TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: AKP’ye ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz

TKH Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer "Eğer bu ülkede avukatları bile yürüyecek duruma gelmişse, toplumun içinde bulunduğu baskı herkesin takdiridir! AKP tarafından yaratılan korku iklimi de bir gün bitecektir. Ve buradan ilan ediyoruz ki, AKP’ye ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz!” değerlendirmesinde bulundu.

TKH MK Üyesi Kurtuluş Kılçer: AKP’ye ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer’in katılımı ile canlı olarak gerçekleşti. Toplantıda AKP’nin kurduğu gerici rejim, Baroların yürüyüşü, Odatv davası, Suriye ve Libya gündemleri değerlendirildi.

“AKP YALANLA AYAKTA KALMAKTADIR”

Kılçer, basın toplantısının başında AKP’nin yalanlarla ayakta kaldığına işaret ederek şunları kaydetti:
AKP yalanla ayakta kalmaktadır! Hep yalan söylemektedir ve hep de yalana dini, ezanı, bayrağı alet etmektedir. Bakınız Ayasofya gündemi! Böyle bir gündem açıldı ve durdu! Daha bir yıl önce ‘Siz Sultanahmet’i bir doldurun, ondan sonra bakarız’ diyen Erdoğan daha geçen ay yeniden Ayasofya gündemini açmıştı! Bunların hepsi retoriktir! Bunların hepsi AKP’ni hamaset siyasetidir! Bunların hepsi din, iman, vatan, millet, bayrak kılıflarına sarılmış yalanlardır! Dolmabahçe yalanını unutmayalım! Kabataş yalanını unutmayalım! Ezanı ıslıkladılar yalanını unutmayalım!İzmir’de cami hoparlörlerinden şarkı çalınması provokasyonunun üzerinden 1 ay geçmesine rağmen bu konuda unutturulmak istenmektedir. Çünkü ortada bir provokasyon vardı! Ancak bu provokasyonu açığa çıkaramıyorlar; demek ki provokasyonun kaynağı bizzat kendileri!

AKP’nin katliam çağrıları işte bu şekilde unutturuldu. Bizim aile 50 kişiyi götürür demek, ülkemizde bir kez daha Maraş ve Sivas katliamlarını hatırlatmıştı! Bu açık açık katliam çağrılarının üzeri örtüldü! Bugün AKP için din, açıktır ki gerçek yüzünü saklamak için üstünü örttüğü büyük bir kılıftır!”

“AKP BİR PATRON PARTİSİDİR”

Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde kullandığı İslam Ekonomisi vurgusuna da değinen Kılçer, AKP’nin dini kendi çıkarlarına göre kullandığını ve bir patron partisi olduğunu belirterek konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şimdi ne zaman din siyaseti gündeme geliyor, biliniz ki altından başka bir şey çıkıyor! Bu tam bir ikiyüzlülüktür! Dini kendi çıkarlarına kullanmaktır!

Erdoğan, şimdi de İslam ekonomisi diye bir kavram uydurdu! Yeşil kapitalizme İslam ekonomisi diyorlar.
Faize, kâr payı ortaklığı dedikleri gibi. Ancak ülkemizin nasıl bir faiz ekonomisi ile yönetildiği unutturuluyor. Ülkemizin faiz ödemeleri ağır bir yük olarak bugün ülkenin sırtında! İç ve dış borç ödemeleri aynı zamanda Londra’da bulunan emperyalist finans tekellerine ülkemizin bütün kaynaklarını bağlamış durumdalar. Varlık Fonu ile ülkemizin bütün değerleri faizle para bulmak adına ipotek ettiriliyor!

Bugün düzen faiz düzenidir! Bu faiz düzeni saltanatı ise bizzat AKP döneminde yaşamaktadır! Sömürünün, artık değer sömürüsünün, ücretli emek sömürüsünün yoğun yaşandığı bir başka dönem olmamıştır. Bugün AKP tarafından gündeme getirilen İslam Ekonomisi kavramı yine büyük bir yalandan ibarettir. Bunlar bilim yerine ilim, hukuk yerine fıkıh diyen aynı zihniyet! Sömürü ve emek düşmanlığı üzerine kurulu kapitalizme şimdi din gömleği giydirerek yağma ve harami düzenlerinin üzerini örtmek istiyorlar!

Bakınız bir yandan kendi adamları bir değil, iki değil, üç değil, dört maaş alırken işçinin, emekçinin, çalışanın kıdem tazminatı hakkını nasıl ortadan kaldırırız, oradan nasıl bir yeni bir kaynak yaratırız derdine düşmüşlerdir.
Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi adıyla gündeme getirilen ve tepkiyle karşılaştıkları bu mesele AKP’nin hiç vazgeçmediği bir gündem! Bir kez daha emekçinin cebine ellerini sokmak istiyorlar!

