Tarihsel TKP üyesi İbrahim Özmen: Bu topraklarda sosyalizm iddiası Parti ile devam ediyor

"TKH'nin çağrısı emektar yoldaşlara partilerinin, TKP'nin 100. yılını kutlamak onuruna birlikte sahip olma imkanı sunuyor. TKH, tarihsel TKP'lilere partileri için, sosyalizm mücadelesi için yapabilecekleri şeyler olduğunu ortaya koydu. Partilerinin 100. yılını kutlama konusunda, görev almalarını sağladı."

Tarihsel TKP üyesi İbrahim Özmen: Bu topraklarda sosyalizm iddiası Parti ile devam ediyor

Tarihsel TKP üyesi İbrahim Özmen, İGD ile tanışıklığını, Parti’nin işçiler içerisinde örgütlenmesini, darbe sonrası koşulları, likidasyonu ve TKH’nin 100. yıl çağrısını değerlendirdi.

TKH saflarında örgütlü mücadelesine kesintisizi olarak devam eden Özmen, “Bu topraklarda sosyalizm iddiası Parti ile devam ediyor” dedi.

Gençliğinizden bu yana yaklaşık olarak 40 yıla yakındır mücadele içindesiniz, önce sanırım İGD ile tanıştınız. Bu tanışıklıktan bahseder misiniz?

1979’da İGD’liler (İlerici Gençler Derneği) haftalık dergilerini dağıtırken kahvede karşılaştık, tartıştık onlarla. İGD’liler bana Kore Nire kitabını verdiler. Ciddi bir şekilde etkilendim kitaptan. Bunun üzerine İGD’lilerle görüşmem artık süreklileşti. Bir süre sonra Kartal bölgesinde siyasal faaliyetimize başladık. Dolayısıyla bu dönem içerisinde İGD’lilerle tanışmak ve İGD’li olmak çok hızlı bir şekilde siyasallaşmamızı da beraberinde getirdi. Çünkü o dönemler Türkiye’de ve dünyada sınıf mücadelelerinin çok üst düzeye çıktığı dönemlerdi. Ulusal bağımsızlık mücadelelerinin emperyalizmin en korkunç dönemlerinin belli bir noktaya geldiği dönemlerdi. 1979 yılında cezaevine girdik, Kemal Türkler’in öldürüldüğü dönem cezaevindeydik. Cezaevinde de aynı dışarıda olduğu gibi o örgütlü mücadele devam etti. Birim ve komite toplantıları cezaevinde de sürdü. Sonra 12 Eylül darbesi oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra 1984 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne üye oldum. Özellikle 1978-79 dönemleri çok kritik bir dönemdi neredeyse günde yaklaşık 10-15 kişinin öldürüldüğü, silahlı çatışmalarda arkadaşlarımızı yitirdiğimiz bir dönemdi. ’84 yılında TKP üyesi olduktan sonra örgütlü mücadelem, Partili mücadelem hiç ara vermeden devam etti.

Sizin İGD’lilerle tanıştığınız, tartıştığınız sırada sanırım ülkücü harekete sempatizanlığınız vardı. Nasıl oldu bu dönüşüm?

Kırıkkaleli olmanın vermiş olduğu o etkilenme vardı. İGD’liler kahveye gelip, televizyonu kapatıp, masa üstüne çıkardı. Masa üstünde sosyalizm propagandası yapılırdı. Bunu yaptıktan sonra arkadaşlardan dergi istedim. Dergi aldım ve bunu tartışmaya başladık. Bunun sonucunda bahsettiğim gibi Kore savaşı hakkında dergisini, gazetesini aldım. Kore Nire kitabını aldım onlardan ve etkilendim; dolayısıyla iyi bir arkadaşlık bağımız gelişti. O dönemlerde Halk Kooperatifleri vardı, Mahalle Kooperatifleri vardı. Dolayısıyla İGD’lilerin mahalledeki emekçilerle, halkla sosyal ilişkilerine tanıklık ettim, bu ilişkileri çok iyiydi. Çünkü sosyalizm diye bir iddiaları vardı, bu iddialarını gerçekleştirebilmek için de mahalledeki bütün emekçilerle ilişkilerini iyi tutarlardı.

