Tekstil sermayesi, dağıtılamayan maskeler ve tekstil işçisi için notlar

Ölümcül korona virüse karşı tedbir amaçlı takacağımız maskelerin kâr etmeden satılamayacağı durumun vahametini göstermektedir.

Tekstil sermayesi, dağıtılamayan maskeler ve tekstil işçisi için notlar

Ali Rıza Gültekin

Tekstil İşçisi – Sınıf Tavrı GYK üyesi

Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi, işçilerin yaşam koşullarını da kötü etkiledi.

Bilindiği gibi korona salgınının ülkemizde görülmesinden itibaren maskelerle ilgili gelişmeler her gün değişkenlik gösterdi. Önce para ile satıldı. Ardından PTT’den dağıtılacağı salık verildi ve en sonunda telefonlara gelecek kodlar ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ile eczanelerden ücretsiz dağıtılacağı söylendi. En sonunda ise maskelerin para ile satılacağı açıklandı.

Bu yazının konusu ise sürecin neden böyle karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal aldığı ile ilgili olacak.

Öncelikle korona virüs salgınının bize gösterdiği üç sonuç vardı;

1. Özelleştirmelerle birlikte sağlık sisteminin çöktüğü gerçeği,

2. Kamucu sosyal devletin zorunluluğu gerçeği,

3. İşçilerin ve yoksulların pandemi koşullarında dahi yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmak zorunda oldukları gerçeğidir.

Bu üç olguya sınıfsal perspektif ile bakmadığımız zaman karşımızda sadece maskeleri dağıtılamayan bir ülke görmüş oluruz.

Maskelerin hikâyesi: Tekstil sermayesi nasıl işe el attı?

Sadece maske dağıtamıyorlar demek eksik kalıyordu, maskenin dağıtılamaz oluşunun sebebi arkasındaki sınıfın, tekstil patronlarının çıkarıdır.

Hâlbuki maske dağıtımının tek sorumlusu devlet değildi ve devletin tekstil sermayesi ile “1 Hibe 1 İhracat” anlaşması vardı. Tekstil sermayesi aslında ilk başlarda koronadan kaynaklı tekstil sektörünün durması sebebiyle bu anlaşmayı yapmıştı. Tekstil sektörü devlet için de, sermaye için de önemli bir sektör.

Bütün dünyayı, dolayısıyla ülkemizi derinden etkileyen virüs tekstil sermayesinin de açgözlü davranmasına neden oluyor, maskeye olan ihtiyaç da iştahını kabartıyordu.

Tabii ki daha fazlasını istiyordu sermayenin temsilcisi olan Ahmet Öksüz. Dünya gazetesinde şu ifadeleri kullanıyordu;

1.Maske için kullanılan Non-woven (dokusuz) kumaşının 2011’de ülkemizde şan eseri listeye girdiğinden,

2. Maskelerin 3 yada 4 liradan satılması,

3.SGK primleri ve ekstra ödemelerin vergiden muaf tutulması,

4.Normal çalışmaya dönüldüğünde eleman sayısında azalma olması gerektiğinden bahsediyordu.

Aslında maske ihtiyacı doğmaya başladığından beri tekstil sermayesi bu yöndeki baskısını artırıyordu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süredir satışına izin verilmeyen maskelerle ilgili düzenlemeye gidildiğini belirterek, “Cerrahi maske, bez maske satışına halkımızın kolayca ulaşabileceği yerlerde izin vermeyi planlıyoruz. Maske türlerine göre üst fiyat belirleyerek halkımızı mağdur edecek girişimlerin önünü keseceğiz” ifadelerini kullandı.

Yapılan son açıklama çerçevesinde tıbbi maskelerin; marketler, eczaneler, tıbbi cihaz satışı yapan medikal firmalar ve elektronik ticaret platformları üzerinden 1 TL tavan fiyatıyla satılacağı duyuruldu.

Pandemi sürecinde maskenin ulaşılabilir olması gereklidir. Bu konuda biz de daha önce uyarılarımızı yapmış ve maskenin kamunun belirleyeceği bir tavan fiyatla ücretli olarak da erişilebilir olması talebimizi dile getirmiştik. Ancak maskenin tıbbi bir ürün olması dolaysıyla güvenilir noktalardan temin edilmesi gerekmektedir

İstanbul Eczacı Odası başkanı Zafer Cenap Sarıalioğlu tarafından yapılan açıklamalarda sevindiren haber hakkında yeni bir iddia daha ortaya atıldı. Eczanelerde maskelerin bir liraya satılmasının çok mümkün olmadığını, çünkü eczanelere gelen fiyatın bu olduğu belirtti. Açıklamasında; ‘Salgın sonrasındaki ekonomik durumu inceleyerek bunun çok zor olduğunu söyleyebilirim. 1 liraya satılması için eczanelerde 70 ile 80 kuruş arasında gelmesi lazım.’ ifadesini kullandı.

Eczacılar Odası Başkanı’nın bu açıklamaları bize kamucu, sosyal devletin önemini, sağlığın özelleştirilmesi ve piyasaya açılmasıyla birlikte, toplum sağlığının kar amacı uğruna nasıl hiçe sayıldığını gözler önüne sermektedir. Ölümcül korona virüse karşı tedbir amaçlı takacağımız maskelerin kâr etmeden satılamayacağı durumun vahametini göstermektedir.

Maske üretip sahip olamayanlar: Tekstil işçileri

Peki, maskeleri üreten tekstil işçilerinin durumu hakkında, sağlıklı koşullarda çalışıyorlar mı, üretim nasıl gerçekleşiyor?

Elbette işçiler sağlıklı bir şekilde çalışmıyor.

Sermayenin kâr hırsı zaten iyi koşullarda çalışmayan işçileri maske üretiminde de doğru düzgün önlem alınmadan çalışmaya zorluyor. Taşeronlaşmanın yoğun olduğu sektörde günlük yevmiyeli çalışanların epey çoğaldığı ve durma noktasına gelen tekstil sektörünün de işçileri bu koşullarda çalıştırmaya ön ayak olduğunu biliyoruz.

Sendikaların daha örgütlü hareket etmesi gerektiği bu dönemde maskelerin parayla satılacağının açıklanmasının ardından hiçbir tepki verilmemesi, sendikaların sınıfsal bakış açısından ne denli uzak durduklarının göstergesidir.
Tekstil sektöründeki örgütlenmeye iki öneri olarak bulunuyor.

1.Öncü tekstil işçilerinin acil olarak bir araya gelip, sektördeki durumu iyi analiz ederek, yeni bir mücadele hattı kurulması gerekmektedir.

2.Fabrikalar, işyerleri ve atölyelerde komitelerin tekstil işçileri arasında örgütlenme zorunluluğu bulunuyor.
Yukarıda belirttiğim iki madde üzerinden hızlı bir şekilde müdahale edilerek, tekstil sektöründeki işçilerin daha sağlıklı bir şekilde örgütlenmesi yapılmalı ve tekstil işçilerini sadece ekonomik veriler üzerinden örgütlemeyi bırakmalıyız.

Hem siyasal hem ekonomik bir çalışmayı önümüze koymalıyız.

Yoksa yukarıda belirttiğim gibi maske meselesinde arkadaki sermaye devletini gözümüzden kaçırmış oluruz. Bunları önümüze hedef olarak koymalı ve bir kopuş yaratarak yeniden tekstil işçilerinin örgütlü hale gelmesini önümüze koymalıyız.