TKH MK üyesi Kurtuluş Kılçer: Başkanlık rejimi krizdedir!

Demek ki değerli yurttaşlar sizlere yalan söylediler! Başkanlık ile her kapının açılacağını söyleyenler, bugün kendi damatlarıyla bile kriz yaşıyorlarsa, ülkemizin bu rejimle yönetilemediğinin açık bir göstergesi karşımızda durmaktadır!

TKH MK üyesi Kurtuluş Kılçer: Başkanlık rejimi krizdedir!

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Merkez Komite üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımıyla gerçekleşti. Yurt ve dünyadaki öne çıkan gelişmelerin komünistlerin cephesindenn değerlendirildiği ve TKH YouTube kanalı üzerinden canlı olarak yayınlanan basın toplantısında öne çıkan gündem maddeleri ABD’deki başkanlık seçimleri, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa süreci, ekonomi ve İzmir depremi oldu. Kılçer, toplantının son bölümünde haftasonu son oturumu ile tamamlanan TKH 2020 Konferansına da değindi.

TKH’nin haftalık basın toplantısında MK üyesi Kurtuluş Kılçer’in konuşması şöyle:

“Değerli yurttaşlar,

Bugün basın toplantımıza ABD başkanlık seçimleriyle başlamak istiyoruz. Ne yazık ki ülkemizde başta düzen partileri olmak üzere medya ve köşe yazarları, bugün ABD başkanlık seçimlerine bel bağlayan bir fotoğraf vermektedirler. ABD’nin dünyanın haydut ve emperyalist devlet olduğu gerçeğine dönük tek satır yazmayanlar, ABD’de başkanlık seçimleri üzerinden hangisinin emperyalist ABD’nin başkanı olursa daha iyi olur tartışmasını yürütüyorlar.

Böylesi bir yaklaşımı, bakışı, tutumu, tartışmayı külliyen reddediyoruz!

Öncelikle, belirtilmesi gereken ilk şey, dünya emperyalist-kapitalist sistemin ağa babası ABD emperyalizmdir. ABD emperyalizminin niyetlerinin, birbirinden hiç farklı olmayan adaylarından birisinin kazanması ya da kaybetmesi ülkemizin emperyalizm tarafından teslim alındığı gerçeğini değiştirmiyor!”

“BİDEN’IN SEÇİLMİŞ OLMASINI KUTLAMAK NE DEMEK?”

“Bugün düzen partileri açıkça şunu söylemektedirler: ABD emperyalizmi ile uyumlu olmamız lazım. O açıdan Trump ile Erdoğan uyumlu idi, Biden ile biz uyumlu olacağız demek istiyorlar. Böylesi bir tablodan hicap duyuyoruz! Müstemleke ülkesiymişiz gibi kendilerini hissedenler ancak böyle yazabilir, konuşabilir!

Biden’ın seçilmiş olmasını kutlamak ne demek? Dünyayı emperyalist tahakkümüne alan ve bütün dünya halklarını sömüren emperyalist ülkenin başkanına kutlama mesajı göndermek biz komünistlerin kitabında yazmaz!

Biz komünistlerin kitabında emperyalizme karşı mücadele vardır!

Sosyalist Küba’ya, mazlum Küba halkına abluka uygulayanları, Ortadoğu’yu kan denizine boğanları, Irak’ı işgal edenleri, Venezuela’da ekonomik yaptırım uygulayıp darbe girişiminde bulunanları kutlamak ne demek?

Daha 15 Temmuz’da ülkemizde bir darbe girişimi olmuştur. Bu darbe girişiminin İslamcı bir darbe girişimi olduğunu biliyoruz. Failinin FETÖ olduğunu biliyoruz. Ve bu kanlı darbe girişiminin arkasındaki gücün bizzat ABD emperyalizmini olduğunu bilmiyor muyuz? 12 Eylül’de “bizim çocuklar başardı” diyenleri tanımıyor muyuz?

Sanki ABD başkanlık seçimleri sonra ABD dış politikası değişecek, emperyalist sistemin egemenliği hafifleyecek, ABD emperyalizmi Ortadoğu’dan heveslerinden vazgeçecek, ABD emperyalizminin sopası yerine havucunu yiyeceğiz? Böyle düşünen varsa, olsa olsa avucunu yalar!

Dün küreselleşmecilerin nasıl dünyayı bir ahtapot gibi sardığını unutmadık! Renkli devrimlerle, olmadı vekalet savaşlarıyla, olmadı terörle, olmadı açık işgallerle emperyalizm gerçeği orta yerde duruyor! Çünkü emperyalizm, emperyalist tekellerin şirketlerin, çıkarları, hakimiyeti ve sömürüsüdür! Ve açıktır ki, küreselleşmecilerin hem siyasi, hem iktisadi hem de askeri olarak daha saldırgan olacağı bir döneme gireceğiz!

