Tarihsel TKP üyesi Murat Özveri: Bu tarih küçümsenmeyecek bir tarihtir. Can vererek, emek vererek, göz nuru dökerek, ter akıtarak yazılmıştır

Bu tarih küçümsenmeyecek bir tarihtir. Can vererek, emek vererek, göz nuru dökerek, ter akıtarak yazılmıştır. Bu tarih içinde yer alan herkes önemlidir. Her pratik bir zenginliktir. Bu zenginliği anlamlandıracak bir yaklaşımı benimsemek gerektiğini düşünüyorum.

Tarihsel TKP üyesi Murat Özveri: Bu tarih küçümsenmeyecek bir tarihtir. Can vererek, emek vererek, göz nuru dökerek, ter akıtarak yazılmıştır

Önce İlerici Gençler Derneği (İGD) sonra da tarihsel Türkiye Komünist Partisi saflarında mücadele vermiş Murat Özveri ile hem kendi tanıklığı ile Parti’nin o dönemki mücadele başlıklarını hem de 100. yaşımıza ilişkin duygularını konuştuk.

Merhabalar TKP-İGD saflarında mücadele ettiniz, örgütlenme sürecinizi anlatır mısınız?

Sol bir çevrede yetiştim. Yazları köyümüzde değişik köylerden yaz tatilinde köylerine gelmiş; İstanbul, Ankara gibi şehirlerde üniversite okuyan; yurtdışında işçi olarak çalışan gençler toplanıp uzun uzun tartışırlar biz çocuklar da bu tartışmaları dinler sonar kendi aramızda duyduklarımızı tartışırdık.

Liseye başladığım yıl Zonguldak Maden Fakültesinde okuyan ve benden 10 yaş büyük amca oğlum (Adnan Özveri) bizde uzun süre kaldı. (Sonradan kaçak olduğunu öğrendim). Uzun sohbetler yaptık. Zaten ailemde benden büyük abilerimin tamamı değişik sol gruplar içerisindeydi. Adnan ağabey gidince bana hiçbir önerisi olmadığı halde ben de okuldaki İGD’li arkadaşları bulup onlarla İGD’ye gitmeye başladım.

TKP ile sınıf hareketi arasındaki bağların güçlü olduğu biliniyor, bu süreci sizden de dinleyebilir miyiz.

Ben işçi hareketi içerisinde çalışmadım. Ancak Lise yıllarında okuduğum Kayseri’de Maden İş sendikası çok güçlüydü. Maden İş bölge başkanı Hasan Yalçın hem sevdiğimiz hem de çok çekindiğimiz bir abimizdi. Bizi çok işin içine sokmaz, “gidin okullarınızda öğrenciliğin hakkını verin” derdi. O günlerde Maden İş Çinkur’da örgütleniyordu. Gençlik olarak biz de kendimizce destek olmaya çalışıyorduk. 1978 yılı Mart ayında Kayseri’de pahalılığı protesto mitingi yapacak güçte bir Maden İş vardı. 1979 1 Mayısı’nda İzmir’e şimdi sayısını anımsamıyorum ama çok sayıda otobüs kaldırabilecek bir kitleselliğe sahipti. 1979 1 Mayısı kitlelerin coşkusuna hayran kaldığım asla unutamadığın bir kutlama olmuştu benim için. Demem o ki Kayseri gibi bir şehirde dahi bu denli örgütlenmişse diğer illeri siz tahmin edin artık.

İşçi avukatı ve işçiden yana iş hukuku akademisyenisiniz, bu mesleği seçmenizde politik görüşünüzün etkisi oldu mu?

Kuşkusuz doğrudan bir etkisi oldu. 1989 yılına kadar gençlik içerisinde çalıştım. 1989 yılında kendi isteğimle gençlik çalışmasını bıraktım. Adımlar dergisinde “apolitik politikler” başlığı işe bir yazı yazıp, artık kendi sosyal kimliğim üzerinden tavır alacağımı ilan ettim. Son katıldığım gençlik toplantısında yaptığım konuşmada, “ben bu ülkede dürüst bir avukat olarak yaşayacağım düzen buna engel olursa bu engelleri ortadan kaldırmak için kendim için düzeni dönüştürmeye çalışacağım, gençliği de amfilerde olması gereken üniversite öğrencisi olmayı talep etmeye, bu taleplerine engel çıkartıldığında bu engeller için mücadeleye çağırıyorum” diye özetleyeceğim bir konuşma yapmıştır. Yeni Açılım dergisinde de “dönüştürücü bir güç olarak gençlik” başlığı altında uzun bir yazı yazdım.

Bu arada denk geldi. Selüloz İş avukat arıyordu. Petrol İş Sendikasından rahmetli İlyas Hoca (İlyas Köstekli) İsmail Hakkı Kurt sendikaya beni önermişler. Bürom vardı çok düşünmedim bir gün de büroyu bir arkadaş devredip sendikaya geçtim.

İşçi sınıfının önemli hak kayıplarının olduğunu en iyi bilen kişilerden birisiniz, işçi sınıfı kaybettiği önemli hakları nelerdir?

Tek kayıplarındansa 12 Eylül sonrası kurulan ve bugün halen devam eden yasaklı endüstri ilişkileri sistemine mahkum olmaları en büyük kayıptır diye düşünüyorum. 12 Eylül darbesini yapanların kurguladıkları bu sistemde sendikal hareket nitelik değiştirmiştir. Devletten, işverenden bağımsız örgütlenmenin neredeyse olanaksız olduğu, grev hakkı başta kolektif hakların etkisizleştiği, sendikaların işçilerin uzman muhasebe örgütlerine dönüştüğü, sendikaların işyerinde etkili bir güç olmaktan çıktığı bir sendikal yapı doğmuştur.

Sendikal yapı yasaklarla cendere içine alınınca hak alamayan, aldığı hakkı koruyamayan, sendika içi demokrasinin işlemediği, ‘vukuatsız kabadayı’ diye tanımladığım sendikacı tipik sendikacı haline gelmiştir.

Bence gerçek anlamda ülkede sendika toplu sözleşme ve grev hakkı yoktur. İşçi sınıfı bu hakları yeniden kazanmak sendikaları dönüştürmek gibi ağır bir görevle karşı karşıyadır.

İşçi sınıfının haklarını kaybetmesinde politik olarak geri çekilmesi ver politik temsilcilerinin zayıf olmasının etkisi var mı?

Bence politik olarak geri çekilmeden daha ağır bir durum söz konusudur. Politik olarak büyük bir yenilgiden söz etmek gerekir. Halen bu yenilginin etkisinden kurtulmuş da değildir.

TKP’nin 100. kuruluş yıldönümüyle ilgili neler söylemek istersiniz?

TKP tarihini sahiplenmek gerekir. Grupçuluğa düşmeden, kimseyi ötekileştirmeden, bir tür miras kavgasına girmeden bu tarihi doğrusuyla yanlışıyla, günahıyla sevabıyla sahiplenmek ders almak gerekir. Konformizm ve tam tersi nonkorformizm büyük bir açmazdır. Bu açmazdan çıkmak için bence tarihe dönüp bu tarihi soğukkanlı tartışmamız gerekir.

Bu tarih küçümsenmeyecek bir tarihtir. Can vererek, emek vererek, göz nuru dökerek, ter akıtarak yazılmıştır. Bu tarih içinde yer alan herkes önemlidir. Her pratik bir zenginliktir. Bu zenginliği anlamlandıracak bir yaklaşımı benimsemek gerektiğini düşünüyorum.