TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Deprem vergileri sermaye sınıfının midesinde

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek "Deprem vergileri ise çoktan harcandı bitti. Deprem vergileri nerede diye soruluyor ya hani. Biz cevabını verelim. Deprem vergileri AKP’nin yandaş şirketlerinin cebinde.  Sermaye sınıfının midesinde." değerlendirmesinde bulundu.

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Deprem vergileri sermaye sınıfının midesinde

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in katılımıyla gerçekleşti. Yurt ve Dünya’daki önemli gelişmelerin komünistlerin gözünden değerlendirildiği ve TKH YouTube kanalı üzerinden canlı olarak yayınlanan basın toplantısında öne çıkan gündem maddeleri İzmir’de yaşanan deprem felaketi, torba yasa ve pandemi oldu.

“KENDİ YARATTIKLARI RANT VE KAR HIRSINI GİZLEYEREK SORUMLUKLARDAN KAÇAMAZLAR”

Tekerek, “İzmir’deki yurttaşlarımız her şeyi devletten bekledikleri için ölmediler. Devlet her şeyi yurttaşın sırtına yüklediği için öldüler.” diyerek İzmir’deki deprem felaketine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Deprem doğal ama sonuçları hiç de doğal değil.  Sonuçlardan neyi kastediyoruz biraz açmak istiyoruz. Bakın İzmir’de hayatını kaybedenler çürük olduğu saklanmış, marketlere yer açmak için kolonları kesilmiş binalarda yaşamlarını yitirdiler. Bu durum hemen hemen tüm depremler için karşımıza çıkan bir gerçek.

Hem İzmir depreminde hem de daha önceki depremlerde hemen bir ezber ile karşılaşıyoruz, karşılaştık. Bu binayı kim yaptı? Müteahhit ortadan kayboldu gibi haberlerle karşılaşıyoruz. Buradan bir kez daha söyleyelim. Kâğıt üstünde her şeyi uygun gösteren, malzemeden çalan, kendinin asla oturmayacağı binalar inşa edip, dışını süsleyip bu konutları satan müteahhitler evet suçludur.

Ama tek suçlu onlar değil. Öyle her depremde günah keçisi ilan edip, katil müteahhitleri işaret etmek ile kamu kurumları sorumluluklarından kaçamazlar. Tarım alanlarını, kentsel alana dönüştürme kararı alan kamu kurumları değil mi? Yapı denetimlerinde sorumlu olan kamu kurumları değil mi? İmar affı kararı veren doğrudan siyasi iktidar değil mi?

Bu gerçekler ortadayken, kendi yarattıkları rant ve kar hırsını gizleyerek sorumluklardan kaçamazlar, kaçamayacaklar.

Meseleyi, çarpık kentleşme, kentsel dönüşüm gibi kavramlarla açıklamanın çoktan zamanı geçmiştir.

Mesele, ülkemizde ekonominin beton ekonomisine döndüğü zamandan bu yana her betonun yoksul halkın üstüne düşmeye aday betonlar haline gelmiş olmasıdır. Bilimden kaçıp, ranta koşarak yurttaşın konut güvenliğini sağlamasının imkânsız olmasıdır.

Kamu kurumları bu rantın önüne geçen değil, bu rantı organize eden bir hale gelmiş olmasıdır.

Eğitimde kar, sağlıkta kar, barınmada kar hırsı olunca, depremde enkaz, enkazın altında da emekçiler kalıyor.

Bu gerçek artık gizlenemez bir hale geldiğinden AKP bakın ne yapıyor.

Siyasi şov yapıyor. Enkazın üstüne çıkan bakana soruyoruz. Senin ne hakkın var enkazda fazladan ağırlık oluşturmaya, ne hakkın var enkaz altında can derdine düşen yurttaşın telefonunu meşgul etmeye, ne hakkın var, teknik ekibin çalışmasını bölmeye? Hani bir söz vardır yurttaşlarımız bilirsiniz vali olmuşsun ama adam olamamışsın diye. Artık bu sözü şöyle çevirsek yeridir, en ufak insani duyarlılıktan uzak olduğunuz için bakan oldunuz. En ufak utanmanız olmadığı için bakan oldunuz ve bu siyasi şovları yapmaya hak buldunuz kendinizde.

