TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Örtülü ödenek örtüsüz vurgun

"Şimdi örtülü ödenek harcamalarının nereye kullanıldığı açıklanmıyor. Ama açıklansa da açıklanmasa da biz biliyoruz ki, halkın vergilerinden oluşan bu bütçedeki harcamalar, halka değil, kendi iktidarlarının devamı için gericilere, kendi itibarlarına kendi yandaşlarına aktarılıyor. AKP, kendi bakanlıklarının raporlarıyla da ispatlı ki bir harami düzeni kurmuş gidiyor."

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Örtülü ödenek örtüsüz vurgun

Komünistlerin haftalık basın toplantısında konuşan TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek, AKP’li vekillerin Meclis tutanaklarına da geçen itiraflarını değerlendirerek “AKP’li bir vekilin kuru ekmek yiyenlerin aç olmadığını söylemesi ve bunun meclis tutanaklarına tarihi bir kayıt olarak düşmesi sadece AKP’nin bir pişkinliği olarak görülemez. Bu aynı zamanda bir itiraftır. AKP, kuru ekmek ile doyanların aç kalmadığını iddia ederek, emekçiye kuru ekmek dışında bir şey veremediğini de itiraf etmektedir.”  ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığına ayrılan bütçeye değinen Tekerek, “AKP, kendi bakanlıklarının raporlarıyla da ispatlı ki bir harami düzeni kurmuş gidiyor. Ama buradan söylüyoruz ki, tüm bunlar yanınıza kar kalmayacak. Bu vurgunun bu soygunun tek tek hesabı sorulacak.” diye konuştu.

Türkiye Komünist Hareketi’nin bu haftaki basın toplantısında konuşan Genel Başkan Aysel Tekerek’in açıklamaları şöyle:

“Değerli Yurttaşlarımız,

Partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin 16 Aralık tarihli basın toplantısına başlıyoruz.

Değerli yurttaşlarımız, karşımızda yoksullukla dalga geçen, yoksulluğun olmadığını iddia eden bir AKP iktidarı var. Geçen hafta da değindiğimiz bir konuydu aslında. Meclisteki bütçe görüşmelerinde iktidar vekillerinin ağızlarından çıkardıkları baklaların haddi hesabı yok.”

“KURU EKMEK AKP’NİN İTİRAFIDIR”

“Son olarak, AKP’li bir vekilin kuru ekmek yiyenlerin aç olmadığını söylemesi ve bunun meclis tutanaklarına tarihi bir kayıt olarak düşmesi sadece AKP’nin bir pişkinliği olarak görülemez. Bu aynı zamanda bir itiraftır. AKP, kuru ekmek ile doyanların aç kalmadığını iddia ederek, emekçiye kuru ekmek dışında bir şey veremediğini de itiraf etmektedir.

Bakan, Zehra Zümrüt Selçuk geçen hafta da yoksulluğun ortadan kalktığını iddia etti.

Cumhurbaşkanı bunu daha da ileriye götürüyor ve her basın toplantısında öyle bir konuşuyor ki, sanırsınız, ülkemizde her şey güllük gülistanlık.

AKP, sadece yoksulluk, açlık değil birçok başlıkta böyle yaparak sadece gerçeklerden kaçmaya değil, gerçeklerin üstünü örtmeye de çalışıyor.

Ancak gerçekler o kadar derin o kadar açık ki, üstünün örtülmesi imkansızdır.

Resmi kayıtlara göre her geçen yıl, devletin temel ihtiyaçlar konusunda destek vermesi gereken yurttaşlarımızın sayısı giderek artmaktadır.

Sendikal raporlara göre son bir yılda yoksulluk en az %20 oranında arttı örneğin.

Üniversiteli işsizlerin sayısı her yıl artıyor.

Çalışabilecek kadınlar arasında işsizlik oranı da giderek artıyor.

AKP, gerisinde iş ve aş notu bıraktıktan sonra intihar eden bir emekçinin olduğu haberinin geçtiği aynı gün yoksulluğun gündemden kalktığını iddia edebiliyor.

