TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Krizin emekçilerin üzerine yıkılmasına itirazımız var

Çıkarılan kanun paketlerinde işçinin, emekçinin adı yok. Kamu kaynakları her zaman olduğu gibi sermayenin ihtiyaçları için adeta peşkeş çekiliyor. Uzaktan eğitimdeki skandal görüntülerden tutun dini söylemlerin başa yazılmasına kadar bir çok şeyin altında bu fırsatçılık telaşı var. Eğitimde şu an kaos var, adalet uygulamaları bundan da beter bir noktada. Tahliye uygulamalarında politik suçlular yerine uyuşturucu ve cinsel suçlar öne alınıyor. Sağlık uygulamalarına ise izah etmeye dahi gerek yok

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Krizin emekçilerin üzerine yıkılmasına itirazımız var

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek, son güncel süreç ve yaşanılan salgın hakkında görüşlerini Sosyalist Cumhuriyet gazetesiyle paylaştı.

SC: Dünya koronavirüsün pençesinde. İnsanlığın büyük bir tehdit altında olduğu görülüyor. Öncelikle şunu soralım. Dünya bu tür felaketlere hazırlıklı mıydı?

A.T: Küba dışında hayır. Ve zaten böyle bir hazırlığın olması da beklenemez. Emperyalist- kapitalist bir düzenin hakimiyetindeki dünyada, tek tek siyasi iktidarların olağan hali emeğin sömürülmesi, emperyalist yayılmacılık, serbest piyasacılık olursa, elbette ki olağanüstü hallere de hazırlıksız girer. Dünya nüfusunun büyük bir bölümü açlıkla boğuşurken, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi söylemeleri ne kadar da iki yüzlüce değil mi? Ya da İngiltere örneğinde olduğu gibi, halkın büyük bir bölümünün gözden çıkarılması yaklaşımı, kapitalizmin en gerçek yüzünü gösteriyor. Sağlık sisteminin “parası olana sağlık” ilkesi üzerine kurulduğu, koruyucu hekimliğin kaldırıldığı bir zamanda önlem olarak önerilenler ise, durumun daha büyük bir krize evrilmemesi adına yapılanlardan ibaret. Çünkü ne yeteri kadar hastane ne yeteri kadar sağlıkçı var. Bu bir itiraftır aslında. Halk sağlığının çoktan çöpe atıldığının itirafıdır…

SC: Küba dediniz. Küba nasıl bir örnek oluşturdu bu süreçte?

A.T: Sadece bu süreçte mi? Bir önceki sorudan hareketle cevaplayayım. Sosyalist Küba için olağan hal, sağlığın, eğitimin ücretsiz ve yaygın olmasıdır. Böyle olunca bu olağanüstü durumların üstesinden  geliyor. Hatta İtalya örneğinde olduğu gibi kaynaklarını dünya halklarının önüne seriyor. Kapitalistler silahını, bombasını ve dolarını ihraç ediyor. Ya da asker gönderiyor. Sosyalist Küba ise karşılıksız olarak doktorlarını gönderiyor.

SC: Ülkemize dönelim biraz da. AKP, bu krizle baş edebilir mi?

A.T: AKP şu an sadece salgının boyutlarının ekonomik ve siyasi bir krize sıçramaması uğraşında. Sorumlulukları sağlık çalışanlarına ve tek tek insanlara atmak dışında ne yapıyor? Üstelik fırsatçılık da iş başında; sadece AKP değil, sermaye sınıfının bütünü, krizi fırsata çevirme peşinde.  Çıkarılan kanun paketlerinde işçinin, emekçinin adı yok. Kamu kaynakları her zaman olduğu gibi sermayenin ihtiyaçları için adeta peşkeş çekiliyor. Uzaktan eğitimdeki skandal görüntülerden tutun dini söylemlerin başa yazılmasına kadar bir çok şeyin altında bu fırsatçılık telaşı var. Eğitimde şu an kaos var, adalet uygulamaları bundan da beter bir noktada. Tahliye uygulamalarında politik suçlular yerine uyuşturucu ve cinsel suçlar öne alınıyor. Sağlık uygulamalarına ise izah etmeye dahi gerek yok. Tıbbi maskesini kendisi üretmek zorunda kalan sağlık emekçilerimiz var. Eğer bir korona günlüğü tutulursa en başa şu yazılabilir. AKP sağlığa zararlıdır.

