Tarihsel TKP’li Nadir Uygun: TKH’nin şu an Türkiye’de geleneği en iyi temsil eden yapı olduğuna inanıyorum

Patronumuz Alman, bir şantiye firması. Patron bizi içeri topladı, dedi ki, “Arkadaşlar Almanya’da 1 Mayıslar serbest ama burada yasak, güvenlik güçleri kapıdalar. Sizin iş başı yapmanızı istiyorlar, yoksa sizi tutuklayacaklarmış.” Biz bir oylama yapıyoruz, 1 Mayıs’a gitmek isteyenler, istemeyenler diye. Patron sordu kimseden ses çıkmıyor. Ben ayağa kalktım, bir el işareti yaptım, herkes birden kalktı.

Tarihsel TKP’li Nadir Uygun: TKH’nin şu an Türkiye’de geleneği en iyi temsil eden yapı olduğuna inanıyorum

Nadir Uygun 1958 yılında doğdu, 1971 yılında ailesi ile birlikte İstanbula göç etti, 1972 yılından itibaren metal işçiliği yapan halen metal işçisi olarak çalışmaya devam ediyor. Nadir abi, 1982 yılından itibaren TKP saflarında mücadelesine devam ediyor. Bugün TKH üyesi. 100. Yılımızda sözü Nadir abiye bıraktık.

-Nadir Abi merhaba, TKP’yle tanışmandan bahsedebilir misin?

1958 doğumluyum. 1972’de ilkokuldan sonra İstanbul’a geldim. İşçilik hayatım başladı, fabrikalarda çalışmaya başladım. Sendikacı arkadaşlarla tanıştım. Sol ile 1972’de tanıştım. 1980’e (askere gidene kadar) kadar solun farklı kesimlerini tanıdım, kitap aldım görüşlerini takip ettim. 1980’den sonra yine fabrikalarda çalışmaya başladım. 1980’den sonra parti ile asıl ilişkim başladı. 1982’de fabrikadan partili arkadaşlarla çalışmalara başladık. Gazete aldık, bildiriler dağıttık ama direk partili olup olmadıklarını bilmiyordum. Sonra partiye davet edildim. İllegal çalısmaya başladım. Bildiri alıyorduk, okuyorduk, dağıtıyorduk, 1 Mayıslar için afiş çalışmaları yapıyorduk. İllegal çalışmamız Nabi Yağcıların yurtdışından Türkiye’ye gelmesine yani TBKP’nin kuruluşuna kadar devam etti.

– ve likidasyon süreci, değil mi?

Yeni partinin ilçe binası açtık, parti çalışmalarımız devam etti. Nabi Yağcılar da partiyi kapattılar. Dünyadaki değişimlerinde etkisi oldu belki, yani Sovyetlerin değişmesi, dünyadaki komünist partilerin isimlerini değiştirmesi gibi. Biz önce demokratlaşıyoruz diye algıladık, çok güzel bir şey olduğunu düşündük, ama sonra öyle olmadığını gördük, liberalizm ve burjuvazinin ideolojisinin bizi esir aldığını sonradan hissettik. Bu sefer karşı refleksler gösterildi. Farklı partiler kuruldu. Bunlara tepki olarak solun kalan öbekleri ÖDP’yi kurdular. Çalıştık bir süre ama sonra ÖDP’nin de bizim anladığımız anlamda bir yapı olmadığını anladık. TKP’nin kuruluşuna biraz geç katıldım. ÖDP’deydik zaten hep beraber.

Arkadaşlarımızın bir kısmı ÖDP’den ayrılmıştı TKP’ye geçmişti. Biz de bir süre sonra ÖDP’den ayrılıp, TKP’ye geldik. TKP’de de yine işçi çalışmalarımız devam etti. Çok iyi bir yere geldi fakat Türkiye’deki solun hastalığı mı desek, burjuva sisteminin müdahalesi mi desek partide yine çalkalanmalar oldu. Bir bölünme yaşandı ve biz de burada kendi tarafımızı belirledik. Biz TKH ile yolumuza devam ediyoruz. Geleneği geleceğe taşımaya çalışıyoruz, TKH’nin şu an Türkiye’de geleneği en iyi temsil eden yapı olduğuna inanıyorum. Arkadaşlarımızla beraber geleneği geleceğe taşıyacağımızı düşünüyorum. Bütün arkadaşlarımızı, çevremizi 100. yıl toplantımıza davet ediyorum.

-Bu dönemlerden bize aktarabileceğiniz bir anınız var mı?

İllegal dönemdeyiz, 1989 yılı olması gerek, fabrikada çalışıyoruz. Sendikamız Otomobil İş Sendikası 1 Mayıs’ta eylem kararı aldı. Fabrikaya gittik hepimiz dışarıdayız, kimse iş başı yapmadı. Yöneticiler tabi bize karşılar, bizi çalışmaya zorluyorlar, “Polis kapıda, sizi tutuklayacaklar” diyorlar. Biz gitmek istiyoruz 200 kişi kadarız. Patronumuz Alman, bir şantiye firması. Patron bizi içeri topladı, dedi ki “Arkadaşlar Almanya’da 1 Mayıslar serbest ama burada yasak,  güvenlik güçleri kapıdalar. Sizin iş başı yapmanızı istiyorlar, yoksa sizi tutuklayacaklarmış.” Biz bir oylama yapıyoruz, 1 Mayıs’a gitmek isteyenler istemeyenler diye. Patron sordu kimseden ses çıkmıyor. Ben ayağa kalktım, bir el işareti yaptım, herkes birden kalktı. Birini mi bekliyorlardı, beni mi bekliyorlardı bilmiyorum. O kişilerin o andaki psikolojik durumunu anlıyorum. 1 Mayıs’ı yapmak istiyorlar ama işverenin tepkisini de kıracak cesaretleri yok. Benim el hareketim arkadaşları heyecan getirdi. 1 Mayıs’ı kutladık, eylemimizi yaptık. Bütün fabrika çıktık. Poliste oradan geri döndü bir şey olmadı.

Başka bir zaman da yemekhaneye gittik, yemekler çok kötü, bozuk. Çıktık eylem yaptık. Oturduk iş başı yapmıyoruz. Arkadaşlardan 1-2 tanesi bozuk yemeklerden yediler. Biz dışarıda 200-300 kişi oturmuş bekliyoruz. Yemek yiyenler dışarı geldi sonra diğer insanların hepsi birlikte ayağa kalktılar. Onları yalnız bıraktılar. Ve o insanlar gerçekten ağladı. En çok ilgimi çeken de bu oldu, yani işçinin fiili tavrının kişileri nasıl etkilediği. Sonra bize yani eylem yapanlara yeni yemek falan getirdiler ama burada önemli olan birlikte hareket ettiğin zaman insanların etkilenebileceği. Ben buna inanıyorum.