Bu yoksulluk bu açlık karşısında bir de patronların zenginliği var.

Koç, Sabancı ve diğer büyük sermaye grupları yılın ilk 6 ayı için karlarını arttıklarını açıklıyorlar.

AKP’nin yandaş şirketleri özellikle kamu ihalelerini alarak ihya ediliyor. Son olarak örneğin Türkiye Büyük Millet Meclisinin elektrik ihalesi millete küfür eden Cengiz Holding’e verildi.

Türkiye’de AKP öncesindeki iktidarların yoksullukla mücadele yalanları vardı. Şimdi tam 18 yıldır, AKP’ye sorsanız o mücadele kendi iktidarları ile verildi. Bu mücadele kazanıldı, yoksulluk gündemden düştü.”

SOSYALİST BİR TÜRKİYE…

“Değerli yurttaşlarımız,

Yoksulluk, işsizlik ve bunların doğal sonucu açlık paranın egemen olduğu bir düzende kaçınılmaz bir sonuçtur. Bunlar kapitalizmde kuraldır.

İşsizliğin yasaklandığı, sömürünün olmadığı tek düzen sosyalist bir düzendir.

Sosyalist bir Türkiye olsaydı, yoksulluk intiharları olmazdı, Sosyalist Bir Türkiye olsaydı, siyanürlü aile intiharları olmazdı. Sosyalist bir Türkiye olsaydı gençlerin geleceksizlik intiharları olmazdı. Sosyalist bir Türkiye olsaydı, ülkenin en güzel adalarında kendilerini karantinaya almış keyif çatan büyük sermayedarlar, halka küfrederek halkın kaynaklarını sömüren patronlar, Türkiye’nin en zengin 100 listesinde yer alıp, Türkiye’nin canını okuyan bu haramiler de olmazdı. En önce onlardan kurtulurduk.”

“ANTİ-EMPERYALİST MÜCADELE TEMEL İLKEMİZ”

Değerli yurttaşlarımız,

Biliyorsunuz birkaç gün önce, ABD’de de ülkemize dönük yaptırım kararları alındı.

Partimiz ABD konsolosluğu önünde bir basın açıklaması yaparak, ABD emperyalizmine boyun eğilmemesi gerektiğini belirtti.

S-400 füzelerinin alınması gerekçe gösterilerek alınan bu yaptırım kararları karşısında Amerikancı AKP, ABD ile pazarlık etmek dışında, müttefikliğin devamı için daha da ülkeyi pazarlamak dışında bir seçeneği yoktur olmaz da.

Sadece biz komünistler, ABD emperyalizmine tam boy karşı çıkıyoruz.

Ülkemizde ABD üssü istemiyoruz.

NATO’dan derhal çıkılsın diyoruz.

ABD ile yapılan tüm gizli ve açık anlaşmaların iptal edilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Tüm emperyalist sömürü mekanizmalarının dağıtılması gerektiğini belirtiyoruz.

Anti emperyalist mücadele biz komünistlerin temel ilkelerinden biridir. Ne feda edilir ne de geriye atılır.

ABD, her adımında dün olduğu gibi bugün de karşısında komünistleri buldu ve yenilene kadar da bulmaya devam edecek.”

“AKP ZARARDAN KAR EDİYOR”

“Değerli Yurttaşlarımız,

AKP pandemi sürecinde, ısrarla en az iki ya da üç haftalık kapanma çağrılarına kulak tıkıyor. Alınan yeni kısıtlama kararları ile sayılarda düşmelerin başladığını belirterek kapanmaya gerek duyulmadığını söylüyor.

Yaz dönenimde açıkça sermayenin yaz takvimini uygulayarak normalleşmeye geçen AKP, sayıların yükseldiği andan itibaren tam kapanma kararı vermeyerek yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın ölümünden doğrudan sorumlu olan bir iktidardır.

