TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Gerici yuvalanmalara karşı en etkili yol şikâyet değil mücadeledir

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek "Hür tür gerici yuvalanmalara karşı en etkili yol şikâyet değil mücadeledir.  Ve gericiliğe karşı mücadele sömürüye karşı, emperyalizme karşı verilen mücadeleden de ayrı değildir. Bunlar bir bütündür." değerlendirmesinde bulundu.

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Gerici yuvalanmalara karşı en etkili yol şikâyet değil mücadeledir

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in katılımıyla gerçekleşti. Yurt ve Dünya’da öne çıkan başlıkların komünistlerin gözüyle değerlendirildiği toplantıda öne çıkan başlıklar, tarikat ve cemaat tartışmaları, Sayıştay raporları, yeni torba yasa ve AYM gündemi oldu.

“TARİKATLAR VE CEMAATLER KAPATILMALIDIR”

Tekerek tarikat ve cemaat tartışmalarına ilişkin, ‘Tarikatlar ve cemaatler kapatılmalıdır. Bugüne kadar bu ad altında yapılan suçların hesabı sorulmalıdır, ülkemizde aydınlanma mücadelesi gericiliğin her türüne karşı verilmelidir’ denmedikçe ve bunun mücadelesi verilmedikçe düzen muhalefeti tarikatları AKP’ye şikayet eden bir konuma düşmekten öteye gidememektedir.” diyerek şunları kaydetti:

“Biliyorsunuz ülkemizde son zamanlarda bir cemaatler tarikatlar tartışması yapılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, FETÖ’den boşalan yerlerin,  hangi tarikatlar ile doldurulduğu bir sır değil. Hatta basına yansıyan haberlere göre, bakanlıklar parsel parsel bölüşülmüş durumda. Adları farklı özleri aynı olan bu tarikatların isimlerini buradan telaffuz etmeye gerek dahi yok.

Ama şunu ifade etmeliyiz ki, devlet mekanizmalarının bölüşülmesi AKP eli ile AKP bilgisi dahilinde yapılmaktadır. Bana bakanını söyle sana hangi tarikattan olduğunu söyleyeyim ayarında nokta nokta planlanmış bu organizasyonların tamamı AKP iktidarının sürdürülmesi içindir.

Bu tarikatların yurtlarına, vakıflarına baktığınızda çocuk istismarı görürsünüz, dayak, taciz, emek ve inanç sömürüsü görürsünüz. Bu tarikatların şeyhlerinin dizlerinin dibinde el etek öpen bakanlar, vekiller görürsünüz.  Bu tarikatlar ile bağlantılı vakıflara belediyelerden fon aktarıldığını görürsünüz.

Sermaye- devlet- siyasi iktidarın yanına dördüncü kuvvet olarak eklenmiş bu gerici örgütlerin FETÖ için söylenen sızma faaliyetlerinin aksine, AKP tarafından sızmaya dahi gerek olmadan bulunup, çıkarılıp, en küçük işe almadan en büyük makamlara kadar getirildiğini görürsünüz.

Bu gerçek karşısında, AKP’nin tarikatlar ile bağlantısını ‘yeni bir kandırılma’ düzlemine hapsedip AKP’ye yapmayın etmeyin çağrıları en basit ifade ile saflıktır.  ‘İşe almada liyakata bakın tarikat üyesi olup olmadığına bakmayın’ dedikçe AKP ve şürekasının verdiği cevap hiç şaşırtıcı değildir. AKP bu çağrılar karşısında bakan düzeyinde bu tarikat şeyhlerini yüceltmekte, onlara toz kondurmamakta, yazar düzeyinde ise ‘ne var yani bir kişi cemaat üyesi ise bakan olamaz mı’ şeklinde cevaplar vermektedir.

Düzen ile düzen içi muhalefet aslında birbirlerini tamamlamaktadırlar.

‘Tarikatlar ve cemaatler kapatılmalıdır. Bugüne kadar bu ad altında yapılan suçların hesabı sorulmalıdır, ülkemizde aydınlanma mücadelesi gericiliğin her türüne karşı verilmelidir’ denmedikçe ve bunun mücadelesi verilmedikçe düzen muhalefeti tarikatları AKP’ye şikayet eden bir konuma düşmekten öteye gidememektedir.