Kıdem Tazminatı işçinin en büyük güvencesidir! Bunun kaldırmak, bir fon kurmak sonra bu fondaki paraları almak istemektedirler! Yine fonda birikecek para işçilerin cebinden çıkacak, aynı zamanda işçilerin iş güvencesini ortadan kaldıracaklar! Çünkü AKP, patronların partisidir! Kıdem Tazminatının kaldırılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında emekçi halkımız tereddütsüz durmalıdır. Kıdem tazminatını kaldırma girişimine karşı emekçilerin en büyük silahı ve hakkı genel grevdir!”

“ÜLKEMİZ HARAMİLERİN SALTANATINDAN KURTARILACAKTIR”

AKP kadrolarının ve yandaşların kamuoyunda tepkiyle karşılanan atamalarına da değinen Kılçer şunları kaydetti:

“Büyük bir yağma düzeni kurulmuştur. Haramilerin iktidarında yaşıyoruz bugün. Bakınız RTÜK başkanı, aynı zamanda Halk Bankası yönetim kuruluna atanıyor. Bakınız Spor Bakanı yardımcısı eski güreşçi VakıfBank Yönetim kuruluna atanıyor. Bu ikili görevlerinin yanında bakıyorsunuz devletin başka kurumlarında da yönetici gözükmektedir. Çifter çifter maaşa, şimdi yeni maaşlar ekleniyor.

Açlık sınırının asgari ücretin üzerine çıktığı, işsizliğin iyice arttığı hayatın giderek pahalılaştığı bir tabloda banka yönetim kurullarına yapılan bu atamalar haramiler düzeninin fotoğrafıdır!

Sadece bunlar değil. Bizzat içişleri Bakanı, liyakatsiz atamaları gündeme getirdiği diye kendi kişisel sosyal medya hesaplarından tehdit edecek kadar kendini kaybedebiliyor! Dün FETÖ bunu yapıyordu. Her yerde kadrolaşıyordu. Sınav sorularını çalarak, kendi adamlarını devletin önemli kurumlarına getiriyordu. Eski YÖK Başkanının açıklamalarıyla yer yerinden oynamalı! Evet diyor ÖSYM’deki bütün soruları cemaat ele geçirmişti. Bugün AKP’nin işi kılıfına uydurarak gerçekleştirdiği atamalar, ülkemizde devletin nasıl arpalık haline getirildiğinin göstergesidir!Buna karşı mücadele verilecektir. Ülkemiz haramilerin saltanatından kurtarılacaktır!”

“AKP’NİN KURDUĞU REJİM İMAMLARIN REJİMİDİR”

Ülkemizde AKP tarafından gerici bir rejimin temellerinin atıldığını vurgulayan Kılçer, Diyanet gündemine ilişkin ise şunları kaydetti:

“Ülkemizde AKP tarafından gerici bir rejimin temelleri atılmıştır. Bu rejimin dayanaklarından birisi tarikatlar ise diğeri Diyanettir. AKP’nin kurduğu rejim İmamlar rejimidir! FETÖ de aynısını yapmak istemiştir. FETÖ her yere kendi imamlarını atamıştır!Bugün AKP de benzer bir biçimde Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden her yere imam atamaktadır. Hastanelere imam, okullara imam, kışlaya imam!

Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün tarikat ve cemaat gibi siyasi örgütlenmelerin şemsiyesi olmuş aynı zamanda devletin diğer bakanlıklarının işlevlerine soyunmuştur! Diyanet İşleri Başkanlığı, bugün ikinci bir özel okulu daha satın almıştır. Milli Eğitim Bakanlığı varken diyanet İşleri Başkanlığı’nın özel bir okulu satın alması doğru değildir!
FETÖ, kendi özel eğitim kurumlarını açarak kadrolaştı.

Bugün Türkiye’de bir dizi tarikatın nasıl kadrolaştığı, hangi okullara sahip olduğunu biliyoruz. Bazı tarikatlar, devletin okuluna göndermiyor, kuran kursu adıyla kendi medreselerinde öğrenci devşiriyorlar.
Benzer bir uygulama bugün Diyanet tarafından yapılmaktadır. Kabul edilemez!

Diyanet işleri başkanlığına okul satın alamaz. Ne anayasada tarif edilmiş görevi ne de amacı bu değildir!
Bu Diyanet iflah olmayacaktır!Bugün gericiliğin en büyük kaynağı Diyanet olmuştur! Bir fetva kurumuna dönen Diyanet, bugün bütün bakanlıkların üzerinde teokratik devletteki gibi bir role soyunmuştur. Diyanet kapatılmalıdır!”