1984 yılında TKP üyesi oldum dediniz. ’80 darbesinden kısa bir süre sonra TKP’nin örgütsel faaliyetleri devam etti, özellikle İstanbul’da çok fazla ara verilmedi. Darbeden sonra örgütlenme süreciniz nasıldı?

1980’de cezaevindeydik. Bizim cezaevindeki örgütlü yapımız, örgütlülüğümüz, birim ve komite toplantıları devam etti. Demek ki Parti’nin örgütlülüğü dışarıda da devam ediyordu. Sonra cezevinden çıktıktan sonra Parti ile ilişki kurduk. Parti ile kurulan ilişki aynen devam etti, komiteler, siyasal çalışmalar, yayınları takip etme, Türkiye ve dünyayı takip etme, yorumlama. Hiç eksiksiz devam etti örgütlü mücadelem, örgütlenme ve siyasal faaliyetler de devam etti.

Peki likidasyon sürecine gelelim. Nabi Yağcı’nın Türkiye’ye döndüğü bu süreç içinde Adımlar dergisi, Yeni Açılım dergisi dönemi. Bu dönem aynı zamanda likidasyonla sonuçlandı. Bu dönemin likidasyonla sonuçlanacağını öngörmüş müydünüz?

Görmemiştik elbette. Yani bizler Parti’ye, örgütlülüğe son derece inanan insanlarız. Bu likidasyon, bu komünistleri tasfiye etme girişimi, Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) ile başlayan bir dönemdi. O dönem fark ettik, ancak ondan önceki dönemlerde fark etmedik. Aslında bu likidasyon, komünistleri tasfiye etme süreci daha önceki yıllarda sistemli bir şekilde yapılan bir siyasi faaliyetti. TKP’nin yurtdışında parti okuluna giden bütün yoldaşların, istisnasız tanıdığım bütün insanların sosyalizm düşmanı olarak geri döndüklerini biliyorduk, buna tanık oluyorduk.

Son dönem Parti okulundan mı bahsediyorsunuz?

Evet, son dönem. Biliyorduk, görüyorduk. Haydar Kutlu ve Nihat Sargınların Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) ve TKP’yi sosyalizm iddiasından vazgeçirme dönemlerini, daha doğrusu sosyalizme inanan insanları tasfiye etme girişimleri daha önceden başlamış bir girişimdi. Çünkü Parti’nin bütün kadroları, Parti Merkez Komitesindeki insanların bütünü neredeyse buna inanıyordu. Kutlu’nun ve Sargın’ın Türkiye’ye dönmesi ile birlikte Haydar Kutlu’nun Star televizyonlarında “işte ben serbest piyasacıyım, serbest piyasa ekonomisini destekliyorum” diye kendisini anlatmasıyla birlikte artık bunların sosyalizm iddiasından vazgeçtikleri daha anlaşılır bir duruma geldi. Çünkü ben TBKP’nin İstanbul İl Kongre delegesiydim. İstanbul İl Kongresine katıldım. Merkez delegesiydim, merkez kongresine katılmadım çünkü likidasyon artık ayyuka çıkmıştı. Gerçekten Parti’yi, TİP’i ve TKP’yi tasfiye etmeleri konusunda önemli bir mutabakata varmışlardı. Çünkü TBKP kongresinde memlekette ne kadar gerici ve sağcı varsa söz verdiler. Komünist bir partinin kongresinde Abdurrahman Dilipak, Refah Partisi yöneticileri, Anavatan Partisi milletvekilleri ve buna benzer bütün gerici isimleri kongreye davet etmişlerdi. Komünist Parti’nin herkesle, her toplumsal kesimle barışık olmaları tavsiyelerinde bulunuyorlardı. Neticede böyle bir kongresinin metninden de çözülme ve tasfiye, sosyalizm iddiasından vazgeçme meselesi ortaya çıkıyordu. Asıl süreç Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başlamasıyla hayata geçirilmişti.

