"Sağlık Bakanlığı’nı şeffaflığa, Bilim Kurulu’nu görevini yapmaya çağırıyoruz"

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) MK Üyesi Kurtuluş Kılçer, "Pandemi konusunda Sağlık Bakanlığı’nı şeffaflığa, Bilim Kurulu’nu görevini yapmaya çağırıyoruz. Halkın sağlığı ile oynamayı bırakın!" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımı ile gerçekleşti. Basın toplantısının öne çıkan başlıkları AKP iktidarının pandemi sürecine yaklaşımı, Doğu Akdeniz’deki gerilim, Türkiye’nin NATO üyeliği, AKP’nin baskı politikaları, işçi direnişleri ve 100. yıl etkinliğine getirilen yasak oldu.

“AKP SALGINI NORMALLEŞTİRDİ”

Kılçer, AKP iktidarının salgını normalleştirdiğini belirterek, “Sağlık Bakanlığı’nı şeffaflığa, bilim kurulunu görevini yapmaya çağırıyoruz” dedi. Kılçer pandemi gündemi ile ilgili şunları kaydetti:

“6 aydır yoğun bir biçimde yaşadığımız koronavirüs salgın gündemi ne yazık ki bitmedi. Tam tersine bugün daha da yaygınlaşıyor. Bir dizi ilde yoğun bakım ünitelerinde yer olmadığı söyleniyor. Hekimler ölüyor, sağlık çalışanları tükeniyoruz diye açıklamalar yapıyor.

Ama AKP iktidarı kör, sağır ve dilsiz. Sanki her şey kontrol altındaymış gibi bu konuda konuşmuyor. Sağlık Bakanı’nın her akşam açıkladığı rakamlar ise kimseye inandırıcı gelmiyor.

Meslek örgütleri ortadaki rakamların gerçekle uyuşmadığını defaatle söylüyorlar. Buradan Sağlık Bakanlığı’na sesleniyoruz. Halkımızı ve Türkiye’yi kandırmayı bırakınız. Gerçek rakamları açıklayınız.

Bugün pandemi ile mücadele edilmiyor. 6 aydır virüs ülkemizde kol gezerken iktidar tarafından yeterli önlemler alınmamış durumda. Sokağa çıkma yasağı ilan edilir edilmez market önlerinde halkın birikmesi nedeniyle eleştirilere hedef olan İçişleri Bakanı istifa etmiş, sonra istifasını geri çekmişti.

O günden sonra bu görüntüleri bile aratan onlarca örnek olmasına rağmen hiçbir önlem alınmamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Giresun mitingi büyük bir sorumsuzluktur.

Hem sosyal mesafe diye sürekli halkı uyaracaksınız hem de sosyal mesafe AKP için önemsiz olacak.

Bugün AKP salgını normalleştirmiştir. Bugün salgın hala varsa, biliniz ki bu bizzat AKP’nin uygulamalarıyla ilgilidir.
Örneğin yurtdışına çıkanlara test yapıyoruz, fakat ülkemize gelenlere test yapmıyoruz. Böyle bir çelişki olabilir mi?
Başka ülkelere giderken test, bizim ülkemize kim olursa olsun gelsin zihniyeti. Çünkü AKP iktidarı toplumun sağlını değil turizmcilere gelecek parayı sevmektedir. AKP’nin bu zihniyetini bütün halkımızın görmesini buradan bir kez daha ifade ederiz.

Pandemi konusunda Sağlık Bakanlığı’nı şeffaflığa, Bilim Kurulu’nu görevini yapmaya çağırıyoruz. Halkın sağlığı ile oynamayı bırakın!”

“AKP ÜLKEMİZİN ÇIKARLARIYLA DEĞİL TERSİNE KENDİ İDEOLOJİK MEZHEPÇİ YAKLAŞIMIYLA DIŞ POLİTİKAYI YÜRÜTMEKTEDİR”

Basın toplantısının bir diğer önemli gündem maddesi Doğu Akdeniz gerilimi olurken, Kılçer AKP iktidarının yanlış ve hesapsız adımlarının dış politikada büyük bir sıkışma yarattığını vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu.

“Bugün ülkemizin en önemli gündemlerinden bir tanesi Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerindeki anlaşmazlık ve Yunanistan ile ülkemiz arasındaki gerilim.

Ülkemizin çıkarları bağlamında Akdeniz politikası gündeme getirilmesine rağmen, bugün AKP iktidarının yanlış ve hesapsız adımları dış politikada büyük bir sıkışma yaratmıştır.

Çünkü AKP ülkemizin çıkarlarıyla değil tersine kendi ideolojik mezhepçi yaklaşımıyla dış politikayı yürütmektedir. Ortadoğu’da birçok ülke tarafından terör örgütü olarak görülen Müslüman Kardeşler diye bilinen İhvancıları koruma ve kullanma siyaseti bugün AKP’nin ülkemizin başına açtığı sorunların başında gelmektedir.

ABD’nin kuyruğunda Büyük Ortadoğu Projesi adıyla ılımlı İslamcılık projesinin eş başkanı diye ortaya çıktılar, Ortadoğu’da ve Akdeniz’de ülkemizi ateşe attılar. Dün ABD emperyalizmiyle birlikte Ortadoğu’da Müslüman Kardeşlerin iktidarını kuracağını düşünenler bugün emperyalizmin oyunlarına ülkemizi kurban etmektedirler.
Derhal bu Müslüman Kardeşler seviciliğinden vazgeçilmelidir.

Suriye ile derhal masaya oturulmalı ve Şam ile doğrudan görüşülmelidir. Akdeniz’de emperyalizmin oyunlarına karşı başta Kıbrıs ve Yunanistan olmak üzere komşu ülkelerle emperyalizme karşı ortak bir cephede bir işbirliğine girişilmelidir.”

“TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKMALIDIR”

Kılçer, basın toplantısında Türkiye’nin NATO üyeliğini değerlendirirken “Biz komünistler, emperyalizmden kopuştan ve bağımsız bir Türkiye’den yanayız.” diyerek şunları kaydetti:

“Bir kez daha dış politikada yaşanan gelişmeler herkesin ülkemizdeki NATO üyeliğini düşünmesini gerektirmektedir.

ABD emperyalizminin Güney Kıbrıs Rum yönetimine silah ambargosunu kaldırması, Fransız emperyalizminin uçak ve savaş gemisi ile denizaltılarını Doğu Akdeniz’e sevk etmesi, Alman emperyalizminin doğu Akdeniz krizine dönük olarak almış olduğu tutum, herkes tarafından bilinmektedir.

Emperyalizm ile anlaşalım, batıdan kopuyoruz diyen burjuva partilerinden değiliz. Kaldı ki AKP zaten emperyalist ülkelerle anlaşmanın yollarını aramakta, merkez bankalarının kapısında swap anlaşmaları yapmaya çalışmakta, emperyalist şirketlere ülkemizin değerlerini satmak derdindedir.

Biz komünistler, emperyalizmden kopuştan ve bağımsız bir Türkiye’den yanayız.

Böylesi bir tabloda ülkemizin NATO üyeliği tartışılmalıdır. Özellikle Irak ve Suriye’de ABD emperyalizmin niyetleri ve yaptıkları ile birlikte düşünüldüğünde, Akdeniz’de emperyalizmin gerçek niyeti bir kez daha ortaya çıktığına göre emperyalizme karşı ülkemizin bağımsızlığı için atılması gereken adımların başında NATO’dan çıkılmasıdır.

Türkiye NATO’dan çıkmalıdır!”

“İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU OTURDUĞU BAKANLIK KOLTUĞUNA YAKIŞMAMAKTADIR”

Kılçer, AKP’nin baskı politikalarına da değinirken, “Bugün sokakta muhaliflere yönelik faşist saldırılara karşı herkesi sesini yükseltmeye çağırıyoruz.” diyerek şu yorumda bulundu:

“AKP istibdatı her gün yeni bir örnekle nasıl bir despotik rejim olduğunu gösteriyor.

Sosyal medyada muhalif her ses gözaltılarla susturuluyor. Kim farklı bir ses çıkarsa, yargı sopasıyla sesler kesilmeye, halkımız korkutulmaya çalışılmaktadır. Barış Pehlivan başta olmak üzere Odatv yazarları ve başka gazetecilerin bugün hapiste olduğunu biliyoruz.

Yargıyla, polis gücüyle susturamadıklarını ise döverek susturmaya çalışmaktadırlar. Muhalif onlarca gazetecinin sokak ortasında dövüldüklerini, fiziki şiddete maruz kaldıklarını biliyoruz.

Gazetecilere yönelik, sosyal medyadan tehdit mesajları kamuoyunun gündeminde. Daha aylar önce anamuhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelik linç provokasyonu hepimizin hatırında. Bugün de bir başka milletvekiline İstanbul’da sokak ortasında yapılan saldırı, AKP eliyle kurulan MHP eliyle uygulanan istibdat rejiminin ne olduğunu göstermektedir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından hedef gösterilen herkesin ya evi basılıyor, ya polis kapısına dayanıyor ya da sokak ortasında saldırıya uğruyor.

Böylesi bir durum tesadüf değil. Hitler’in kahverengi, Mussolinin kara gömleklilerini hatırlatan bir faşist saldırı tablosu bulunuyor.

Bugün sokakta muhaliflere yönelik faşist saldırılara karşı herkesi sesini yükseltmeye çağırıyoruz.

Buradan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun oturduğu bakanlık koltuğuna yakışmadığını bir kez daha ifade etmek isteriz.”