AKP siyasi şov dışında ne yapıyor?

Vatandaşa akıl veriyor. Neymiş efendim, fazladan para verip sıfır binalarda kalınmalıymış. Bunu bir AKP belediye başkanı söylüyor. Depreme çözüm paraya kıyıp sıfır bina almakmış. Her şeyi devletten beklememeliymişiz.

Mersin Akdeniz Belediye başkanı bu konuşmasıyla neredeyse ölen yurttaşlarımızı suçluyor. Onlar para verip sıfır bina alamadıkları için ölmüş oldular. Bu AKP’liye göre her şeyi devletten bekledikleri için öldüler. Ve bundan sonraki depremlerde eğer ölen olursa da ölenler sıfır bina alamadıkları için ölmüş olacaklar.

İzmir’deki yurttaşlarımız her şeyi devletten bekledikleri için ölmediler. Devlet her şeyi yurttaşın sırtına yüklediği için öldüler.

Tüm bunlar olurken, AKP ortağı MHP, açıklamaları ile AKP’nin gerisinde kalmıyor. Devlet Bahçeli çıkıp, depremzedeleri kastederek ‘keşke riskli binalarda yaşamayı tercih etmeslerdi’ diyebiliyor. Bahçeli tercih ile zorunluluk ya da mecbur kalma arasındaki farkı bilmiyor mu? Hiç bilmez olur mu bal gibi biliyor.  Yurttaşı suçlu bulmak yarışında o neden geri kalsın değil mi?  Bahçeli, orayı burayı kapatın deyin bir düzen siyasetçisi olarak, riskli binaları kapatın diyemiyor ama. Ona gücü yetmiyor da vatandaşa gücü yetiyor. Düzenin kiri ağızlarına vuruyor.

Her depremden sonra, deprem bölgesi için kaynaklar ayrılıyor.  Bu kaynaklar, yandaş şirketlere ayrılan kaynakların, silinen vergi aflarının yanında devede kulak kalır.  Sermayeye karşı eli, gönlü bol olan AKP, depremde canını malını, evini kaybetmiş yurttaşa sus payı dağıtmaya çalışarak işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Deprem vergileri ise çoktan harcandı bitti. Deprem vergileri nerede diye soruluyor ya hani. Biz cevabını verelim. Deprem vergileri AKP’nin yandaş şirketlerinin cebinde.  Sermaye sınıfının midesinde.

Her depremden sonra, bütün koordinasyonsuzluğa rağmen, kurtarma ekiplerinin özverisi ile enkazdan canlı çıkan yurttaşlarımızın yaşama tutunması AKP başarısı olarak gösteriliyor. Ambulansta çekilen özel bir görüntüyü sağlık bakanı paylaşıyor.  Tek umursadıkları şey şudur.

Elazığ depreminde Elazığ valisinin mikrofon açıkken bakana ‘kamuoyunda algı çok iyi’ demişti hatırlarsınız.

İşleri güçleri, kamuoyunda algı çok iyi olsun diye uğraşmak. Yüzlerce yurttaşımız yaşamını yitirmiş, deprem vergileri yandaşa dağıtılmış, ortak oldukları marketler kolon kesmiş ama algı iyi olsun istiyorlar.

Bir de başka bir algı mantığı var ki buna değinmek gerekiyor.

Her depremden sonra dayanışma ağları örülüyor. Bu dayanışma ağları oldukça önemli ama, sorunun çözüm asla olamaz. Bu dayanışma ağları yaraları bile tam olarak saramaz. Nasıl ki askıda ekmek emekçinin açlığına çözüm olmuyorsa, nasıl ki askıda fatura yoksulluğu ötelemiyorsa, askıda kira gibi çözümler de kalıcı bir çözüm olamaz.

İşte yurttaşlar, belediyeden merkezi iktidara kadar yerel ya da merkezi yönetimler kapitalist düzende en fazla askıda bir hayat sunabiliyorlar.