Örgütsüz bir dönem geçirmenize rağmen komünizm iddialarınızdan vazgeçmediniz ve en sonunda siz 2002’nin sonunda yeniden dönemin TKP’sine üye oldunuz.

Evet, örgütsüz kaldığım dönemler oldu. Örgütsüz kaldığımız dönemlerde de Partimizin olmamasına rağmen kişisel olarak sosyalizm iddiasından vazgeçmiş değildik. Sosyalizme inanıyorduk. Fabrikada çalışırken, fabrikada insanlara mücadeleyi anlatırken hep sosyalizmi anlatıyorduk, TKP’yi anlatıyorduk. TKP yoktu, örgütümüz yoktu ama fabrikada çalışırken partimiz varmış gibi, TKP devam ediyormuş gibi davranıyorduk. 2003 yılında dönemin TKP’sine üye oldum. Burada da problemler yaşıyorduk, problemlerin en temel kaynağı sürekliliği olmayan bir parti modeli olmasından kaynaklıydı. Merkez Komitesi’nin, Parti birimlerinin bir sürekliliği yoktu. Yaz boz tahtası gibi her şey değiştirilebilen bir noktadaydı. Biz böyle öğrenmemiştik, böyle olmaması gerekiyordu. Tarihsel TKP’nin önemli bir sürekliliği vardı. Kurumsallaşma kabiliyeti vardı. Örneğin İGD, İKD, İLD, Köy-Koop, Halk-Koop böylesi kurumlardı. “Fabrikalarda örgütlenemedik, örgütlenemiyoruz, sendikaları kapatalım”, “Halk-Koop’u örgütleyemiyoruz; Halk-Koop’u kapatalım”, “Köylüyü örgütleyemiyoruz, Köy-Koop’u kapatalım”; böyle bir şey yoktu. Tarihsel TKP kurumsallaşma özelliğine sahipti.

Peki 2014’teki ayrışmadan sonra da mücadelenize devam ettiniz. Bugün 100. yıl çağrıları yapıyor TKH. Bu memlekette güçlü bir komünist partiye duyulan ihtiyaca vurgu yapıyor. TKH’nin 100. yıl iddialarına dair neler söylersiniz?

2014 ayrışmasından sonra ben Türkiye Komünist Hareketi’nin bir üyesi oldum. Çünkü tarihsel TKP’ye benzediği yönleri vardı. Nedir onlar? Bir kere kurumsallaşmaya çalışıyor. İşçi çalışmasında kurumsallaşmaya çalışıyor, kadın çalışmasında kurumsallaşmaya çalışıyor, gençlik örgütlenmesinde kurumsallaşmaya çalışıyor. Bu iddialarından vazgeçmiyor. “İşçi sınıfını örgütlemek lazım” diyor. Dolayısıyla Türkiye Komünist Hareketi’nin tarihsel TKP’ye benzer, onun mirasını taşıdığını kanıtlar çokça yanları var. Dolayısıyla ben de TKH üyesi oldum. Bu partinin üyesi olmak da heyecanlandırıyor beni; çünkü sosyalizm iddiasını taşıyoruz.

100. Yıl Komitelerinin kurulması çağrısı ise şunu gösterdi bize: Yaşı her ne olursa olsun, tarihsel TKP’nin devamcılarının hala Türkiye topraklarında sosyalizm mücadelesi iddiaları var. Emektar yoldaşlarımızla yeniden tanıştık. TKH’nin çağrısı emektar yoldaşlara partilerinin, TKP’nin 100. yılını kutlamak onuruna birlikte sahip olma imkanı sunuyor. TKH, tarihsel TKP’lilere partileri için, sosyalizm mücadelesi için yapabilecekleri şeyler olduğunu ortaya koydu. Partilerinin 100. yılını kutlama konusunda, görev almalarını sağladı.