurgulanan dava dilekçesinde ihalenin, telafisi güç ve imkânsız zararlar doğuracağından davalı idarenin savunması alınmadan yürütmesinin durdurulması ve yargılama sonunda iptal edilmesi talep edildi.

TMMOB, maskeli 'Kanal İstanbul' ihalesinin iptali için dava açtı

Kanal İstanbul projesi güzergahında kalan tarihi iki köprünün taşınması işi için 26 Mart’ta düzenlenen ve büyük tepki çeken “maskeli ihalenin” yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile TMMOB ve bağlı odalar tarafından dava açıldı.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü tarafından Kanal İstanbul etki alanında kalan tarihi Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin taşınması işi için corona virüsü önlemleri nedeniyle kamuda yaşanan bir çok kısıtlamaya rağmen 26 Mart 2020 tarihinde ihaleye çıkıldı.

Salgın önlemleri kapsamında ihale komisyonu üyelerinin maskeler ve eldivenlerle gerçekleştirdiği, kamuoyunun tepkisini çeken ihalenin henüz sonuç ilanı yayımlanmadı. İhalenin sonucu beklenirken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve bağlı 12 meslek odası, öncelikle ihalenin yürütmesinin durdurulması ile duruşmalı yapılacak yargılama sonunda iptaline karar verilmesi istemi ile İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü’ne dava açtı.

“KÖPRÜLER, KORUNMASI GEREKLİ KÜLTÜR VARLIKLARI”

Dava dilekçesinde Kanal İstanbul projesinin sadece 2 tarihi köprüyü değil; pek çok doğal ve arkeolojik sit alanı ile kültür varlığını tehdit eden bir proje olduğuna dikkat çekildi. İhaleye konu Odabaşı Köprüsü’nün Başakşehir’de Azatlı Deresi üzerinde yer alan “8 açıklıklı” bir köprü olduğu ve Osmanlı döneminde yapıldığı belirtilerek koruma kurulunun 2010 tarihli kararı ile restorasyon projesinin onaylandığı anlatıldı.

Arnavutköy’deki Dursunköy Köprüsü’nün de 15. yüzyılda yapıldığı ve 2019 yılında 1.derece korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edildiği vurgulandı. 2 köprünün, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında “korunması gerekli tescilli taşınmaz kültür varlıkları” olduğu belirtilerek “Tescilli taşınmaz kültür varlığı olan köprülerin ‘taşınması ve rekonstrüksiyonu gibi geri dönüşü olmayan müdahaleler’ içeren ihale, ulusal ve uluslararası koruma prensiplerine aykırıdır” denildi.

“YASAL VE TEKNİK AÇIDAN GEÇERSİZ”

Köprülerin mevcut durumunu yasal standartlar doğrultusunda ortaya koyan ve kurul tarafından onaylanan belgeler hazırlanmadan, “yerinde koruma”nın mümkün olup olmadığını bilimsel olarak değerlendiren onaylı bir teknik rapor olmadan yapılan ihalenin yasal ve teknik olarak gerekçesiz olduğu kaydedildi. İhalenin koruma kurulu kararı ve izni olmadan yapılmasının da hukuka aykırı olduğunun altı çizildi.

“KÖPRÜLERİN ÖZGÜN YAPISI BOZULACAK”

İmar mevzuatına göre imar planı yapılmadan açılan ihalenin hukuka uygun olmadığına da dikkat çekilerek, “Köprülerin özgün yapısı bozulacaktır. Gelecek kuşaklara aktarma yükümlülüğü bulunan kültürel varlıkların Kanal İstanbul Projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla bozulmaları veya yok edilmeleri uluslararası sözleşmelere, Anayasaya ve yasalara aykırıdır” denildi.

“YARGILAMA SÜRERKEN İHALE KARARI ALINAMAZ”

Kanal İstanbul için verilen “ÇED Olumlu Kararı” ve “Çevre Düzeni Planı Değişikliğine” karşı açılan davalar sonuçlanmadan ihale kararı alınmasının hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Yargılama devam ederken kanalın etki alanındaki iki tarihi köprünün taşınması için ihale açılmasının kaynakların verimli kullanılması ilkesiyle bağdaşmadığı da ifade edildi. Dava dilekçesinde ihalenin, telafisi güç ve imkânsız zararlar doğuracağından davalı idarenin savunması alınmadan yürütmesinin durdurulması ve yargılama sonunda iptal edilmesi talep edildi.