Buradan bütün yurttaşlarımızı uyarmak biz komünistlerin görevi! ABD emperyalizmden medet umulamaz! Kutlama mesajı göndermek bir diplomatik nezaket değildir!

Emperyalizme nezaket göstermeyeceğiz! Emperyalizme karşı mücadele vereceğiz!”

BERAT ALBAYRAK KAÇMIŞTIR

“Değerli yurttaşlar,

AKP iktidarı panik olmuştur. Nedeni açıktır: Çünkü bugün ülkemizde AKP ve MHP ittifakı çoğunluğu temsil etmiyor! Bu açık gerçek AKP’nin, ülkemizi soktuğu ekonomik krizin yanında hem kendi içinde hem de devlet yönetiminde bir kriz içinde olduğu, panik içinde olduğunu gösteriyor!

Neredeyse Recep Tayyip Erdoğan’ın halefi olarak gösterilen bir bakan, kendi damadı, Berat Albayrak, devlet geleneğinde ve teamüllerde yeri olmayan bir biçimde istifa ediyor! Bu ciddiyetsiz tutum, kendisini yeni rejimin kurucu partisi olarak gören AKP’nin iç dokusunu da açık seçik göstermektedir.

Siyaset, iktidar, devlet işleri ciddi işlerdir! Bir sosyal medya hesabından istifa edep, nerede olduğunun bile bilinmediği, çıkıp toplumun karşısında tek bir laf etmeden istifa etmek kelimenin tam anlamıyla kaçmaktır!

Daha düne kadar ülke ekonomisinin teslim edildiği bir ismin bugün istifa ederek kaçmış olması, ülkemizin kimler tarafından yönetildiğinin de resmidir!

Ekonomiyi batıracaksın, hazineyi boşaltacaksın, döviz rezervlerini tüketeceksin, ülkede yoksulluk, işsizlik ve enflasyon artacak, emekçilerin kıdem ve emeklilik haklarını gasp etmek için torba yasalar çıkaracaksın, emperyalist bankaların kapısında para arayacaksın, evet Berat Albayrak, bak, burası çok önemli, şatafatlı basın toplantılarıyla “ekonomi şaha kalkacak” diye yüksek sesle söyleyeceksin, sonra tası tarağı toplamadan istifa edeceksin!

Sonra da bozuk Türkçeyle “at izi it izine karıştı” diye bir açıklama yapacaksın! Buradan soruyoruz, “At izi it izi” demekle neyi kastettin?”

BAŞKANLIK REJİMİ KRİZDEDİR

“Değerli Yurttaşlar,

Bugün AKP iktidarının geldiği yer burasıdır! Ülkemizin büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğunun açık gerçeği işte bu istifa olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından istifanın kabulü ile ülkemizin derin bir krizde olduğu tescillenmiştir!

Çünkü daha düne kadar “ekonomik temeller sağlam”, “makro rakamlar yerinde”, “ekonomi şaha kalkacak” deyip durdunuz, sonra Hazine ve Maliye Bakanı istifa ederken dut yemiş bülbül giib tek kelime edemediniz!

Ama değerli yurttaşlar,

Bundan daha önemli olan ise başka bir konu! O da Başkanlık rejiminin bugün yaşadığı krizdir!

Başkanlık rejimiyle ülkemizin ileriye gideceği iddia edilmişti. Bütün yurttaşlarımızdan hafızalarını zorlamalarını ve Başkanlık rejimine yönelik söylenen sözleri, referandum döneminde AKP tarafından propaganda edilenleri tek tek hatırlamalarını isteyelim. Neler demişlerdi:,

Güçlü yürütme, devlet yönetiminde uyum, devler işlerinde hız ve siyasette istikrar!

Bugün yaşanılan bu istifa krizi, Başkanlık rejiminin krizidir!

Güçlü yürütme hak getire, devlet yönetiminde uyum nerede? Devlet işlerinde hız yerine kilitlenme ve siyasette istikrar yerine kriz!

Demek ki değerli yurttaşlar sizlere yalan söylediler! Başkanlık ile her kapının açılacağını söyleyenler, bugün kendi damatlarıyla bile kriz yaşıyorlarsa, ülkemizin bu rejimle yönetilemediğinin açık bir göstergesi karşımızda durmaktadır!

Berat Albayrak’ın istifası aynı zamanda Başkanlık rejiminin başarısızlığı, yanlışlığı ve iflasından başka bir şey değildir!

Yargının yürütmeye bağlandığı, Meclis’in tasdik kurumuna indirgendiği, adaletin siyasete kurban edildiği, basının ya teslim alındığı ya da susturulduğu bu baskı rejiminden, tek adam yönetiminden, Başkanlık rejiminden ülkemiz kurtarılmalıdır!