Değerli Yurttaşlar,

Hür tür gerici yuvalanmalara karşı en etkili yol şikâyet değil mücadeledir.  Ve gericiliğe karşı mücadele sömürüye karşı, emperyalizme karşı verilen mücadeleden de ayrı değildir. Bunlar bir bütündür.

Bu nedenle AKP ya da başka bir sermaye partisi sömürü çarkları dönsün diye gericiliğe muhtaçtır, milliyetçiliğe muhtaçtır.

Gericiliğe karşı mücadele bu nedenle de hafife alınmamalıdır.”

“BU SABRIN SONU SELAMET DEĞİLDİR”

Tekerek, Sayıştay raporlarına ve ülkenin yağmalanan kaynaklarına ilişkin ise “AKP’nin gelecek planları içinde Sayıştay’ın kaldırılması da olabilir. Ancak belirtmeliyiz ki burada asıl önemli olan neredeyse 20 yıldır benzer raporlara rağmen AKP’nin bu usulsüzlükleri yapmaya devam ediyor oluşu ve raporlardan gocunmuyor oluşudur.” diyerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biliyorsunuz ülkemizde Sayıştay adında bir Kurum var. Görevi kamu idareleri ve maliyesini denetlemek ve raporlamak. Basına yansıyan haberlere göre her yılın raporu bir önceki yıla göre vurgunun, yağmanın, talanın, kayırma ve hukuksuzluğun ne kadar arttığını gösteriyor. Sayıştay’ın son raporuna göre;

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinden karşılanan lüks araçlar AKP’li eski bakanlara tahsis edilmiş, Ankara Şehir Hastanesi demirbaşına kayıtlı değeri 22 milyon lira olan cihaz kayıp. Ticaret Bakanlığı’nda görev alan bir personele aylık olarak 140.595 TL ödendiği ortaya çıkmış. Yine Diyanet’in de içinde yer aldığı 9 kamu idaresine ayrılan ödenek sıfırlanmış yetmemiş ek ödenek ayrılmış bununda neredeyse tamamı kullanılmış durumda. Devlet Su İşleri’nde istedikleri firmalara ihale verebilmek için yasa dışı yollarla işler küçük parçalara bölünerek ihale edilmiş.

Engelli raporu olmamasına rağmen 40 bin kişiye engelli maaşı ödenmiş. Yine bu raporlara göre Cumhurbaşkanlığı harcamalarının bir günlük ortalama tutarı 10 milyon TL Ve daha niceleri…

Tabi hemen aklımıza her alana müdahale eden AKP’nin Sayıştay’a neden müdahale etmediği sorusu geliyor olabilir. Aslında birkaç yıl önce AKP bu kuruma bazı müdahalelerde bulundu ve bazı yetkilerini kaldırdı. AKP’nin gelecek planları içinde Sayıştay’ın kaldırılması da olabilir. Ancak belirtmeliyiz ki burada asıl önemli olan neredeyse 20 yıldır benzer raporlara rağmen AKP’nin bu usulsüzlükleri yapmaya devam ediyor oluşu ve raporlardan gocunmuyor oluşudur. Raporlar malumun ilanı niteliğindedir. Ülkemizin kaynakları, halkın yoksulluğuna rağmen zenginler arasında zenginliklerini daha arttıracak şekilde paylaşılmaktadır. Bu böyle devam ederken Cumhurbaşkanı yurttaşlara sabırlı olun demektedir. Ancak biz de buradan diyoruz ki, bu sabrın sonu selamet değildir. Ülkemiz AKP eli ile cumhuriyetini kaybetmiştir, kaynaklarını kaybetmiştir, bağımsızlığını kaybetmiştir.”

“BU ENKAZIN ALTINDA EMEKÇİLER KALIYOR”

Basın toplantısında Meclis gündemindeki yeni torba yasaya da değinen Tekerek, “AKP bu yeni yasama dönemi ile nerede kalmıştık diyerek, sermayenin sömürü hızı yavaşlamasın diye kanunlar çıkarmaya bakıyor bir yandan da ifade özgürlüğünden hak arama özgürlüğüne kadar var olan tüm haklarımızı da aynı anda yok ediyor, ceza tehdidinde bulunuyor.” diyerek şunları kaydetti:

“Değerli yurttaşlarımız emekçilerin başına örülen çoraplar biraz önce saydıklarımızla da sınırlı değil ebetteki.
Meclis gündemine gelen bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısına göre, Maden şirketleri maden arama izni aldıktan sonra hemen faaliyete başlayacak ve başka bir izne gerek kalmadan alanını genişletebilecek. Bu tasarı ile AKP maden şirketlerinin önündeki tüm yasal denetimlerini de kaldırmış oluyor. Yani maden şirketlerine seni kimse durduramaz diyor.