Son yerel seçimlerin üzerinden çok zaman geçmedi. Bakın 3 duruşa vurgu yapalım. Biri AKP’nin deprem, kentleşme, konut üzerine son yerel seçimlerde ne dediğidir. AKP, vaatlerinde neler yok ki, depremlerin erken tahmin sitemini oluşturmak gibi vaatler dahi var. Son 18 yılın sahibi olarak AKP doğrudan tüm ölümlerin sorumlusudur. Süslü vaatlerin yanına serbest piyasa güzellemesi eklendiği anda bundan kaçış zaten olamaz.

CHP açısından da durum özünde farklı değildir. Kentsel dönüşüm, afetler ya da deprem riskleri konusunda sürekli bir uzlaşıdan bahseden CHP, piyasacılığı reddetmediği için, işi yine bireysel çözümlere vardırmaktadır.

Bir de biz varız, komünistler var. Bizim ne söylediğimiz bellidir, biz komünistler konut hakkının en temel haklardan biri olduğunu belirtmenin yanında, doğa olaylarının yıkıcı etkisini ortadan kaldırmanın doğrudan devletin sorumluluğu altında olduğunu söylemekteyiz ve bunun altından gerçek anlamda kalkacak tek düzenin sosyalist bir düzen olduğunu bir kez daha buradan ilan ederiz.

Değerli yurttaşlarımız, bugün Çevre ve Şehircilik Bakanı yine yurttaşlarımızdan rica ediyor ve diyor ki, riskli binalarda oturmayın. Bakan halkı aptal yerine koymaktan artık vazgeçsin Kimse, depremde ölmek istediği için riskli binalarda oturmuyor. Tam tersine imar affı yolu ile, açık bir şekilde riskli binalarda oturun demeye getiren sizsiniz? Yurttaşlardan imar affı nedeniyle para tırtıklıyan sizsiniz, 18 yıldır iktidarda olup, çılgın projeler ile kenti yağmalayan sizsiniz.Şimdi bunlar kalkıp bir sonraki depremde hayatını kaybedecek yurttaşlarımız olursa çıkıp “biz demiştik de” derler. Bu düzen, bu patronlar düzeni , pandemi de ortaya çıktığı gibi , toplumsal hiçbir sorunun altından kalkamıyor. Sorunun bizzat kaynağı haline geliyor.”

“İŞÇİ SINIFI BU SALDIRIYI PÜSKÜRTMEK ZORUNDADIR”

Basın toplantısında yeni torba yasaya da değinen Tekerek, AKP’nin, bu torba kanunlar ile henüz kaldıramadığı kıdem tazminatı hakkını ve emeklilik hakkını , yavaş yavaş, alıştıra alıştıra kaldırmayı denemekte olduğunu belirterek, işçi sınıfının bu saldırıyı püskürtmek zorunda olduğunu vurguladı. Tekerek konuyla ilgili şunları kaydetti:

“Hani şimdi bahsediyoruz ya, yurttaşların devletten değil de devletin yurttaşlardan beklentisi var diye.  Sağlam evlerde yaşayın diyorlar ama kira yardımları ile işin içinden çıkmak istiyorlar diye. İşte halk düşmanlığı burada da bitmiyor.

Bugün meclis gündeminde olan Torba Yasa tasarısı kanunlaşırsa neler olacağını hatırlatmak , halkımızı uyarmak isteriz.

Bu tasarı, öncelikle kayıt dışı işçi çalıştıran patronları af ile ödüllendiriyor. Zaten oldukça yaygın olan kayıt dışı çalıştırma hali bu tür aflar ile daha da meşru hale getirilmiş oluyor.

Yine aynı tasarıda patronlara verilen hakka bakın. 25 yaşının altında ve elli yaşın üstünde işçi çalıştıran bir patron iş güvencesi hükümlerine tabi olmadan kıdem ve ihbar tazminatı ödeme zorunluluğu olmadan bu yaş aralığındakileri çalıştırabilecek.

Değerli Yurttaşlar, yani AKP diyor ki;

Ülkede genç bol,  al 25 yaş altı gençleri,  istediğin kadar sömür,  kıdemini, ihbarını vermeden de istediğin gibi işten çıkar. Al 50 yaş üstü işçileri ona da aynısını yap.

