TKH İstanbul İl Örgütü'nden Sivas Katliamı anması

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) İstanbul İl Örgütü, Sivas Katliamı'nın 27. yılı nedeniyle İstanbul Kadıköy'de bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

TKH İstanbul İl Örgütü'nden Sivas Katliamı anması

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) İstanbul İl Örgütü, 2 Temmuz 1993 de gerçekleşen Sivas Katliamı ile ilgili Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması düzenledi.

TKH İstanbul İl Örgütü’nün “Sivas’ta yakanlar, memleketi satanlardır… Unutmadık, unutturmayacağız!” başlıklı açıklamasında “27 yıl önce 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta, günlerce önceden başlayan provokasyonlar sonrasında gerçekleşen gerici bir kalkışmayla, 35 aydın ve yurttaşımız dünyanın gözleri önünde yakılarak katledildi. Geçen 27 yıl boyunca bu insanlık dışı katliamın failleri tam olarak bulunamadı ya da bulunmak istenmedi. Katliamla ilgili dava AKP iktidarı tarafından zaman aşımına uğratılarak faillerin yargılanmasının önüne geçildi.” denildi.

Açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti hem içeride hem de dışarıda İslamcı siyasetin sonuçlarından muzdarip bir ülke durumundadır. Dış politikada emperyalizm işbirlikçiliği ve mezhepçiliğin ülkemizi getirdiği nokta Suriye’nin bölünme politikalarına ortaklıktan başka bir şey olmamıştır. Komşularla sıfır sorun politikasından, yeni Osmanlıcılığa; Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığından Suriye’de cihatçı çetelerin hamiliğine yürüyenlerin yolları Sivas katliamı ile açılmıştır. Bunları unutmadık.” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamanın tamamı şöyle:

“Sivas’ta yakanlar, memleketi satanlardır…

Unutmadık, unutturmayacağız!

27 yıl önce 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta, günlerce önceden başlayan provokasyonlar
sonrasında gerçekleşen gerici bir kalkışmayla, 35 aydın ve yurttaşımız dünyanın gözleri
önünde yakılarak katledildi.

Geçen 27 yıl boyunca bu insanlık dışı katliamın failleri tam olarak bulunamadı ya da bulunmak istenmedi. Katliamla ilgili dava AKP iktidarı tarafından zaman aşımına uğratılarak faillerin yargılanmasının önüne geçildi. Olayın sanığı olarak yargılanan üç failin ilanla aranması gibi garabetlerin ötesinde, katliamın faillerinden olup hükümlü olarak
cezaevinde bulunan Ahmet Turan Kılıç’ın Cumhurbaşkanlığı kararı ile geçtiğimiz Ocak ayında serbest bırakılması ülkemizdeki gerici düzenin yeni bir adımı olarak tarihe geçmiştir.

27 yıl önce Sivas Madımak Oteli’ni tekbirler ve sevinç çığlıklarıyla ateşe veren zihniyet ile bugün memleketimizi sarıp sarmalamış olan karanlığın siyasal ilişkisi bizler açısından gün gibi ortadadır. Bakan ve milletvekili koltuklarında gericiliğin temsilcileri olarak karşımıza çıkan ve katliamcı yobazların avukatlığını üstlenen AKP kurucularını unutmadık. Unutturmayacağız!

Sivas’ta yakanlar memleketi satanlardır diyoruz. Ne kadar haklı olduğumuz gün gibi ortadadır. Ülkemiz talan edilmiş, emperyalizme tam anlamıyla diz çökülmüş, sömürü alıp başını gitmiştir.Bunları yapanların 12 Eylül’den önce yeşil kuşak projesinin memleketimizdeki uzantıları olduğunu, Amerika’nın 6. filosunu kendilerine kıble ettiklerini; devrimcileri, aydınları ve yurttaşlarımızı katledip başta ABD olmak üzere emperyalizm ve sermayenin desteğiyle 12 Eylül’ün çocukları olarak büyütülüp bugünlere geldiklerini biliyoruz.

Emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda, “vesayetlerden kurtuluyoruz” söylemiyle desteklenen ve önü açılan bu gerici siyasal hareket, karşıdevrimci bir misyon ile bugün başta laiklik olmak üzere cumhuriyetin tüm ilerici kazanımlarını ortadan kaldırmış bulunmaktadır.

İçinde yaşadığımız sermaye düzeninin bu noktalara kadar gelmesinde Sivas katliamı ile birlikte gericiliğin ve karşı devrim hattının dizginlerinden boşanarak tüm toplumun üzerine bir karanlık gibi çöktüğü açıktır.

Bugün laiklik ayaklar altına alınmıştır. Tüm toplumsal yaşam dinselleştirilmeye çalışılmakta, eğitim sisteminin içi boşaltılarak zorunlu din dersleri ilköğretime kadar indirilmekte, siyasi iktidar “dağa taşa imam hatip açma” politikasına tam gaz devam etmektedir.

Ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı, din ve inanç işlerinden tamamen çıkmış tamamen bir siyaset kurumu olarak fetvalar vermekte, Diyanet’in gerici açılımlarına karşı çıkanlar ise hedef tahtasına oturtulmaktadır.

Geçmişte olduğu gibi bugün, din siyasete alet edilmekte, siyasi iktidar her sıkıştığında “din, ezan, bayrak, Ayasofya gibi gündemlere” sarılarak kendini kurtarmaya çalışmaktadır.

Emperyalizmle işbirliğinde, sermayeye hizmette tereddüt etmeyen bu iktidar yeri geldiğinde Çorum, Maraş ya da Sivas’taki katliamların benzerlerinin önünü açacak politikalardan geri durmayacağını tüm emekçilere göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti hem içeride hem de dışarıda İslamcı siyasetin sonuçlarından muzdarip bir ülke durumundadır.

Dış politikada emperyalizm işbirlikçiliği ve mezhepçiliğin ülkemizi getirdiği nokta Suriye’nin bölünme politikalarına ortaklıktan başka bir şey olmamıştır. Komşularla sıfır sorun politikasından, yeni Osmanlıcılığa; Büyük Ortadoğu
Projesi’nin eş başkanlığından Suriye’de cihatçı çetelerin hamiliğine yürüyenlerin yolları Sivas katliamı ile açılmıştır. Bunları unutmadık.

Bugün salgın ve ekonomik kriz ile boğuşan emekçi halkımız, Türkiye’nin tüm değerlerinin yerli ve yabancıya sermayeye peşkeş çekilmesinin ceremesini çekmektedir. AKP, iktidarı döneminde ne var ne yoksa satıp savmış şimdi de işçilerin kıdem tazminatını ellerinden almak istiyor. Sivas katliamının açtığı yolla iktidara gelenler bugün emekçilerin alınterine göz koymuş durumdalar.

Bu açıdan 27 yıl önce Sivas Madımak otelinin önünde biriken ve 35 insanımızı yakarak katledenler, sadece Sivas’ı değil bugün bir ülkeyi ve hatta Ortadoğu’nun geleceğini de yakmaya devam etmektedir.

Biz komünistler, ne Sivas’ın unutulmasına, ne de ülkemizin geleceğinin bu gerici zihniyetin elinde yok edilmesine izin vermeyeceğiz!

2 Temmuz 1993 günü Madımak otelinin önünde biriken ve 35 insanımızı katledenler, ellerindeki benzin bidonlarıyla sadece Sivas’ı değil bir ülkeyi, bir ülkenin geleceğini de yakmaya başlamıştır.

Ne Sivas’ın unutulmasına ne de ülkemizin geleceğinin bu gerici zihniyetin elinde yok edilmesine izin vermeyeceğiz!

Sivas’ta katledilen 35 insanımızın ışığı komünistlerin elinde Sosyalist Cumhuriyet mücadelesinin meşalesi olmaya devam ediyor ve ülkemizin dört bir köşesini aydınlatacağı güne kadar da öyle olmaya devam edecektir. ”