Esnafa destek olarak açıkladıkları rakamlar en hafif tanımla halkla dalga geçmektir. Bu miktarlar sus payı niteliği bile taşımamaktadır.

Salgının başından beri gerçek zararı karşılayacak bir bütçe sağlanması yerine son 3 aya dönük alınan bu kararlar tam bir kurnazlık örneğidir aynı zamanda. AKP, bir yıldır yaşadığımız bu süreçte son 3 aylık hibeler ile kendince “zarardan kar ediyor”.

Yapılacak bu hibeler, patronların silinen vergi borçlarının yanında deve de kulak kalıyor.

Yarın seçim meydanlarında bas bas bağıracakları bu ödemeler ile işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Ülkenin emekçileri için bir intihar merkezi haline gelen yurdumuz, sermaye sınıfı için bir cazibe merkezi haline getirilmeye çalışılıyor, üstelik sözüm ona pandemi başarısı örnek gösterilerek.

Şimdi sırada bir de asgari ücret gündemi var. Sermaye sınıfı da pandemiyi bahane ederek bu masaya oturacak.

Başından beri söylüyoruz bu salgının hesabını emekçiler ödememelidir.”

“ASGARİ BİR YAŞAM DEĞİL İNSANCA BİR YAŞAM”

Değerli yurttaşlarımız,

Hatırlar mısınız, 2019 yılı sonunda 2020 asgari ücret belirlenirken, Türk İş başkanı asgari ücret görüşmelerinde Bakan Zümrüt Selçuk’un kulağına “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” demişti. Açık kalan mikrofondan tüm Türkiye bu sözleri duymuştu.

Aslında bu söz tüm asgari ücreti görüşmelerinde AKP’nin düsturudur.

İşçi ve patronların aralarında anlaşmasını bekleyen AKP, asgari ücret masasında bir taraf olarak patronların yanında bir taraf olarak yerini almaktadır.

Yine 2019 örneğinde gördüğümüz gibi 75 TL gibi bir miktar, AKP tarafından işçilere jest olarak sunulmuştur.

İşçi sınıfının sizin jestlerinize değil, eşitliğe ihtiyacı vardır.

Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk altında yaşamaya mecbur bırakılan emekçi halkımızın insanca bir yaşam ve ücrete kavuşması için atılması gereken adımlar bellidir:

Tüm ülkede yaygın bir kamulaştırma yapılırsa emekçilerin ücret sorununun çözülmesi için ilk adım atılmış olacaktır.

Bunun için özelleştirilen tüm kamu işletmeleri devletleştirilmelidir. Özel sağlık, eğitim, ulaşım, enerji başta olmak üzere kamu hizmeti kapsamına giren işletmeler devletleştirilmeli, kamu hizmetleri emekçilere ücretsiz bir şekilde sunulmalıdır.

Ücretlerin belirlenmesinde enflasyon rakamlarının merkeze konulması büyük bir kandırmacadır. Ülkemizdeki açlık ve yoksulluk rakamları, bir kişinin aylık geçim maliyetleri bellidir. İnsanca bir yaşam için ücret belirlenirken bu yoksulluk rakamlarının alt limit olarak veri alınması gerekmektedir.

Pandemi nedeniyle ücretsiz izne çıkarılan ya da kısa çalışma ödeneğine bağlanan işçilerin maaşlarında kesinti olmamalı, tüm işçiler için ücretli izin uygulamasına geçilmelidir.”

ÖRTÜLÜ ÖDENEK ÖRTÜSÜZ VURGUN

“Değerli yurttaşlarımız,

Geçen hafta da değinmiştik. Şu sıralar mecliste bütçe görüşmeleri devam ediyor. Çeşitli bütçe verileri de açıklanmaya başlandı.  Bakın Son olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı öyle bir veri açıkladı ki, AKP’nin nasıl bir vurgun ve soygun gerçekleştiği bir kez daha ortaya çıktı. Resmi açıklamaya göre, Cumhurbaşkanlığı örtülü ödenekten 2020 yılında toplam harcama tam 1 milyar 8585 milyon TL. Üstelik şöyle önemli bir ayrıntı da var. Ekim ayında örtülü ödenekten cumhurbaşkanlığı sadece 20 milyon lira harcamış ama kasım ayında harcadığı miktar ekim ayının kat be katı yani 279 milyon lira.