Bu tasarı açıkça söylüyoruz ki, sadece bu yaş aralığını etkileyecek bir tasarı değildir. AKP, bu torba kanunlar ile henüz kaldıramadığı kıdem tazminatı hakkını ve emeklilik hakkını , yavaş yavaş, alıştıra alıştıra kaldırmayı denemektir.

İşçi sınıfı bu saldırıyı püskürtmek zorundadır. Bu ve bundan da ağır bir çok tasarıyı AKP 2023 yılına yetiştirmeye çalışmaktadır. İşçi sınıfının örgütsüz olduğu  geçen her gün AKP tam da bu durumdan güç alarak pandemiyi bahane göstererek krizin faturasını emekçilere kesmek istemektedir.

Torba yasaya karşı meclis önünde yapacağı basın açıklaması engellenen ve göz altına alınan DİSK üyelerine destek mesajımızı buradan ifade etmek istiyoruz.

Yine hakları için yürüyen maden işçileri de alay komutanlarının müdahalesine uğradı.

Hakkını arayanların karşısına AKP, polisi , askeri sürüyor.

AKP istiyor ki her türlü hak gaspını yapayım ama kimse sesini çıkarmasın.

Yok öyle yağma.

Aksine bizler ülkenin her yerinden bu seslerin çıkacağını artarak devam edeceğini biliyoruz.

AKP’den gerçek anlamda hesabı soracak olan da yine işçi sınıfı olacaktır.”

“AKP BİREYSEL ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İLE GÜNÜ KURTARMAYA ÇALIŞIYOR”

Basın toplantısının son kısmında pandemi sürecine değinen Tekerek, AKP’nin bireysel çözüm önerileri ile günü kurtarmaya çalıştığını belirterek, virüsün kaynağının kapitalist sistem olduğunu vurguladı. Tekerek konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

“Pandemi devam ediyor. Her gün virüs kaynaklı ölümlerin sayısı artıyor. AKP’nin açıkladığı tüm veriler, gerçeklerin olduğundan daha farklı gösterildiği belgeleri ile sabit.

AKP, virüsün yayılma hızını bilimsel ve toplumsal çözümlerle kesmek bir yana dursun, ricacılık ile bireysel çözüm önerileri ile günü kurtarmaya çalışıyor. Yetmiyor, sağlık emekçilerine dayatma yapıyor, üstelik hak edişleri bile doğru düzgün ödemiyor.

İçişleri Bakanlığınca alınan tedbirlere ise tedbir demek bile doğru değil. Akşam 10 dan sonra bazı yerlerin kapanması ile virüsün yayılma hızı kesilmeyecek. Çünkü virüs fabrikalarda yayılıyor, toplu taşımada yayılıyor, okullarda, hastanelerde yayılıyor.

Zorunlu olmayan sektörlerdeki üretimi durdurmadıkça, emekçilerin asgari geçim şartları devlet tarafından karşılanmadıkça, genel karantina uygulanmadıkça alınan kararlar virüse karşı tedbir değil, AKP’nin kendi siyasi geleceğine tedbir alması anlamına geliyor.

Ama buradan belirtmek istiyoruz ki AKP ne yaparsa yapsın pandemi konusunda ‘algı iyi’ diyemeyecek.

Parası olanın hastaneye yattığı, olmayanın evine gönderildiği bu eşitsiz düzende, artık virüsün kaynağı kapitalist sistemdir. AKP’dir, patronlardır.

Değerli yurttaşlarımız,

Bir önceki basın toplantısında belirttiğimiz gibi AKP bir 4 y partisidir. Bu bir 4 Y iktidarıdır. Yolsuzluk, yoksulluk, yasak ve yalan iktidarı batsın. Bu emkazın altında patronlar kalsın diyorsanız, gelin hep beraber sosyalist bir iktidar mücadelesi verelim.

Emek, bağımsızlık, laiklik ve sosyalizm mücadelesini güçlendirelim.

Bu haramilerin saltanatını başlarına yıkalım.”