TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Darbe girişimine lütuf diyenler bugün iktidarda

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek, "Darbe girişimini Allah’ın bir lütfu olarak görenler bugün halen iktidardadır. AKP’den hesap sorulmadan, emperyalizmden hesap sorulmadan, gericiliğe karşı mücadele edilmeden, sermaye sınıfı ile hesaplaşmadan dün FETÖ, bugün başka bir tarikat ülkemizde at oynatmaya devam edecektir ki ediyor da..." değerlendirmesinde bulundu.

TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek: Darbe girişimine lütuf diyenler bugün iktidarda

Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) haftalık basın toplantısı TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in katılımı ile canlı olarak gerçekleşti. Toplantıda 4 yıl dönümünde 15 Temmuz FETÖ’cü Amerikancı darbe girişimi komünistlerin gözünden değerlendirildi.

“FETÖ SERMAYE DÜZENİNİN ÇOCUĞUDUR”

Tekerek, cemaat ve tarikatların tek başına “masum bir dini örgütlenme” olmadıklarının, bu tür örgütlenmelerin köküne kadar siyasi ve ticari birer örgütlenme olduklarının 15 Temmuz ile tescillendiğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:

“Evet bugün 15 Temmuz. Bugün iktidar partisi AKP, FETÖ darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle yurttaşlarımıza bol bol kahramanlık öyküleri anlatacak. Bu darbe girişimini tüm siyasi boyutlarından arındırmaya çalışarak bitmiş olan meşruiyetlerini  yeniden sağlamaya çalışacak. Bugün ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere diğer düzen içi partiler FETÖ’ye lanet okumanın ötesine geçemeyen açıklamalar yapmakla yetinecekler.

Şimdi gelin 15 Temmuz FETÖ darbesini, öncesini ve sonrasını biz komünistlerden dinleyin.

Bu darbenin faili, yıllardır sivil toplum kuruluşu olarak pazarlanan İslamcı bir cemaat-tarikat olan FETÖ’dür. Bir kez daha cemaat ve tarikatların tek başına ‘masum bir dini örgütlenme’ olmadıkları, bu tür örgütlenmelerin köküne kadar siyasi ve ticari birer örgütlenme oldukları 15 Temmuz darbe girişimiyle tescil edilmiştir.

FETÖ, kapitalist sistemin, burjuva siyasetin ve sermaye düzeninin çocuğudur. Kimse FETÖ’yü tarih ve siyaset dışı bir şey haline getirmemelidir. TÜSİAD, MÜSİAD ve TUSKON, sermaye sınıfının burjuva örgütleri olarak bu hareketin arkasında duran, göz yuman, iş yapan, ortaklık kuran sermaye örgütleridir

FETÖ’nün en yakın ortağı AKP’dir. Emperyalizm destekli ve liberal ‘yetmez ama evetçi’ hormonlu AKP-FETÖ ortaklığı “Büyük Ortadoğu Projesi” ve emperyalizm için ılımlı-uyumlu İslam söylemi doğrultusunda iktidara ‘taşınmıştır’ bugün 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin nedenleri bu ortaklık düşünülmeden anlaşılamaz.”

“CUMHURİYET’İN SADECE ADI KALDI”

Tekerek, TKH’nin darbe girişiminin hemen ardından yaptığı açıklamayı hatırlatarak şunları kaydetti:

Partimiz 15 Temmuz 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin hemen ardından bir açıklama yapmıştı. o açıklamadan bir bölümü  hatırlatmak istiyoruz sizlere.

Diyorduk ki o gün:

Yaşanan darbe girişiminin siyasi sonuçları çok farklı boyutlarda ortaya çıkacaktır. AKP iktidarı ve Erdoğan, bu durumu sonuna kadar kullanacak, başkanlık rejiminin yolunu yapmak için sonuna kadar bu durumdan faydalanacaktır. Aynı zamanda, kendisine muhalif bütün kesimleri susturmak ve baskı altına almak için yargıda başlattığı yeni operasyonlarla başka bir darbe hukukunu gündeme getirecek, ülkemiz daha hukuksuz ve daha baskıcı bir yönetim altına girecektir. İkinci cumhuriyet rejiminin yaşamış olduğu kriz, baskı ve otoriterleşme ile çözülmeye çalışılacak ancak bu durum yeni kriz ve toplumsal tepkilere yol açacak başka dinamikler yaratacaktır. Halkımız, ülkemizin gerici toplumsal dönüşümüne imza atan işbirlikçi bu kesimlerin iktidarına hizmet edecek politikalara karşı tepki vermekten çekinmemelidir. Emekçi halkımız, ülkemizi kana bulayan ve karanlığa gömenlere bir kez daha fırsat vermemek için örgütlü gücünü kurmalıdır.

Değerli yurttaşlarımız, aynen söylediğimiz gibi olmadı mı? Bakın 15 Temmuz 2016’dan sonra ülkede başkanlık referandumu ile rejim değişti. Cumhuriyet bitirildi. Cumhuriyetin sadece adı kaldı. Kanun hükmünde kararnameler ile FETÖ çuvalına doldurulan ilerici, aydın, yurtsever, solcu ve devrimci olan öğretim üyeleri, hekimler başta olmak üzere kamu görevlileri ihraç edildi. İçlerinde kadına şiddete karşı mücadele eden derneklerin bile kapısına kilit vuruldu.FETÖ borsaları kurularak, parası olana yol verildi. Fırsattan istifade HDP belediyelerine kayyumlar atanmaya başlandı. Ve daha birçok örnek var elbette…

“YAVUZ HIRSIZ EV SAHİBİNİ BASTIRMAKTA”

Basın toplantısında FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmalarına da değinen Tekerek, meclise sunulan FETÖ‘nün siyasi ayağının araştırılması önergesinin bu senenin başında AKP ve MHP oyları ile reddedildiğini hatırlatarak şöyle dedi:

“Şimdi FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmaları devam ediyor. Ama ne tartışma…Daha dün ise MHP genel başkan yardımcısı bir demecinde ‘FETÖ’nün siyasi ayağının açığa çıkarılmaması vicdanları yaralamıştır’ dedi.

Meclise sunulan FETÖ‘nün siyasi ayağının araştırılması önergesi bu senenin başında AKP ve MHP oyları ile reddedilmişti hatırlayın. Resmen aklımızla dalga geçilmektedir değerli yurttaşlarımız. Yavuz hırsız ev sahibini bastırmaktadır. FETÖ’ye ‘ne istediler de vermedik’ diyenler, FETÖ okullarından mezun olanlar, Türkçe olimpiyatlarına katılanlar, FETÖ evlerinde maklubeye kaşık sallayanlar, FETÖ’nün kumpas davalarının savcısı olanlar, Ankara’yı parsel parsel FETÖ’ye satanlar, Bank Asya’nın açılışına katılanlar, FETÖ’cüleri devletin üst makamlarına ve her kademesine atayanlar bellidir. Darbe girişimini Allah’ın bir lütfu olarak görenler bugün halen iktidardadır. AKP’den hesap sorulmadan, emperyalizmden hesap sorulmadan, gericiliğe karşı mücadele edilmeden, sermaye sınıfı ile hesaplaşmadan dün FETÖ, bugün başka bir tarikat ülkemizde at oynatmaya devam edecektir ki ediyor da.”

“ÜLKEMİZİ BU DÜZENDEN ÇEKİP ÇIKARMAK ZORUNDAYIZ”

Tekerek, 12 Eylül’ün devamcısı olan AKP’nin FETÖ’den bir farkı olmadığını vurgulayarak, bu düzenin değişmesi gerektiğini ifade etti. Tekerek değerlendirmelerini şöyle sürdürdü.

“AKP, 12 Eylül’ün devamcısı olarak, FETÖ ile gericilikte   farklılığı bulunmayan bir partidir.

Ayasofya’nın cami yapılması kararı işte tam da budur. FETÖ ile mücadele ettiklerini söyleyenler, hilafet düşkünlerine, padişah sevdalılarına yol vermektedir.

Diyanet işleri, gericiliğin ana üssü haline gelmiştir. Son olarak diyanetin bastırdığı 2021 takvimin maliyeti nedir biliyor musunuz? yaklaşık 10 milyon TL… Bu ülkenin emekçileri aç ve işsiz olduğu için köprü başlarında intihara kalkarken, binlerce üniversite mezunu işsizken, pandemi nedeniyle halka İBAN verip dayanışma isteyen iktidar diyanetin takvimi için 10 milyon TL’yi gözden çıkarmayı bilmektedir.

AKP’nin FETÖ ile konu Amerikancılık olduğunda bir farkı yoktur. Geçmişten bugüne kıbleleri ABD’dir. AKP’nin FETÖ ile sermaye yandaşlığı konusunda bir farkı yoktur.

Ülkemizde son iki hafta içinde iki büyük iş cinayeti hatta işçi katliamı yaşanmıştır. İlki, Sakarya’daki havai fişek fabrikasındaki katliamdır. Patronu MUSİAD yöneticisidir. İşçilerin beyanlarına göre uyarılar dikkate alınamamış, katliam göz göre göre gelmiştir.

İkincisi Artvin Yusufeli barajını basan sel suları sonucunda   ve hayatını kaybeden işçilerimiz oldu.  Bu barajın yapımını ise Kuveyt’te işçilerin hakkını ödemeyen, 3 havalimanında onlarca işçi cinayetine sebep olan Limak şirketidir.

Nerede bir işçi katliamı varsa, nerede bir kamu yağması varsa karşımıza zamanında FETÖ ile ortaklık kurmuş, şimdi AKP ile ortaklığı süren bu şirketler çıkmaktadır.

Hiç kimse bu sömürü bağlantılarını gizleyerek içi boşaltılmış bir FETÖ karşıtlığı yapmamalıdır.  Bunu yurttaşlarımız asla izin vermemelidir.  AKP’nin FETÖ ile kurulan kumpaslar konusunda da bir farkı bulunmamaktadır.  Bu ülkenin yurtsever gazetecileri AKP kumpası ile halen cezaevinde tutulmaktadırlar. Siyasi görüşü nedeniyle sadece susturulmak, gözdağı verilmek istenen siyasetçiler halen cezaevindedir. Dün FETÖ için yargı sopası ne ise bugün AKP içinde odur.

Değerli yurttaşlar, ülkemizi bu düzenden çekip çıkarmak zorundayız.

Ama bunu Yenikapı ruhuna koşarak gidenlerle yapamayız. Bunu AKP içinden türeyen sağcılarla yapamayız. Bunu, Ayasofya açılsın namaza giderim diyen aktörlerle yapamayız. Buradan tekrar uyarıyoruz; bunlardan uzak durunuz. Biz varız komünistler burada.

Bilin ki yukarıda saydıklarımızın en büyük ortaklığı komünizm düşmanlığıdır. Komünizme düşmanlık bu düzen sürsün demekle aynı anlama gelmektedir. Bu düzen sürmesin. Bu düzen değişsin. Değişsin ki, laiklik gelsin, özgürlük gelsin, eşitlik gelsin.”