Şimdi örtülü ödenek harcamalarının nereye kullanıldığı açıklanmıyor. Ama açıklansa da açıklanmasa da biz biliyoruz ki, halkın vergilerinden oluşan bu bütçedeki harcamalar, halka değil, kendi iktidarlarının devamı için gericilere, kendi itibarlarına kendi yandaşlarına aktarılıyor.

AKP, kendi bakanlıklarının raporlarıyla da ispatlı ki bir harami düzeni kurmuş gidiyor.

Ama buradan söylüyoruz ki, tüm bunlar yanınıza kar kalmayacak.

Bu vurgunun bu soygunun tek tek hesabı sorulacak.

Her yayınladığınız rapor, açıkladığınız her belge bir devlet kaydı değildir sadece, aynı zamanda sizlerin suç dosyalarına girecek resmi belgelerdir.

Bunu böyle bilin.”

“AKP KENDİ YARGISINI ŞEKİLLENDİRDİ”

“Değerli yurttaşlarımız,

Şimdi yargı reformu tartışmaları önümüzdeki günlerde yeniden başlayacak.

Bunlarından birer yamadan ibaret olduğunu ve olacağını hep birlikte göreceğiz.

AKP, kendi yargısı şekillendirmiş partidir. Bunun örneği boldur.

Yargı, politik eleştiri hakkını kullanana bir sopa ama AKP’nin kendi hesaplarına gelince bir borsaya dönüşmüştür.

Son olarak AKP’ye seçim kampanyalarında destek olanların FETÖ soruşturmalarının kapatıldığı belirtilmektedir.

Fahrettin Altun’a hakaret ettiği gerekçesi ile 80 yaşında bir yurttaşımızın evi basılarak göz altına alındığı haberlere yansımıştır.

2014 yılından 2019 yılına kadar ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesi ile tam 63 bin 41 kişiye dava açıldı.

Hapishaneler kovid yuvası oldu. Mahkumlar, tutuklular kaderleri ile baş başa bırakıldı.

İçişleri Bakanı mecliste açıkça bir yargısız infazı aklamaya çalışırken, iki gün sonra Tayyip Erdoğan yargı reformu ile piyasalar arasında bağ kuran açıklamalar yaptı.

AKP, girmiş olduğu son virajda koltuk değneklerinin sayısını arttırmaya çalışıyor fakat buna kendisi dahi inanmıyor.

Yargıya müdahale etmeyiz deyip, aynı cümle içinde hakimlere talimat veren açıklamaları utanmadan yapabilen bir iktidardır AKP iktidarı.

Kendi kaderi ile ülkenin kaderini bir tutan, bunun için yargıyı sonuna kadar kullanan bir partidir AKP.

Bugün bağımsız bir yargı mücadelesi bu nedenle asla, yargı emekçilerinin omuzlarına, mücadelesine bırakılmamalı, emekçilerin de mücadelesi haline getirilmelidir.

Unutmayın, halkın ekmeğidir Adalet.

Değerli yurttaşlarımız,

1920 ‘de Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisinin kuruluşunun 100. Yılı içerisinde bu geleneğin sürdürücüsü olan partimiz Türkiye Komünist Hareketi’nin 100 yıl anısına mücadelemize güç veren çalışmaları devam ediyor.

Son olarak   bu 100. Yıl anısına ithaf edilen değerli dostumuz Ekrem Ataer tarafından yazılan “Marş Sol, 1,2,3 Tarihsel Süreç içerisinde Devrim Şarkıları ve Marşları” kitabı Yeni Ülke Yayınevinden çıkmış bulunuyor.

Değerli dostumuz Ekrem Ataer’e ve kitapta emeği geçen herkese buradan bizlerde teşekkür ederiz.”