“EĞER BU ÜLKEDE AVUKATLAR BİLE YÜRÜYORSA, HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA, ADALETSİZLİĞE UĞRAYANLAR HAKKINI KİM SAVUNACAKTIR?”

Basın toplantısında Baro başkanlarının Savunma Yürüyüşü’ne değinen Kılçer, her türlü demokratik hakkın ayaklar altına alındığı, yasaklandığı keyfi bir rejimde yaşadığımızı vurgulayarak şunları kaydetti:

“Avukatlar yürüyor! Türkiye baro başkanları, AKP’nin baroları tasfiye girişimine karşı Ankara’ya yürüdüler! Barolara, sendikalara ve odalara dönük olarak AKP’nin tasfiye girişimleri herkes tarafından biliniyor.
Ancak bundan daha önemlisi baro başkanlarının Ankara’ya sokulmamasıdır! Ülkemizde baro başkanlarının bile başkent Ankara’ya sokulmaması demek, sıkıyönetim rejimi uygulaması demektir!

İçişleri Bakanı’nın sözlü talimatıyla baro başkanlarına yönelik polis ablukasının kalkması ise baro başkanlarının Ankara’ya sokulmaması emrinin bizzat Erdoğan ve Soylu tarafından verildiğinin somut göstergesidir!
Artık her türlü demokratik hakkın ayaklar altına alındığı, yasaklandığı keyfi bir rejimde yaşadığımız açıktır!
Ancak bu baskı ve hukuksuzluk, AKP iktidarının gücünü değil güçsüzlüğünü göstermektedir!

Eğer bu ülkede avukatlar bile yürüyorsa, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe uğrayanlar hakkını kim savunacaktır?Eğer bu ülkede avukatlar bile yürüyecek duruma gelmişse, toplumun içinde bulunduğu baskı herkesin takdiridir! AKP tarafından yaratılan korku iklimi de bir gün bitecektir. Ve buradan ilan ediyoruz ki, AKP’ye ayrılan sürenin sonuna gelmiş bulunuyoruz!”

“FETÖ’YE KARŞI MÜCADELE EDEN GAZETECİLERİN YARGILANMASI AKP’NİN GERÇEK YÜZÜNÜ ORTAYA DÖKMEKTEDİR”

Kılçer, bugün görülen Odatv davasına ve tutuklu gazetecilere ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:

“Odatv davası bu saatlerde görülüyor. Buradan bir kez daha Barışlara özgürlük talebimizi ifade ediyoruz. Haksız ve hukuksuz tutuklanan gazeteciler serbest bırakılmalıdır! ABD ile yakınlaşma siyasetinin sonucu olarak FETÖ’cüler tek tek serbest bırakılırken, bugün FETÖ’ye karşı mücadele eden gazetecilerin yargılanması AKP’nin gerçek yüzünü ortaya dökmektedir.

“AKP İKTİDARI MEZHEPÇİ BİR İKTİDARDIR”

AKP’nin Müslüman Kardeşler örgütünün hamiliğini üstlendiğini belirten Kılçer, Suriye ve Libya gündemlerine ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı:

“ABD’nin Suriye halkını açlığa mahkûm etme kararına bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Bu karara karşı herkes ABD emperyalizminin gerçek yüzünü görmelidir. Büyük bir yıkımla ve terörle karşı karşıya kalan Suriye’ye yönelik ABD emperyalizminin bu sefer ekonomik yaptırımlar uygulaması, Suriye ile ekonomik ticaret yapan Suriyeli olmayan firmaların cezalandırılacağını söylemeleri, Sezar yasası adıyla bilinen ekonomik abluka cihatçı terörün yanında ekonomik terör olarak görülmelidir.

Daha düne kadar Halkbank gündemi dolayısıyla, Rahip Brunson dolayısıyla ülkemize ekonomik yaptırım tehdidi savuran ABD emperyalizmi gerçeği ortadayken bugün komşu Suriye’ye benzer bir politikanın karşısında durmamız gerekiyor. Bana yapılırsa kötü, Suriye’ye yapılırsa bana ne diyemeyiz.

Yıllardır Küba’ya uygulanan ekonomik abluka ve yaptırımların maliyetinin ne olduğunu biliyoruz. Venezuela’da darbe yapmak istediler, benzer yaptırımları orada da kullanıyorlar. İran’ın kuşatıyorlar ve benzer ekonomik yaptırımları İran için de kullanıyorlar.İşte bu emperyalizmdir. ABD emperyalizminin karşısında yer aldığımız bir kez daha ifade ederiz. Ülkemizde sessizlikle geçiştirilen ABD’nin Suriye halkını açlıkla cezalandırma girişimine karşı sesimizi yükseltmeliyiz.