Değerli Yurttaşlar,

Kimse bir şey beklemesin! Bugün Berat Albayrak’ın istifasından sonra ekonominin düze çıkacağını, krizin bertaraf edileceğini, hayat pahalılığının azalacağını düşünmek ve beklemek kelimenin gerçek anlamıyla saflık olacaktır.

AKP’nin ekonomi politikası basittir. Faize bağlanmış yabancı sıcak paraya bağımlı, dış borç ödemesine dayalı ve üretim değil müteahhitleri zengin eden inşaat odaklı bir politikadır. Ülkemizi yabancı sermayeye muhtaç edip, her yıl faiz adı altında milyarlarca dolar borç ödemesi yapan bir ekonomik modelin bugün krizler karşı karşıya kalması kimseyi şaşırtmasın!

İşte AKP ekonomisi krize girmiş, döviz rezervleri boşalmış, ülkenin bütün ekonomik varlıkları fona bağlanmış durumdadır. Bugün Maliye Bakanını da değiştirin, Merkez Bankasını da değiştirin, Hazine ve Maliye Bakanlıklarını bölüm; farketmez, AKP’nin kurduğu ekonomik düzenin yaşadığı krize çare olmayacağı bilinmelidir.

Bugün bu krizden çıkışın tek yolunun krizin bedelini emekçilere ödetme programı dışında AKP’nin elinde başka bir program yoktur. Bakmayın siz iktisadi, istatistiki, finansal süslü kavramlarla konuşmalarına…

Bu kavramların ve süslü lafların altında yatan tek olgu emek sömürüsünün artırılmasıdır! Çünkü patronların karlarını artırmanın yolu emek sömürüsünü artırmaktan geçmektedir. Patronlara teşvik adıyla verilen paraların kaynağı emekçilerin ödediği vergidir. Bugün emekçilerin maaşlarından kesilen işsizlik fonunu bile patronlara aktarıyorlar. Bunu krize karşı çözüm diye bize anlatıyorlar.

Bununla yetinmiyorlar, patronlara evde çalışma ödeneği altında para aktarırken; bunu işçilere esnek çalışma adıyla sunup, aslında bugün emekçilerin daha fazla çalışmasının yolunu döşemektedirler.

Bugün emeğin haklarına saldırı gündemdedir.

Emekçi halkımız, yoksulluğa, işsizliğe, pahalılığa ve haklarına yönelik hak gasplarına karşı mücadeleyi yükseltmezse, bir Bakan gider, bir Bakan gelir, ancak özünde bir şey değişmez!

Bu bakımdan Berat Albayrak’ın istifasından sonra bir beklenti içinde olmak emekçi halkımızı bekleyen en büyük tehlikedir!

Beklemek yerine emekçiler haklarını korumalı, insanca bir yaşam için taleplerini daha fazla dillendirilmelidir!”

“İZMİR DEPREMİNİN SORUMLULARI YARGILANSIN!”

“Değerli yurttaşlar,

İzmir Depremi üzerinden geçen süre zarfında bugün bizlere anlatılan tek şey yaraların sarıldığıdır. Elazığ depremi unutuldu, yapılmayanları bugün kimse tartışmıyor. Bir süre sonra İzmir’de yaşanan deprem felaketi de yine unutturulacak, “yaralar sarılıyor” diye genel laflarla geçiştirilecek.

İzmir’de yaşanan deprem sonrası, üzerinde durmamız gereken bir diğer olgu ise halkın yanında olan demokratik kitle örgütlerinin dayanışması bizzat devlet tarafından yasaklanırken ve tarikatların ise deprem bölgesinde güya dayanışma adıyla faaliyet göstermelerine izin verilmektedir. Bu kabul edilemez!

Bugün İzmir deprem felaketinin yaralarının sarılması için emekçilerinin talepleri derhal yerine getirilmelidir. Buradan bir kez daha İzmir emekçilerinin taleplerini ifade etmek istiyoruz:

1) Çadırlarda kalan emekçiler için, tüm temel ihtiyaçlar kamu kurum ve belediyeler tarafından eksiksiz sağlanmalıdır.

2) Evi yıkılan ve hasarlı olan tüm yurttaşlara ücretsiz barınma hakkı sağlanmalıdır!

3) Depremde evini kaybeden tüm yurttaşlarımızın evleri devlet tarafından ücretsiz inşa edilmelidir!

4) Pandemi tedbirleri arttırılmalı ve tüm sağlık önlemleri alınmalıdır. Psikolojik danışmanlık ve eğitim için acilen adım atılmalıdır!

5) Hasarlı ve tehlikeli olan tüm işyerlerinde çalışan emekçiler ücretli izne çıkartılmalıdır!