“PARTİMİZ İŞÇİLERİN HAK VE EMEK MÜCADELESİNİN YANINDADIR”

Kılçer, işçi direnişlerine ilişkin ise “Kriz koşullarında krizin bedelini emekçilere ödetmeye çalışan sermayeye karşı emekçilerle ve direnişteki işçilerle dayanışma çağrımızı yineliyoruz” diyerek şunları kaydetti:

“Cargill işçilerinin Cargill genel merkezindeki direnişlerini, Karaman Ermenek’te Cenne maden ocağında bir yıldır ücretlerini alamayan madencilerin başlattıkları direnişlerini, Birleşik Metal İş-Sendikasına üye oldukları için işten çıkarılan Özer Elektrik işçilerinin grevini ve Atlasjet çalışanlarının bugün başlattıkları direnişlerini selamlıyoruz.

Partimiz işçilerin hak ve emek mücadelesinin yanındadır. Kriz koşullarında krizin bedelini emekçilere ödetmeye çalışan sermayeye karşı emekçilerle ve direnişteki işçilerle dayanışma çağrımızı yineliyoruz.”

“KOMÜNİST SİYASET 100. YILINDA DA YASAKLARA RAĞMEN YOLUNA DEVAM EDECEK”

Kılçer basın toplantısının sonunda, TKH’nin 13 Eylül’de Kartal Meydanı’nda düzenleyeceği 100. Yıl etkinliğinin pandemi bahane edilerek iptal edilmesine ilişkin ise, “bu yasağa emekçi halkımızın vereceği yanıt partimiz Türkiye Komünist Hareketi saflarında örgütlenmek olacaktır.” değerlendirmesinde bulunarak şunları söyledi:

“100. yıl kuruluş yıldönümü etkinliğimize İstanbul Valiliği tarafından izin verilmediğini bugün öğrenmiş bulunuyoruz . 13 Eylül Pazar günü İstanbul Kartal Meydanı’nda düzenleyeceğimiz Partimizin 100. Kuruluş yıldönümü etkinliği İstanbul Valiliği tarafından pandemi önlemleri gerekçe gösterilerek yasaklandı.

Açık havada, sosyal mesafe önlemleri alınarak ve meydana mesafeli koltuk dizilimi ile yapmayı düşündüğümüz ve bu önlemler kaydıyla başvurduğumuz etkinliğin Valilik tarafından yasaklanması, İstanbul’da düzenlenen başka bir dizi kültürel etkinlik düşünüldüğünde siyasi bir karar olarak değerlendirilmelidir.

Hele hele okulların 21 Eylül’de açılacağı, spor müsabakalarının ise seyircili bir şekilde Ekim ayında yapılacağı duyurulmasına rağmen komünistlerin her türlü önlemi alarak düzenleyeceği etkinliğin yasaklanması İstanbul Valiliğin verdiği kararın yanlı olduğunun bir başka göstergesidir. Ayasofya’daki kalabalıklar sırasında ya da Giresun’da AKP Genel Başkanı’nın çay dağıttığı mitingdeki tabloda kimsenin aklına gelmeyen pandemi önlemlerinin komünistlerin etkinliğinde hatırlanmasını ise halkımızın takdirine bırakıyoruz.

Covid 19 virüsü de, sanki yandaşmış gibi AKP’ye nedense hiç zarar vermiyor, salgın nedense AKP’nin etkinliklerinde hiç ortaya çıkmıyor.

Valilik tarafından verilen karar sağlık gerekçesinden daha ziyade komünistlerin siyaset yapmasına yönelik bir engeldir. Valiliğin ‘halkımızın katılımının yoğun olacağı’ tespitinde bulunması ise ayrıca manidardır!

Partimiz, pandemiye rağmen bir etkinliği inatla yapmak derdinde değildir. Ancak her türlü önlemi alarak planladığmız ve bildirdiğimiz etkinliğimizin pandemi gerekçe gösterilerek yasaklanması, yasaklamak için gerekçe türetmekten başka bir şey değildir.

Partimiz, hukuki haklarını kullanarak Valiliğin bu kararını yürütmesini durdurmak için hukuki girişimlerde bulunacaktır.

Ayrıca Partimizin 100. kuruluş yıldönümü ile ilgili İstanbul takvimi en kısa zamanda kamuoyuna duyurulacaktır.

Yasaklama ve engellemelerle dolu yüz yıllık tarihimize bir yenisinin pandemi gerekçe gösterilerek eklenmiş olması, emekçi halkımızın yoğun ilgisinde azalma yaratmayacaktır. Aksine bu yasağa emekçi halkımızın vereceği yanıt partimiz Türkiye Komünist Hareketi saflarında örgütlenmek olacaktır.

Komünist siyaset 100. yılında da yasaklara rağmen yoluna devam edecek!”