İşte ABD emperyalizmi bununla yetinmiyor, Fırat’ın doğusunda bulunan bölgede ise Sezar yasasının geçerli olmayacağını ilan ediyor.

Bu açıktır ki Suriye’nin bölünmesine yönelik ABD emperyalizminin attığı adımların yeni bir halkasıdır.
Ve bugün Suriye’de ülkemizin çıkarlarına tamimiyle aykırı olan Mezhepçi bakış Suriyede olduğu gibi Libya’da da ülkemizin ayağına bağlanmaktadır.

AKP iktidarı mezhepçi bir iktidardır. AKP iktidarı, ülkemizdeki Müslüman Kardeşler örgütünün ya da başka bir değişle İhvancıların temsilcisi gibi, onun temsilciliğini üstlenmiş gibi davranıyor.

Tam da bu yüzden Suriye’de AKP büyük yanlış yapmıştır. Komşu bir ülkenin yıkımına yol vermiştir, Suriye halkının terörle yıkılmasına destek olmuştur, Suriye’nin bugün bölünmesinden bizzat AKP sorumludur. Fırat’ın batısında İhvancı, el Kaideci örgütlerle bölünmenin yolunu yapan AKP, Fırat’ın doğusunda ABD emperyalizminin Suriye’yi bölme politikalarına ortak olmuştur.

AKP iktidarı Suriye’de yanan ateşe su dökeceğine başından beri benzin dökmüştür, körükle bu ateşe koşmuştur.
Sonuç ortada!

Bölünmüş bir Suriye!Yıkılmış bir Suriye!Yüzlerce Türk askerini yaşamını yitirmiş! 5 milyon Suriye’li ülkemize gelmiş ve milyar dolar ülkeye maliyeti!Bakınız daha dün Samsun’da 12 Irak kökenli IŞİD’ci yakalanmıştır. Neredeyse ırak ve Suriye’de barınamayan bütün IŞİD ülkemizin en ücra kentlerine kadar gelip yerleşebilmiştir. Bu AKP’nin marifetidir!Mezhepçi bakış, Müslüman Kardeşler örgütünün hamiliğini üstlenmek ülkemize pahalıya mal olmuştur. Mısırla kavgalıyız, Suriye ile düşmanız! Akdeniz’de ortaya çıkan karbon kaynakları sorunu bu açıdan Suriye-Mısır-Libya denklemini ortaya çıkarmıştır. AKP iktidarı Libya’da ABD ile çalışacağını ilan etmiştir. Bunun anlamına Suriye’de de ABD ile çalışmak mıdır? Libya’da ABD emperyalizmi ile ittifakın ülkemize bedeli büyük olacaktır!
Daha 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD emperyalizmi olduğunu kimse unutmuş değildir. Ancak AKP halkımızı kandırmaktadır. Derhal Suriye ile düşmanlık politikası son bulmalıdır. Suriye ile görüşmelere başlanmalı, Mısır ile yeniden ilişki kurulmalı, Müslüman Kardeşler hamiliğinden vazgeçilmelidir. Şeriatçı, dinci bir örgütü korumak için ülkemizin çıkarları bizzat AKP tarafından ateşe atılmaktadır. AKP’nin bütün dış politikası bugün sonuç olarak ortadadır. Başarısızlık. Hala ısrarla benzer bir mezhepçiliği sergilemelerine artık yeter denmelidir!”

“SOSYALİST TÜRKİYE MÜCADELESİ BUGÜN YOLUNA DEVAM EDİYOR”

Kılçer basın toplantısını bitirirken ülkenin komünist partisinin yüzüncü yılını kutlayacağını hatırlatarak emektar komünistlere de şu çağrıda bulundu:

“100 Yaşındayız. Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından Temelleri 1920 yılında Bakü’de atılan Partimiz Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluşunun yüzüncü yılını kutlayacağız. Türkiye Komünist Hareketi olarak bütün emektar komünistleri Partimizin 100. Yaşını birlikte kutlamak için hazırlık komitelerinde – 100. Yıl komitelerinde- buluşmaya çağırıyoruz!5 Temmuz’da İstanbul Maltepe’de ve 12 Temmuz’da İstanbul Şişli’de ve İzmir’de gerçekleştireceğimiz 100. Yıl Komiteleri toplantılarına buradan duyurmak isteriz. Bütün emektar komünistlere buradan bir kez daha 100. Yıl komitelerinde buluşma çağrımızı ifade ederiz!
Ülkenin en köklü Partisi, komünist Partisi geleneği, ülkemizin eşitlik ve özgürlük mücadelesi, sosyalist Türkiye mücadelesi bugün yoluna devam ediyor.”