SC:  Sürecin başından beri “Evde Kal” çağrısı var. Bu çağrıya bazı tepkiler de var. Komünistler ne düşünüyor bu çağrı hakkında?

A.T: Yurttaşların bu çağrıya uyması için ekonomik ve sosyal önlem alınmadığı sürece, sorumluluğun halka atılması gayreti dışında bir anlamı yoktur. Düşünün ki bir iktidar, çalışması zorunlu haller ve zorunlu olmayan haller gibi çok basit bir gruplama dahi yapamıyor.  Sermaye sınıfının karlarının düşmemesi adına, ekonomik yaşama kısıtlama getiremiyor; çünkü bu durumda işçilerin haklarını  garanti altına alamayacağını biliyor.  AKP yine meseleyi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı nezdinde, en fazla sosyal yardıma indirgiyor ve bunun denetimi bile yapılamıyor. “Hayat eve sığar” söylemi de cabası. Eğer, gitmek zorunda olmadığınız bir işiniz varsa, evde yeteri kadar yiyeceğiniz varsa, aylık ödemeleriniz konusunda hiçbir kaygınız yoksa, hayatı eve sığdırabilirsiniz; koronadan olmasa bile açlıktan, sefaletten ölmemek için çalışması gerekenlere AKP’nin söyleyeceği hiçbir şey yok.  Böyle bir derdi de yok.

SC: TKH, sürecin başında bir “Toplumcu Reçete” deklarasyonunda bulundu. Bu deklarasyondan bahsedebilir misiniz?

A.T: Biz Türkiye Komünist Hareketi olarak bu krizden ancak ve ancak toplumcu bir reçete ile çıkılabileceğini belirttik. Tersinden  düşünülürse  “Toplumcu Reçete”  hayata geçirilmediğinde bu krizden çıkılamaz ve yine bu süreç emekçilerin üzerine yıkılır. Buna büyük bir itirazımız var.

Toplumcu reçetede, en temel de,  tüm yurttaşlara sağlık taraması yapılması gerektiğini belirttik. Çünkü şu an tek tek insanların koronavirüsü kapması, hastaneye başvurması ve tedavi dışında bir plan işlemiyor.

Bunula da yetinilemez elbette ki; tüm sağlık kuruluşlarının kamulaştırılmasını, ilaç depolarına el konulmasını ve gerekli ilaçların halka ücretsiz temini gerektiğini belirttik.

İşten çıkarmaların yasaklanması, işçi ücretlerinin devlet garantisi altında olmasını, gıda fiyatlarının dondurulmasını, su, elektrik ve ısınmanın ücretsiz hale gelmesini, banka borçlarının silinmesini ayrıca belirttik.

Biliyoruz ki AKP, bırakın bunları yapmayı, bunların tümünden köşe bucak kaçıyor.

Biz komünistlerin mücadelesi bu yönde olmaya devam edecek.

SC: Peki siyasi faaliyetlerinizi bu özel süreçte nasıl yürütüyorsunuz. Seslenme kanallarınız, örgütlenme süreciniz bunlar da  durum ne?

A.T: Biz tüm üye ve dostlarımızın sağlığından da sorumlu olduğumuzu düşünüyor ve bu yönde kendi önlemlerimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Partimizin bu sürece ilişkin tüm çalışmalarını sağlığımızı tehlikeye atmayacak şekilde yaygınlaştırmaya gayret gösteriyoruz. 2020 yılı için parti takviminde oldukça önemli gündem ve hazırlıklarımızı silmiş değiliz. Süreci her yönü ile değerlendirmeye devam ediyoruz. Kapitalizmin sağlık uygulamaları karşısında sosyalist seçeneği güçlendirmenin yollarını ilk defa yaşadığımız böyle bir olayda da deneyimleyerek çoğaltmaya çalışıyoruz.

SC: Son olarak iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

A.T: Sosyalizmin emekçiler için tek seçenek olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Şimdi bunu güçlü bir seçenek haline getirmek için örgütlenmeye, daha fazla çalışmaya mecburuz.  Bu süreçte tüm dostlarımızın sağlığına dikkat etmesini ve Parti ile temaslarını güçlendirmeye çağırıyorum.