6) Yıllardır akıbeti belli olmayan deprem vergileri İzmir depreminin yaralarını sarmak için aktarılmalıdır!

7) Kentsel dönüşüm adı altında kurulan rant sistemi kaldırılmalı, denetimsiz ve kaçak yapılar tespit edilerek emekçilerin yaşam haklarını gözeten yapılar inşa edilmelidir.

8 ) Bu büyük yıkımda payı olan tüm sorumlular yargılanmalıdır!

Yaşanan İzmir Depremi sonrası bir kez daha gündeme gelen, deprem vergilerinin nereye gittiği sorusunu ise sormuyoruz. Emekçi halkımız bu paraların nereye gittiğini çok iyi bilmektedir!”

TKH, MÜCADELEYİ YÜKSELTECEK!

“Değerli yurttaşlar, değerli dostlar,

Basın toplantısı vesilesiyle, son olarak, Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin 2020 Konferansı’nın başarıyla tamamlandığını duyurmak isterim.

Bütün parti üyelerimizin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Konferans, önümüzdeki dönem biz komünistlerin önündeki görevleri de netleştirmiş oldu.

Konferansımızla birlikte daha azimli, daha kararlı ve daha çalışkan bir mücadele döneminin bizi beklediğini biliyoruz: Bugün Türkiye’de en büyük boşluk, sosyalizmin toplumsal ölçekte bir bağımsız bir odak haline gelememesidir. Şimdiden sosyalistlerin, devrimcilerin, komünistlerin, emekten yana güçlerin, önümüzdeki dönem seçimler de düşünüldüğünde, sosyalizmin bağımsız odağını yaratmak üzere safları sıklaştırmaları gerektiğini buradan ifade etmek isteriz. Ve Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, sosyalist bir ittifakın şekillenmesinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini bir kez daha bu basın toplantısı vesilesiyle duyurmak isteriz.

Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, bu yıl 100. Yılını kutladığımız ve temelleri Bakü’de 1920 yılında Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından atılan tarihsel komünist partinin mirasını geleceğe taşımak gayreti içindedir. Tam da bu nedenle ülkenin ve işçi sınıfının komünist partisi olmak misyonumuzu daha ileriye taşıyacağımız bir mücadele dönemi başlıyor. Buradan tarihsel ve emektar komünistleri, bu tarihsel mücadeleyi daha ileriye taşımak için omuz vermeye, TKH saflarında buluşmaya Konferansımız vesilesiyle bir kez daha çağırırız!

Konferansımız önemli karar almıştır. Bugün ülkemizde AKP eliyle kurulan başkanlık rejimi, aynı zamanda yeni bir rejim anlamına gelmiştir. 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’in bütün değerlerinin ortadan kaldırıldığı bir rejim karşımızdadır. Bu rejime karşı yeni bir cumhuriyet şiarıyla, Sosyalist Cumhuriyet Programı etrafında siyasal bir çalışma Konferansımız tarafından karar altına alınmıştır.

Yine aynı şekilde Bugün bedeli emekçilere ödetilmek istenen krize karşı biz komünistlerin çözümü bellidir. Kamucu ve planlı bir ekonomi programıyla, emekçilere yönelik saldırıya karşı ülkenin komünist partisi TKH, meydanlarda, alanlarda, yerelliklerde mücadeleyi daha da yükseltecektir.”

DENİZ GEZMİŞ’İN ADINI BU TOPRAKLARDAN SİLEMEZSİNİZ!

“Değerli yurttaşlar,

Son olarak, sözlerimi TKH Gençliğinin bir çağrısıyla bitirmek istiyorum.

Biliyorsunuz,  2011 yılında açılan ve ülkemiz tarihinde ilericilik ve anti-emperyalizmin en önemli sembollerinden biri olan Deniz Gezmiş’in adının verildiği parkın adının değiştirilmeye çalışılıyor.

Gerici iktidarın dayatması ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kararıyla yapıldığı açık olan bu duruma ülkemizin komünist gençliğinin prim vermeyeceğini ilan ettiğini ben de buradan duyurmak isterim. TKH Gençliğinin 14 Kasım Cumartesi günü saat 13.00’de Ataşehir Deniz Gezmiş Parkında yapacağı basın açıklamasına genç arkadaşlarımızı ben de buradan davet ediyorum.

Ve sözlerimi

TKH Gençliği’nin çağrısını sizlerle paylaşarak sonlandırmak isterim.

Deniz Gezmiş, anti emperyalizmdir, ilericiliktir, devrimciliktir.

Deniz Gezmiş, emekçi halkın sömürü düzeni altında ezilmesine karşı bir başkaldırı ve mücadeledir.

Deniz Gezmiş’in adının bu topraklardan silemezsiniz!”