Yine bir torba yasa tasarısı ile GDO’lu ürünler ile ilgili yayın yapmak söz söylemek yasaklanacak ya da sansürlenecek.
Yine torba yasa ile büyükşehir belediyesi bütçelerine kısıtlama getirilecek.

AKP bu yeni yasama dönemi ile nerede kalmıştık diyerek, sermayenin sömürü hızı yavaşlamasın diye kanunlar çıkarmaya bakıyor bir yandan da ifade özgürlüğünden hak arama özgürlüğüne kadar var olan tüm haklarımızı da aynı anda yok ediyor, ceza tehdidinde bulunuyor.

AKP, oy kaybettikçe, cumhur ittifakı çoğunluğu kaybettikçe diktatörlüğünü daha da sivriltiyor. İdam cezası hazırlıkları bir yanda dururken, hukukun denetim mekanizmaları bile AKP’ye çok geliyor. Kriz derinleştikçe ülkemizi daha da büyük bir karanlığa hızla götürüyorlar.

Bu enkazın altında sermaye değil emekçiler kalıyor. Emekçiler bankaların kıskacına alınmış, İstanbul’da bir emekçi dolmuşa binecek parası olmadığı için yürüyerek gittiği evine varamadan trafik kazasında yaşamını yitirmiştir.
İstanbul Sözleşmesini savundukları için 70 TL cezaya verilen kadınlar, ,Munzur gözlerini savunduğu için soruşturma açılan Komünist Başkan…Halimiz tam olarak budur.”

“DÜN GECE YAŞANAN KRİZ AKP’NİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMÜŞTÜR”

Tekerek, basın toplantısını AYM gündemi ile bitirirken, “Ülkede bir yargı yoktur, ülkede adalet yoktur, ülkede bir meclis de yoktur.” diyerek konuyla ilgili şunları kaydetti:

“Dün gece saatlerinde , Anayasa Mahkemesinin bir üyesinin atmış olduğu bir twit sonrasında yaşanan tartışmalar şu saat itibariyle de devam ediyor. Ülkemizde AYM kararları uygulanmıyor bu doğru. Bunun en son ve en net örneğini Enis Berberoğlu ile ilgili verilen AYM kararını yerel mahkemenin kabul etmemesi ve kendi bildiğini okuması şeklinde dün görmüş olduk. Ancak ülkede onca açık hukuksuzlukların büyük kısmının yine aynı AYM tarafından sorun olarak görülmediği açık bir gerçektir.

Dün gece yaşanan kriz AKP’nin ekmeğine yağ sürmüştür. Her fırsatta mazlum edebiyatı yapan AKP, Vesayet, darbe gibi kavramlara sığınarak, yok olan meşruiyetini ayakta tutabilmek için AYM üzerinden rol kapmıştır. Bugün biz diyoruz ki; ne AYM ne AKP haktan hukuktan bahsedemez. Buna ehliyetleri olmadığı gibi ülkeyi yirmi yıldır her kurumu ile dökülen, çürüyen aşamaya el birliği ile getirenler de bunlardır. Sermaye düzeninde yargı bağımsız olamaz. Biraz önce mecliste bekleyen yasalardan bahsetmiştik. Ülke emperyalizme sermayenin çıkarlarına bağlanmışken yargının bu oyunu bozması beklenemez. AKP’nin yarattığı yeni hukukta bunu şansa bırakmadığı gibi, en kritik noktalara müdahale ederek doğrudan dizayn da etmiştir. Ülkede bir yargı yoktur, ülkede adalet yoktur, ülkede bir meclis de yoktur. Varsa yoksa ülkede karanlığın sürmesi için onca yolu deneyen bir diktatörlük vardır.
Adaletin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün tesis edileceği tek düzen sosyalist düzendir. Sosyalist düzen için sabırsızlanın, örgütlenin…”