Tifüs aşısı ve Tevfik Sağlam'ın soruşturulması

Aşı gündemin ilk sıralarındayken Tevfik Sağlam’ı anımsayalım dedim.

Gündemin önemli maddelerinden biri aşı. Herkes umutla, heyecanla bekliyor; aşı bulunacak, insanlar aşılanacak ve Covid 19 sorunu çözülecek. Türkiye ise bu süreçte sadece faz üç çalışmalarında denek olabiliyor, o kadar. Bırakın doğru dürüst aşı çalışması yürütmeyi, eğer aşı bulunursa onu çoğaltma şansına bile sahip değil. Halbuki eskiden böyle değildi; Cumhuriyet kazanımlarının tek tek yok edilmesi ile bu duruma gelindi:

1928’de kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü aşı üretimine hemen başlamıştı. Bütün ülkenin aşı gereksinimini karşılayan kurum ayrıca Çin’de ortaya çıkan kolera salgınında gerek duyulan aşıları da göndermişti. Bugün sorun olan grip aşısını da üretiyordu. Ancak 1980 sonrası uygulanmaya başlanan neoliberal politikaların sonucunda aşı üretimi azaltılarak 1997 yılında tamamen durduruldu ve bu konuda da geriye dönülmüş oldu. Sırada, aşı ile uğraşanların soruşturulması var. Şaka değil, Cumhuriyet öncesi bunu da yaşamıştık:

Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam 1882 doğumlu bir hekim. Türkiye’de ilk Göğüs Hastalıkları Kürsüsünün kurucusu, 1943-1946 yılları arası İstanbul Üniversitesi Rektörü, Verem Savaş Derneği kurucusu, İstanbul Tabip Odasının ilk başkanı. Ve bence bunların hepsinden önemlisi 1915 yılında Dr. Reşat Rıza ile birlikte tifüs aşısını bulup, uygulaması. Zaten öncesinde de sonrasında da Türkiye’de geliştirilen başka bir aşı yok. Tevfik Sağlam bu başarısıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.

Tevfik Sağlam 1915 yılında Üçüncü Ordu Sağlık Dairesi Başkanı olarak Kafkas cephesine yollanır. Tifüs salgını orduyu kasıp kavurmaktadır. Yola çıkmadan önce Dr. Reşat Rıza (Kor) ile ne yapılabileceğini tartışırken, tifüsün taşıyıcısı olan bit ile mücadelenin yanı sıra tifüs aşısı üzerinde de dururlar. Tevfik Sağlam cepheye gelir gelmez hastalardan aldığı kan örneklerinden aşı çalışmalarına başlar ve dünyada ilk kez 28 Mart 1915’de Hasankale’de beşi doktor olan dokuz gönüllü subaya tifüs aşısı yapılır. Sonuçların olumlu olması üzerine ordu içerisinde yaygın kullanıma geçilir ve salgın ortadan kaldırılır. Sonrasında aşı tüm dünyada kabul görür.

Buraya kadar her şey güzel. Ama aşıya gönüllü olan ilk dokuz kişi arasında bulunan Dr. Haydar Cemal 23 Aralık 1918’de İstanbul gazetesine yazdığı bir makale ile Tevfik Sağlam’ın aşıyı yeterince özen göstermeden hazırlayıp, tehcir edilen Ermeniler üzerinde uyguladığını ve birçok kişinin öldüğünü, kendisi ve diğer doktor arkadaşlarının da buna tanık olduğunu söyler. Bunun üzerine Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi yedi kişilik bir komisyon kurarak konuyu inceletir. Tek tek hasta kayıtlarına bakılır, tanıklar dinlenir ve Haziran 1919’da tamamlanan rapor Tevfik Sağlam’ı aklar. Meclis-i Sıhhi-i Âli de raporu onaylar.

Bunun üzerine Haydar Cemal Divan-ı Harbe başvurup, komisyonun taraflı davrandığını iddia ederek konuyu incelemeleri gerektiğini söyler. Divan-ı Harp savcısı ise, soruşturması sonucunda konunun teknik bir sorun olduğunu belirterek başvuruyu reddeder ve dosya kapanır.

Tevfik Sağlam Kafkas Cephesinde tifüs ve koleraya karşı yürüttüğü mücadele nedeniyle “Savaş Madalyası” ile ödüllendirilir.

Aşı gündemin ilk sıralarındayken Tevfik Sağlam’ı anımsayalım dedim.

Not: Ahmet Başustaoğlu’nun hazırladığı ve İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan Bir Nefes Sıhhat. Tevfik Sağlam’ın Yaşamı isimli kitaptan ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir.